2 -MEZARCI-

4.5K 317 66
                                    

Elindeki çay bardağından, sıcaklığına aldırmadan ağız dolusu bir yudum aldı genç adam. Sert ve acımsı tadının vermiş olduğu uyuşukluğa sıcaklığı da eklenince içinden, işte bu diye geçirdi. Çayı demli severdi Asaf. Her sabah bir bardak demli çay içmeden gelemiyordu pek kendine. Aç karnına veya tok karnına hiç farketmezdi. Çaykolikti bir defa adam, ne olursa olsun o çayı içecekti, ötesi yoktu !

"Haydi Asaf ! Toplantıya başlıyoruz." Yanından geçerken Asaf'a seslenen Umut, elindeki dosyaları düşürmemeye çalışarak girdi toplantı yapacakları odaya.

"Geliyorum kardeşim." Bardağında kalan son yudumu kafasına dikip hemen yenisini dolduran Asaf, çay kaşığının ucuyla dokundurduğu şekeri çayına kattıktan sonra karıştırarak girdi toplantı yapacakları odaya. O kadarcık şekerin çayına tat vermeyeceğini kendisi de biliyordu lakin alışkanlıktı işte. Çay bardağını masaya bıraktı ve boşta kalan yere, Gökhan'ın yanındaki sandalyeye oturup sandalyenin altından çarpraz yaptığı bacaklarıyla dikkatini İsa Başkan'a verdi. Gökhan'ın yanına oturmasaydı tabiki daha iyi olurdu çünkü adamın düşük çenesi sürekli olaya müdahil olup Asaf'ı sinirlendiriyordu. Sadece çok konuşan insanlardan haz etmiyordu, o kadar.

"Evet beyler. Kimde ne varsa dökülsün bakalım." Masanın diğer ucundan önündeki bilgisayara bakarak seslenen İsa Başkan ile birlikte ilk sözü Turan aldı.

"Reis, adamın adı en son on iki sene evvel resmi olarak dosyalarda geçiyor."

"Nasıl yani ?" diye sordu bilgisayardaki bakışlarını kaldırıp Turan'a çevirerek.

"Şöyle ki; on iki senedir adamın yaşadığına dair tek bir belirti yok. Ne bir kredi kartı ne bir taksit sözleşmesi ne bir telefon numarası ne tapu ne senet. Yani adam resmen yok gibi. Bir tek ölüm belgesi eksik ki kayıtlarda Rafet Gürsoy diye bir ölü yok. İsminin geçtiği tek resmi ortam Kadıköy Nüfus Müdürlüğü, ikamet ediyor olarak görünen yer ise on senedir kimsenin girip çıkmadığı izbe bir gecekondu."

"Bizi adama ulaştırabilecek tek bir ipucu yok yani öyle mi ?" Profesyonelce edilen hareketlerdi bunlar. Çünkü adam hiç de küçümsenmeyecek, örgütün bel kemilerinden bir tanesiydi.

"Adama onun üzerinden ulaşmamız imkansız." diye sinirle tısladı Turan. Adam resmen hayalet gibi dolanıyordu şehir içinde.

"Belki de gerçekte öyle biri yoktur." diye söze atıldı Umut. Beynini kurcalayan bazı noktalar vardı. "Yani Rafet ismi sadece sembolikse ? Adamlar hedef şaşırtmaya çalışıyorlarsa ? Yahut daha sonralardan sosyal hayatını yürütecek bir isim aldıysa üzerine ? Olabilir."

Şöyle bir düşündü bütün toplantı erleri. Evet olabilirdi fakat bunda da eksik parçalar vardı. Yapbozun noksan parçalarını bu defa Asaf dile getirdi.

"O durum da şaibeli. Resmi olarak Rafet Gürsoy ismi kayıtlıysa nüfusta başka bir isim ile illegal olarak hareket etmesi en fazla birkaç yılını alır. Çuvallanması uzun sürmez." Bu sefer Gökhan atıldı lafa.

"Tabi nüfus müdürlüğüne de adamlarını yerleştirmediyseler." Masanın etrafındaki diğer dört kişi de hak veriyordu bu duruma.

"Yani adama yakın çevresinden başka ulaşma şansımız yok, öyle mi ?" İsa Başkan bu durumdan pek memnun olmuşa benzemiyordu. Sorduğu soruya kendi kendine kafa sallarken Umut'a yöneltti bu defa sorusunu. "Sende ne var Umut ?" Önündeki çayından bir yudum alan Asaf arkadaşına verdi tüm dikkatini. Zira işlerine yarayacak tek bir kelime bile bu olayın çözümlenmesinde büyük rol oynayacktı.

"Adam askerliğini Hakkari'de komando olarak yapmış Reis. Nasıl sonradan böyle kanıbozuk olduğunu ise pek anlayamadık. Adamın annesi bildiğiniz üzere Ayazma'da tek başına yaşıyor. Oğlu hakkında pek bir şey sormadım şüphe uyandırmamak adına. Geniş mezhepli insanlar ama öyle vatana millete zarar verecek birine benzemiyor. İyi niyetli, yardımsever birine benzettim daha çok. Ahlaki öğretilerden haberdar biri gibi duruyor. Tabi bunlar ilk izlenimler. Yanındaki eve yeni taşındığımı öğrenince bir tepsiye akşam yemeği menüsü hazırlayıp getirmiş. Zamanla öğreneceğim artık oğlu hakkında bir şeyler."

ŞARNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin