Hayatın çilesini yememişti Şarna. Büyük problemleri aşmak zorunda hiç bırakılmadığından, aşılmaz dertleri hiç sırtlanmadığından karşılaştığı en ufak bir problemde bocalamıştı. Belki de hayatında kimilerine göre ciddi sayılabilecek birçok problem peydah olmuştu fakat mevcut umursamazlığı bu problemleri bir yorgan gibi örtmeyi hep bilmişti. Ve Şarna umursamaz yanını hep sevmişti. Kendisini kötü hissetmesine hiçbir zaman izin vermezdi. Derin düşüncelere dalmasını engeller, yaşamın çekilmez temposunu hafifletirdi. Peki neden şimdi böyle yapmıyordu? Ya da yapamıyordu? Yıllardır var olduğunu benimsediği şeye gerekli değeri vermediğini düşündüğünden miydi sarsılmaz umursamazlık kalkanının çatlaması? Öyleyse olmamalıydı. Kendine gelmeliydi. Çok daha zor günler atlatmışlığı vardı. Evet vardı!Parmaklarının arasında bir o yana bir bu yana gidip gelen yetmiş sekiz karttan oluşan tarot destesine dalmıştı gözü. Düşündüklerinden ötürü baktığını göremese de ne yaptığından haberdardı. Sol avucunda topladığı kartları sağ elinin parmaklarıyla karıştırıp rastgele bir tanesinde durdu. Parmaklarının durdurduğu kartı çekti aldı destenin arasından.
Kılıçların Sekizlisi.
Daha birkaç hafta önce fal bakarken bu kartı seçen kadına söyledikleri düştü zihnine.
"Kendi ihtiyaç ve düşüncelerinizi ikinci plana attığınız ve başkalarının sizi yönlendirmesine izin verdiğiniz bir dönemdesiniz. Daha önce kararlılıkla hareket ettiğiniz tutumunuz artık yerini kararsızlığa bırakmış gibi. Bu durum sizin önceki tutumlarınızda çok fazla hırslı olmanızdan da ileri gelebilir. Dolayısıyla seçim yapmaktan korktuğunuz bir durumda olduğunuzu bile söyleyebilirim. Kontrolü elden bırakmadan kendinizi rahatlatmakta fayda var. Karşınızdakine fazla güvenmeyin fakat bütün zamanınızı bunu düşünerek de geçirmeyin."
Alaylı bir tebessüm belirdi dudaklarında. İçinde bulunduğu durumu bu kadar iyi özetleyen başka bir kart yoktu yetmiş sekiz kartlık şu destenin içinde. Sakince aldığı kartı destenin içine bıraktı ve amaçsızca karıştırmaya devam etti. Kadına verdiği tavsiyesini kendine uygulayabilir miydi? Karşısındakine fazla güvenmeyip bütün zamanını bunu düşünmeden geçirebiliyor muydu ki? İnsan içinde bulunmadığı durum hakkında ne de güzel yorum yapabiliyordu!
Elindeki kartları karıştırmaya bir son verip oturduğu koltukta sırt üstü uzandı bir elini boynunun altından geçirerek. Bambaşka bir şehirde yarından itibaren bambaşka bir hayata başlayacaktı. Asaf her ne kadar burada iki günden fazla durmak istemeyeceğini söylese de dururdu Şarna. Farklı şehirlere gezmek için bile olsa aşinalığı vardı o yüzden ilk günkü yaşadığı zorlukları yaşamayacağından emindi.
Birkaç saat o koltuğun üzerinde uzanıp düşündükten sonra ne zaman olduğunu anlamadığı bir şekilde uyuya kalmıştı. Rahatsız koltukta gözünü açtığında kalkıp yatağa geçmediği için içinden bir küfür savurdu. Boynunu ovuşturarak kalktı ve banyoya geçip elini yüzünü yıkadı. Saat dokuza geliyordu. Dünkü anlaşmalarına göre öğlen on iki gibi orada olacaktı. Karnını doyurması ve bu şehri sindirmesi için üç saati vardı ki Şarna'ya yeterdi. Dün gece kapının kenarına bıraktığı valizini alıp yatak odası diye ayrılan minik odaya geçti. İçinden çıkardığı kot pantolonu ve kendisine birkaç beden büyük gelen geniş yakalı lila kazağını üzerine geçirdi. Üzerindeki ince kazağı İstanbul baharı kabul etmese de Ankara ayazı seve seve kabul ederdi. Çıkardığı kıyafetlerini gelişigüzel yatağın üzerine bırakırken yüzüne düşen saç tutamına geri gitmesi için üfleyip duruyordu. Birkaç hafta evvel kestiği saçı uzamış gözünün önüne nolur beni kes diye atlayıp duruyordu. Akşam eve döndüğünde bir makas bulup icabına bakması uzun sürmezdi. Hatta artık nenesiyle aynı şehirde yaşamadığına göre belki de saçlarını tamamen keserdi. Bilmiyordu. Yine de bunu düşünmeyi akşama erteleyip bileğindeki siyah lastik tokayla saçlarını tepesinde topladı. Tokayı kendisine kimin verdiğini hatırlamamak için çabalasa da bu mümkün değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞARNA
Narrativa generale"Kaçılacak biri miyim? Tahammül edilemeyecek hatta? Hani tahammül görecelidir demiştin ya, ben o söylediğine de inanmıştım. O da yalanmış. Tahammül göreceli falan değilmiş. Bir insan tahammülsüzse herkese göre tahammülsüzmüş. Anneme göre de sana gör...