30 -NAMLU-

574 99 65
                                    

Satır arası yorumlarınızı keyifle okuyorum, haberiniz olsun 🌸🤙🏼

                                   ******

Parmakları arasında tuttuğu biberonun içindeki mama hiç bitmesin istiyordu Şarna. Sonsuza kadar sürsün, kucağındaki bebek doymak bilmesin, hatta öyle ki ağlayarak ortalığı ayağa kaldırsın istiyordu. Onu içeriye göndermeyecek her türlü gelişmenin vuku bulmasını, bir şekilde bu odada kalmayı istiyordu. Kendi elinde olmayan nedenlerle içeri gitmesi engellenirse yenilmiş hissetmezdi. Oysa şu an içeri gitmeme kararı alsa kaçmış sayardı kendini. Şarna hiçbir zaman kaçan taraf olmamıştı. Yine olmayacaktı. Bu sefer hesap sormayacaktı. Konuşmayacaktı. Şikayet etmeyecekti. Kendisiyle ne konuşmak istediğini merak ediyordu. Bakacaktı, boş veren taraf kendisi olduğunda aralarındaki ilişki hangi yöne doğru meyledecekti.

Biberonun etrafını büyük bir iştahla kavrayan kardeşi, mamayı bitirmeye yakın kayan gözleriyle uyku modunu açmıştı çoktan. Birkaç dakika uykuya dalmasını bekledikten sonra biberonu çekti ve ağzını mendiliyle temizledikten sonra yastıklarla koruma oluşturduğu alanın ortasına yerleştirdi. Tüm bunları yaparken içeriye geçmeye daha yaklaştığı için telaşı katlanıyordu. Ne konuşacaktı kendisiyle?

Diz kapaklarında hafif bir hissizlik ve göğüs kafesinin altında şiddetli bir yanma vardı. Hissettiği tüm bu kötü hisleri, içeriye gidip konuşmayı yapana kadar def edemeyeceğinden daha fazla oyalanmak istemedi. Gece valize fırlattığı tişörtüne uzandı ve başından geçirip çıplak bedenini örttü.

Rahatsız olmuştu demek! İçinden sırf onun dediğini yapmış olmamak için tişörtü giymemek gelse de Asaf'ın karşısında sütyenle durmaktan kendisi de rahatsızlık duymuştu. Yine de üzerini o istedi diye giydiğini düşünmesini istemiyordu. Elindeki biberonla birlikte odadan çıkıp kapıyı üzerine doğru çekti ve salonda koltukta bir bacağını öbürünün üzerine atarak oturan adama yandan bir bakış atıp mutfağa ilerledi. Biberonu lavabonun içine bırakıp az önce önünden geçtiği salon kapısından içeri girdi. Kapının önünden geçip mutfağa girdiği an varlığını fark eden adam kendisi salona geri dönene kadar bakışlarını kapıdan ayırmamıştı.

Asaf böyle dik bakmazdı. Bu tavrı rahatsız etti Şarna'yı.

Karşısındaki çekyata oturdu ve oturana kadar etrafta dolaştırdığı bakışlarını Asaf'a yöneltti. Şimdi birbirlerine bakıyorlardı. Söze nasıl başlayacağını, ne diyeceğini çok merak ediyordu Şarna çünkü konuşmayı isteyen taraf o olduğu için ilk adımı kendisi atmayacaktı. Sandığı gibi uzun bir bakışma süresi geçmedi aralarında. Asaf her zaman ne istediğini, ne konuşacağını ve ne yapacağını bilen bir adam olduğu için bu konuşma girişimi onu pek germişe benzemiyordu. Gerilen taraf anladığı kadarıyla sadece kendisiydi.

"Karşılaştığımız ilk andan beri sana karşı takındığım tavır doğru değildi, kabul." Ses tonu çok rahattı. Tınısında en ufak bir gerginlik aradı Şarna, yoktu. "Ama görevdeydim, seninle en ufak duygusal bir bağ kurmam bile söz konusu olamazdı. Kendimi engellemem gerekti."

Ses etmedi Şarna. Bu yüzleşmenin konuşan tarafı kendisi olmayacaktı.

"Sana başka türlü yaklaşamazdım. Zıttına gidemezdim, seninle inatlaşamazdım. Yakınında olabilmem için sana hep ılımlı yaklaştım." Söylediği her bir kelime sanki zihninde hazır olda bekliyordu da sıraları gelince patır patır dökülüyor gibiydi. Dizleri üzerinden sarkıttığı ellerini yumruk yaparak birebir içine hapsetti Asaf. O sırada Şarna öylece oturuyor, karşısındaki adamı dinliyordu. "Sana samimi davranmayı araç olarak belledim en başta. Sonra baktım amacım oluyor ve ben asıl amacımdan sapıyorum, bana güven diye bilmemen gereken bilgilerden bahsediyorum, operasyon hakkında detaylar açıklıyorum, görevimden taviz veriyorum. Yine de görevimden taviz vermektense kendimden taviz vermeyi seçtim. Evliyim dedim, çocuğum var dedim. Seni uzak tutmak için değil kendimi uzak tutmak için. Sana olan samimiyetimi şahsi algılama, beni daha da bu yola sokma diye."

ŞARNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin