5-HİNDİSTAN-

2.7K 227 28
                                    

Bedeninin her bir hücresine hükmedebilmesine rağmen şu an zorlandığını hissediyordu genç adam. Sinir bozucu sakinliğine tezat olarak zihninde kasırgalar kol geziyordu. İdamlık mahkuma, boynuna kement geçirildikten hemen sonra sorulan o son sorudan hiçbir farkı yoktu az önce kendisine iletilen sorunun. Kendisi idamlık bir mahkum olmayabilirdi ama soruyu ileten kızın ruhunun darağacında olma ihtimalini değerlendirmeye tabii tutuyordu Asaf. Zihninde beden bulan her bir harfe küfür etti içinden. Küfrünü etti ve elini uzattığı kapıdan çekmeden omzunun üstünden kapının ardında kucağında kedisiyle kendisine bakan kıza döndü. Hayır muhtaç değildi bu kız kendisinin olumlu tek kelimesine. Biliyordu ki şu an burada bu kıza, evet tahammülsüzsün dese umrunda olmazdı kızın. Gerçekten olmaz mıydı ? Kendisine bu soruyu soracak kadar umrundaysa vereceği cevap da umrunda olacaktı muhakkak.

"Tahammül göreceli bir kavramdır." Kelimeleri aklında toparlamasına gerek yoktu çünkü o zaten ne söylemesi gerektiğini biliyordu. "Tahammülsüzlük de öyle."

Ucu açık bir cevap vermişti Asaf, kız tuttuğu yerden istediği yere çekebilsin diye. Evet çoğu insana göre katlanılması güç tavırları yok değildi ama bu tavırlar kendisini rahatsız etmiyordu. Etse bile şurada beş on gün içinde operasyon sonuçlanacaktı, kızın tavırlarındaki rahatsızlık kendisini bağlamazdı.

Şarna ise aldığı cevabı düşünüyordu açık kapının ardından. Kelimelere anlamlar yükleme konusunda fazlasıyla beceriksiz biri olarak bu işe soyunduğunun farkında dahi değildi. Az önce apartmanın kapısından çıkıp giden adam kendisine tahammülsüz demiş miydi dememiş miydi, idrak etmeye çalışıyordu. Kucağındaki kedisini iyice sarmaladı ve gerisinde dikildiği kapıyı ayağıyla tekmeleyerek kapattı. Belki de hırsını kapıdan bacadan çıkarmak istemişti lakin pek işe yaradığı söylenemezdi. Etrafındaki nesnelerin kendisinin sınırını yatıştırmaları için yaratılmadının da farkındaydı.

Öfkeliydi Şarna. İnsanları tek bir kalıba sokmaya çalışan bu beşer düşüncesine adeta kin kusuyordu. Başkalarının istediği gibi bir insan olmaması onun tahammülsüz bir insan olduğu anlamına gelmezdi ki. Hem ideal insan profiline uymaya kalksa kendisinden ne katabilirdi bu yeni kişiliğe ? Davranışlarının, hareketlerinin, duygularının ve düşüncelerinin ne önemi kalırdı ? Kendisi olamazdı. Şarna kendisi olmak istiyordu. Sadece kendisi olmayı istemekle yetinmeyecek ve kendisi olacaktı. Sonuçta bu onun hayatıydı ve sorumluluğunu da üstlenmişti.

"Biliyor musun ? Şu hayatta;" dedi ve Zifir'i iyice göğsüne çekerek alçak koltuğa uzandı. "Bana tahammül eden tek canlı sensin." Haklı kabullenişinin vermiş olduğu efkarla derin bir nefes gönderdi ciğerlerine. "O da bana mecbur olduğun için, yoksa sen de kalmazsın bir dakika yanımda. Değil mi ?"

Bulunduğu yere iyice yayılan kediyi ensesinden tuttuğu gibi kaldırdı ve yüz hizasına getirdi.

"Bana cevap ver !" Kızın bu değişik hallerine alışan kedi de sahibinin tepki vermeden kendisini eski konumuna getirmesini bekledi. Beklediği sonunda gerçekleşince ikisi de kendilerini uykuya bıraktı. Bu geceler başka türlü geçmezdi çünkü.

°•°•°•°

Uyandığında terden vücuduna yapışan tişörtünü tek hamleyle üzerinden çıkardı ve karnını doyurmak üzere mutfağa gitti. Bugün hiç de işe gidecek havasında değildi. Teoman'a yazdığı kısa bir mesajla kafeye gelmeyeceğini bildirdi. Biraz çıkıp başıboş dolaşsa belki kafası yerine gelirdi ama biliyordu ki artık başıboş dolaşmak bile kendisine fayda etmiyordu. Yeni meditasyon yolları bulmalıydı kendine. Kısacık bir an kahveye gidip amcalarla okey oynmayı düşünse de sonradan bu fikirden de vazgeçti. Boşlukta gibiydi genç kız. Genel olarak bu ruh haline yabancı olsa da çabuk benimsemişti ve boşlukta olmanın gerektirdiği hemen hemen her şeyi yerine getirmekten geri durmuyordu. Yüzü asık, hareketleri yavaş, bakışları ifadesiz... Daha ne olsundu? Ayrıca içindeki sıkıntı da dış görünüş itibariyle kendisini ele veriyordu. Gün boyunca bu şekilde döndü durdu evinde. Ne dışarı çıkıp başıboş dolaştı ne de kahveye gidip okey oynadı. Ekmek almak için bakkala çıktığında top oynayan çocukların kendi önüne gelen toplarını geri atmak için topa abandığında; topun kafasına geldiği çocuğun annesinin kendisine avaz avaz bağırmasına bile tepki vermemişti. Normalde olsa o kadının saçlarını yolar eline verirdi ki bunu herkes biliyordu. Hatta bu ruh hali bir kaç gün boyunca devam etti. Üst üste dört gün kafeye uğramayan arkadaşını evinde ziyaret etmek isteyen Teoman Şarna'yı bu şekilde görmeyi beklemiyordu. Hiçbir şeye aldırmayan bir kızdı o, kendisini bu hale ne getirmiş olabilir diye düşünmekten alamadı kendini. Annesiyle olan sorunlarını bahane olarak gösterse de asıl meselenin annesi değilde kendi hayatı, insanların kendisine karşı olan tutumu olduğunu kendisinden başka kimse bilmiyordu.

ŞARNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin