𝟏𝟔- 𝐃𝐨 𝐧𝐨𝐭 𝐞𝐬𝐜𝐚𝐩𝐞

188 33 6
                                    

Kolları arasında olan bedenin boynuna kafasını gömmüş, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu genç delta.

Tutmuştu, tutmuştu onu. Ölmemişti. Fakat yapacaktı, fırsatı olsa yapacaktı. Delta bunu düşündükçe ağlıyordu.

Neredeyse atlayacak, önündeki uzun yolun sonunu getirecekti fakat, delta âni bir hareketli yakalamıştı onu. Kendisi ağlayıp, omegaya daha sıkı sarılıyordu, ama omega hiç bir şekilde tepki vermiyordu.

Sonunda omegadan ayrılmış, onu sarsmaya başlamıştı ağlayarak.

"Jungwon? Jungwon!"

"Neden yaptın?"

Jungwon'ın sesi ürkütücü derecede sakin çıkıyordu.

"Ne?"

"Neden yaptın diyorum? Neden tuttun beni?"

"Neden mi? Kendini öldürmene izin mi vermeliydim Jungwon-ah? Neler diyorsun?"

Jungwon, ayağa kalkmış ve Heeseung'ın önüne dikilmişti.

"Verseydin! Ya anlamıyor musun, yoruldum! Yoruldum ya! O adamın bana yaşattıklarından, çevreden gördüğüm muameleden bıktım! Sen hiç ölesiye dayak yedin mi! Yemedin! Baban sana hiç, çöpten daha değersizmişsin gibi davrandı mı! Hayır! Sen hiç, küçücük yaşındayken, ölmen gerektiğini düşündün mü! Düşünmedin! Anlayamazsın, anlayamazlar! Ve ben yaşadığım süre boyunca birilerine kendimi açıklamaktan yoruldum, anlamıyorlar çünkü. Bu boktan inancın içine gömülmüş hepsi!" diyerek yere çökmüştü yavaşça.

İçi parçalanıyordu artık, bunları hak edecek bir şey yapmamıştı ki o? Hayatı birilerine yaranmak için çabalamakla geçmişti. Büyükannesi bile ondan vazgeçer diye, elinden geleni yapıp iyi bir torun olmuştu.

Heeseung duydukları ile, olabilecekmiş gibi daha da kötü hissetmeye başlamıştı. Yavaşça Jungwon'a yaklaşmış ve ona sarılmıştı. Küçük ağlıyordu, yaşadığı duygu karmaşasının haddi hesabı yoktu.

Küçüğün saçları arasında gezdirmeye başlamıştı parmaklarını Heeseung. Ne demeliydi, ne yapmalıydı? Onu böyle görmekten nefret ettiğine bir kez daha emin olmuştu. O bunları hak etmiyordu, o tam manasıyla kusursuzdu. Sevgiyi en çok hak eden kişiydi belki de. Ama neden bu saçmalıklar uğruna, göz yaşlarıyla ıslanıyordu o güzel gamzeleri?

"Jungwon? Jungwon-ah? Won-ie'm?"

Dolu gözlerini kaldırıp Heeseung'a bakmıştı Jungwon.

Kısık sesli bir, 'hm?' dökülmüştü ağzından.

"Her zaman yanında olacağım, her zaman. Söz veriyorum, ben seni bırakmayacağım, bırakmayacağız. Ailen olacağız söz veriyorum, belki annenin, büyük annenin yerini tutamayız ama iyi olman için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Birlikte iyi olalım Won-ie'm? Olmaz mı?"

Bir cevap vermemişti omega, yorgun olduğunu ve düşüncelerine gömüldüğünü bildiği için daha fazla da bir şey demedi zaten delta.

Koşarak yanlarına gelen Sunghoon ile, kafasını kaldırıp ona baktı Heeseung.

Sunghoon nefes nefese kalmıştı, ellerini dizlerine yaslayıp biraz nefesini düzene soktu.

"Ne oluyor? İyi misiniz?"

"Bilmiyorum, ama iyi olacağız. Gidelim artık, daha sonra konuşuruz bunları."

Heeseung, Jungwon'ı kucağına almış ve arabaya kadar da kucağından indirmemişti. İkili arka koltuğa geçerken, Sunghoon'da şoför koltuğuna yerleşmişti.

"İstikamet?"

"Ev."

"Hastane."

Delta ve omeganın aynanda cevap vermesiyle Sunghoon arkasına dönmüş ve "karar verin beyler" demişti.

"Hastaneye gidiyoruz Park."

"Eve gidelim lütfen."

"Jungwon, kontrol ettirelim şu yaralarını n'olur."

"Ama hyung-"

"Won lütfen."

Jungwon, yalvarırcasına bakan gözlere karşın, "peki" demiş ve hastaneye doğru yola çıkmışlardı.

꧁꧂

Heeseung'ın zoruyla yapılan bir hastane turunun ardından, eve varmışlardı. Kapıyı açtıkları an Bayan Yun yanlarına gelip Jungwon'a sarılmıştı.

"Nerelerdeydin Jungwon-ah? Çok merak ettik seni."

Sesinden hissediliyordu şefkati ve kaygısı, bu Jungwon'ı daha da kötü hissettirmeye başlamıştı.

"Anne, Jungwon bir duş alsın, dinlensin. Bende sana yardım edeyim, yemek hazırlayalım, acıkmıştır hem." diyerek annesinin ufak çaplı sorgusundan kurtarmıştı omegayı, delta.

"Tamam, tamam."

Heeseung annesini mutfağa göndermiş, Jungwon ile birlikte odaya çıkmışlardı.

Tâbi Jungwon odaya girer girmez, farklı ama tanıdık bir koku almıştı.

"Hyung?"

Işıkları açarken, "hm?" diyerek yanıtlamıştı küçüğü, Heeseung.

"Oda..."

"Oda?"

Jungwon, elini ensesine atarken, "Oda sen gibi kokuyor" diye mırıldanmıştı. Fakat Heeseung'tan bir cevap gelmeyince, Jungwon kafasını kaldırıp ona bakmış ve Heeseung'ın dolu gözlerle odaya göz attığını görmüştü.

"Hyung? Ne oldu?"

"Sen yokken hep burada durdum, bilmiyorum Jungwon. Sanki yıllardır yanımdaydın da bir anda beni bırakıp gitmişsin gibi hissettim, buraya gelip kokunu içime hapsettim âdeta."

Şimdi gözleri dolu olan tek kişi Heeseung değildi, Jungwon'da aynı durumdaydı. Büyüğe sarılırken, "özür dilerim Heeseung-ah, çok özür dilerim. Bir daha kaçmak yok, savaşmak var. Hem sende yanımda olacaksın, bende artık hep buradayım."

Heeseung bunları duyunca Jungwon'a sıkıca sarılmıştı.

"Her şey iyi olacak Jungwon-ah, söz veriyorum."

"Artık kaçmayacağım, söz veriyorum."

____________________
⟨Umarım bölümü beğenmişsinizdir, sizi seviyorum. Lütfen vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın~♡⟩

⟨01/10/22-08/10/22⟩

𝐁𝐥𝐞𝐬𝐬𝐞𝐝-𝐂𝐮𝐫𝐬𝐞𝐝| 𝐇𝐄𝐄𝐖𝐎𝐍Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin