Çok net bir karakteri vardı genç kızın. Bir şey onun için ya vardı ya da yoktu. Ortası olamazdı. Kararsızlık en sevmediği şeylerden biriydi. Siyahtı veya beyazdı. Grilik ona göre değildi. Hoş siyahlık veya beyazlık da ona göre sayılmazdı. O rengarenkti. Kırmızıydı. Maviydi. Turuncuydu. Mordu. Sarıydı. Yeşildi. Mesela bugün de rengarenkti; yeşil ağırlıklı pazen şalvarının üzerine giyindiği bej rengi şile bezi fil nakışlı bluzuyla ve ayağındaki kırmızı mevsimlik botlarıyla gökkuşağını aratmıyordu genç kız. O hep böyleydi ya. Hep bir aykırılık sezinlenirdi göz bebeklerinde. Hep bir farklılık ve hep bir umursamazlık. Birini seviyorsa sevgisini dışa vurmaktan kesinlikle kaçınmaz, birinden nefret ediyorsa da nefretini kusmaktan geri durmazdı. Yanar dönerli olmaya gerek yoktu. İçi ne ise dışı da öyle olmalıydı insanın. Şarna da tam olarak böyleydi. Dün kendi ismiyle dalga geçen adama ne diye nazik davranacaktı ki ? Hem adam bir de polisti. İki kat kötü davranmaması için hiçbir sebep göremiyordu.
Hiçbir korku belirtisi göstermeden kendinden emin adımlarla birkaç masa ötede çayını yudumlayan kumral adama doğru yanaştı. Böyle tiplerin pek işleri olmayacağını pekala biliyordu Şarna. Kendisi için geldiğini anlayacak kadar da zekiydi.
"Çay içmeye geldim. Müşteri mi seçiyorsunuz ?" diye yanıtladı Asaf gayet rahat bir tavırla. Ve üzerinde dumanı tüten çayından koca bir yudum aldı.
Daha önceden bir husumetlerinin olduğunu anlayan Teoman ise arkadaşının her türlü sıkıntının altından alnının akıyla çıkabileceğinin bilinci ile mutfak tarafına geçti. Genç kız sürekli birileriyle atışıyor, adamlar da rövanşını almak için kendi kafesini belliyorlardı. Alışmıştı Teoman da.
"Çay falı baktırmayacağına göre benim için geldin." Hemen Asaf'ın oturduğu sandalyenin hemen karşısına gelmiş ama oturmamıştı genç kız. Sandalyenin sırtına dayadığı kollarıyla hesap sorar gibi adama bakıyordu. Asaf ise bu rengarenk kızı nasıl ciddiye alacağını düşünüyordu. Tekrar bir yudum daha aldı Asaf ve doğrulup dirseklerini masaya yerleştirdi.
"Zeki kızsın."
"Öyleyim." Aslında kibirden nefret ederdi Şarna. Sadece bu rahatsızlık veren adama karşı biraz gıcık olmak istemişti. Hiçbir fonksiyonu olmayan kara gözlerini adamın açık renkli gözlerine diktiğinde adam bardağındaki son yudumluk çayı da midesine gönderdi.
Bu adamın derdi ne olabilir, diye aklından geçirmeden edemiyordu. Tamam evet birçok insanla pekala tokuşmuşluğu vardı ki bunların arasında polisler de vardı fakat hiçbir polis tam iki kere dibine kadar gelmemişti. Bu sefer ne yaptım ki, diye tekrar geçirdi aklından. Büyük bir şey yapsa muhakkak hatırlardı lakin hatırlamıyordu. Hatırlayamadığı kadar basit bir şey için de polis ayağına kadar gelmezdi. Başka bir şeylerin kokusunu alıyordu Şarna. "Ne istiyorsun benden ?"
Asaf'ın ne istediği çok basitti ama bunu alalen dile getiremiyordu işte. Kızın Rafet ile bağlantısı olma ihtimali çok yüksekti ve direk Rafet ismini kullanırsa Rafet'i kaçırmamaları imkansız olurdu. Bu kız Rafet'e ulaştıracaktı onları, hissediyordu Asaf. Kızın sorusu karşısında biraz durdu ve düşündü. Ardından gözlerini kıza çevirdi.
"Dünkü eylemde terör propogandası yapıldı. Ve ondan önceki eylemde de. Ve ondan öncekinde de. Ve bil bakalım bu eylemlerin mikrofoncusu kim ?" Sorusuna yanıt beklemeden cevap verdi Asaf. "Sen."
"Biz terör propagandası falan yapmadık. Uydurma." Karşısında padişah olsa eyvallahı olmazdı Şarna'nın. Zaten polislerden haz etmiyordu. "O eylemlerin hepsi yasal. Hepsinin de görüntüleri var, hiçbirinde terör propagandası yapılmadı." Kavradığı sandalye başlığını iyice sıktı genç kız. Karşısındaki sinirlenen kızın farkında olan Asaf iyice itmemek için üslubunu yumuşatmaya karar verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞARNA
Ficción General"Kaçılacak biri miyim? Tahammül edilemeyecek hatta? Hani tahammül görecelidir demiştin ya, ben o söylediğine de inanmıştım. O da yalanmış. Tahammül göreceli falan değilmiş. Bir insan tahammülsüzse herkese göre tahammülsüzmüş. Anneme göre de sana gör...