Bir şeyleri olmasını beklemek olmayacağından emin olmaktan çok daha zordu Şarna'ya göre. En azından ümit etmiyordu, hayal kurmuyordu ve haliyle hayal kırıklığına da uğramıyordu. Belki de kendisini çok fazla önemsemişti bu oyunda. Aranan eleman olmaktan ziyade Asaf için aranan kişi olduğunu sanmıştı. Bu operasyonu onsuz çözemez diye düşünmüştü. Ne olursa olsun bütün huysuzluklarını hiçe sayıp kendisinin operasyonu ilerletecek yetkilerinden faydalanacağını düşünmüştü. Ama öyle değildi. Birkaç gündür hele zihninin girdiği beklentinin karşılanmamış oluşu bunu ona çok net göstermişti. Asaf sadece görevini yerine getiriyordu ve Şarna onun bu görevi yerine getirme şeklini kendisine yormuştu, hata etmişti. Kendisine dikişlerini aldırması için bir hemşire yollayacağını söylemesine rağmen onu bile göndermemişti. Bütün bağlantıların koptuğunu biliyordu Şarna.
Uçaktan iner inmez yüzüne çalınan Ankara ayazına homurdanıp yağmurluğunun çıt çıtlarını ilikledi ve valizini almak üzere bandın önünde beklemeye başladı. İşlemlerini hallettikten sonra uçağa binmeden önce havaalanının çıkışında kendisini bekleyeceğini söyledikleri aramaya koyuldu gözleri. Bu kalabalıkta nereden bulacağını bilmiyordu bu yüzden kendisine söylenen noktada beklemeye başladı. Şortunun açıkta bıraktığı bacakları üşümeye başlayınca İstanbul baharına aldanmış olmasına inanamıyordu. Ankara'nın böyle bir şehir olduğunu daha önceki gelmelerinden biliyordu ama hazırlık süreci öyle düşünceli geçmişti ki bu ayrıntıyı düşünmeye fırsatı hiç olmamıştı. Soğuktan dizleri titrerken yanındaki dayanıp sigara içen kıza kaydı bakışları. Güzel bir ısınma yöntemiydi, kıza doğru bir adım attı.
"Pardon. Varsa bir dal da bana verir misin?" diye sordu. Kız hiç düşünmeden çantasını karıştırdı ve paketin ağzını açıp Şarna'ya uzattı. Kendisine uzatılan paketten bir dal aldı ve yanındaki kızın yanan sigarasına uzatıp ağzıyla yanan ucu harladıktan sonra geri çekildi.
"Teşekkür ederim." Isınmak için dizlerini birbirine sürterken iki parmağının arasındaki sigara dumanını da ciğerlerine hapsetti ve ısınmasına yardımcı olması için bu işlemi birkaç defa daha tekrarladı. Üşümesini engellemiş sayılmazdı ama zihnini sigarayla oyaladığından titremesini unutmuştu.
"Şarna!"
Sigarasını yarılamıştı ki ismini duymasıyla dudaklarındaki sigarayı tam bir nefes çekemeden geri indirdi. Sesin geldiği yöne, arkasına döndüğünde tanımadığı bir kızın kendisine doğru geldiğini gördü. Kendisini bekleyecek olan adamın bu kız olduğunu anladı o an.
"Çok mu beklettim? Kusura bakma lütfen yolda bir aksilik çıktı da."
"Sorun değil." Dondum! "Geleli çok olmadı zaten." dedi kızı rahatlatma çabasına girmeden. Çok olmamıştı ama bu süre donması için yetmişti. Bulundukları yerden ayrılmadan hemen önce dönüp sigara aldığı kıza bir kez daha teşekkür ettikten sonra ardına düştüğü kızı takip ederek bir arabaya bindi. Yabancısı oluğu bir yerde ilk defa bulunmuyordu ama ilk defa kendisini bir yere bu kadar ait değilmiş gibi hissediyordu. Halbuki o Kadıköy'de doğup büyümüştü. Başka yerde nasıl barınırdı? Bilinçaltındaki bunun gibi birçok şeyi yok sayıp kucağındaki kafesin içindeki kedisini sevmeye başladı. Zifir de Kadıköy'de doğup büyümüştü o nasıl yapacaksa kendisi de öyle yapacaktı işte. Bu gri şehirdeki tek tanıdığı bu hanımefendiydi. Ve ne koşulda olursa olsun aldığı her kararda onu sorgulamadan desteklediği için onu çok seviyordu.
Garipseyerek geçirdiği yarım saatten daha az olduğunu tahmin ettiği yolculuğun ardından bir apartmanın önünde durdular. Arabadan ön yolcu koltuğundaki kızın inmesiyle kendisi de indi. Ardından şoför koltuğundaki adam da inmiş bagajdan valizini çıkarıp yanına getirmişti. Arabaya binmeden evvel ikisiyle de tanışmıştı fakat zihninin doluluğundan ötürü isimlerini hatırlamıyordu bile. Siyah saçları tepesinden balık sırtı örülmüş kız çantasından bir anahtar çıkarıp uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞARNA
Fiction générale"Kaçılacak biri miyim? Tahammül edilemeyecek hatta? Hani tahammül görecelidir demiştin ya, ben o söylediğine de inanmıştım. O da yalanmış. Tahammül göreceli falan değilmiş. Bir insan tahammülsüzse herkese göre tahammülsüzmüş. Anneme göre de sana gör...