Göz bebeklerindeki titreşimlerin sebebi göğsüne sanki yüzyıllardır oradaymışcasına yerleşen heyecandı. Böylesine tatlı bir heyecanı ilk defa tadıyor olmasına rağmen nasıl bu kadar tanıdık geldiğini bilmiyordu Şarna. İnceden inceye titreyen ellerini kontrol altına alabilmek için sıkıyor, kimi zaman terden ensesine yapışan saçlarını eliyle ensesinden ayırıyor, bunları yaparken hızlı hızlı soluyordu. Yeryüzünün oksijeni fazladan mesaiye başlamış gibi Şarna'ya nefes yetiştiriyordu. Neydi onu böylesine heyecanlandıran ? Hayatında ilk defa bir şeyi böylesine derinlemesine hissettirenin ne olduğunu ayırt edemiyordu ama heyecanlıydı. Heyecandan bulunduğu okul koridorunda bir sağa bir sola gidip geliyordu. Filmlerden aklına kazınan bir mavilik hakimdi etrafta. Sanki mavi bir oksijen sarmıştı etrafını da bunu yadırgıyor gibi değildi.İçi içine sığmayarak bir ileri bir geri yaptığı koridordan bir kapı açıldı ve kucağında bebekle Doğu çıktı içeriden.
"Doğdu mu ?" Diye heyecanla atılıp Doğu'nun elinden bebeği tuttuğu gibi kucağına aldı. Yüzünü bedenine gömüp derin bir nefes çektikten sonra Doğu'ya dönüp; "Sen nasılsın ? Doğum nasıldı?" İçeriden Doğu'nun bağırtılarını duymasa da doğumdu, muhakkak zorlanmıştı.
"İyi olacağım. Oğlumuzu teslim edince daha iyi olacağım."
"Ne teslim etmesi ? Kime teslim edeceksin?"
"Ait olduğu yere." Doğu'nun duygusuzca sarf ettiği kelimelerle kucağındaki bebeğini korumak istercesine kucağına bastırdığı an az önceki sevimli suratın yerini bir yılan başının aldığını görünce içeriden bir feryat koparmak istedi ama ne sesi çıkabildi ne de hareket edebildi. Doğu'nun ifadesiz yüzü kucağındaki bebeği hırsla çekip alırken, bırak, diye haykırmak istedi fakat yapabildiği tek şey hareketsizce yerinde dayanmak oldu. Doğunun kucağından çekip aldığı yılan bebeğin yüzünün yerini bu defa amcası aldı. Şarna içinden çığlık çığlığa bağırmak isterken yapamadıklarıyla içindeki sıkıntının ateşinde kavruldu. Beyninde patlayan acı bütün bedenini ele geçirirken kılını dahi kıpırdatamıyordu.
Biraz önce bebeği olan bedenin önce yılana ardından amcasına dönüşmesini acı içinde seyretmekle kalırken o bedenin sinsice birine yaklaştığını görünce dikkat kesildi iyice. Sırtı dönük camdan dışarı bakan adama doğru yaklaşan amcasının dönmeden önceki hain gülümsemesi felaket senaryosunu hazırlamasına yetmişti. Sırtı dönük adam henüz ardındaki şeytanı görmemişti ki önüne dönüp kendisine gülüyordu. Asaf'tı. Kendisine gülüyordu ve biraz önce evladı olan beden şimdi kendisine gülen adama doğru elinde kanlı bir bıçakla yürüyordu. Defalarca bağırdı "Asaf" diye fakat ses telleri kopmuş gibiydi. İki kolundan birileri tutuyor gibi hareketsizliği devam ediyordu. Asaf'ın göğsünü hedef alan bıçak havalandığı an fark eden adamın gülümsemesi acı bir pişmanlıkla solarken bu pişmanlığın sebebini kendisini tanımış olmasına yoruyordu Şarna. Havalanan bıçağın acısı kendi göğsünde patladığı an bağırtısı bu defa maddeye bulanabildi ve yattığı koltuktan "Hayır!" diye haykırarak uyandı kan ter içinde.
Son günlerde gittikçe artan kabusları yüzünden uyumak gelmiyordu Şarna'nın içinden. Günlük iki üç saatlik uykularının sebebi bu berbat kabuslardı. Terden sırılsıklam olan tişörtünü tek hamlede çıkarıp koltuğun kenarına fırlattı ve oturduğu koltuktan kalkıp banyoya geçti elini yüzünü yıkamak için. Ağrıdan başı zonkluyordu ve gün içinde dört tane ağrı kesici içmemiş olsaydı hemen bir tane daha içerdi. Midesinin delinmesine üç ağrı kesicilik yer kalmıştı ve onları da tüketirse hayatının bundan sonraki evresine midesiz devam etmek zorunda kalacaktı.
Mutfağa geçip kendisine sert bir kahve yapıp içerken mutfak masasına oturmuş çektiği perdenin ardından gecenin üçündeki sokağını izliyordu. On gündür evden çıkmıyordu Şarna. Evine döndüğünün ikinci gününde bir hayvan kargo firmasıyla evine getirilen Zifirle birlikte bir an olsun çıkmamıştı evden. İhtiyaçlarını bilgisayarına indirdiği eve servis uygulamasından gideriyor, dışarıya hiçbir yaşam belirtisi göstermiyordu. Telefonu kapalıydı. Amcasıyla olan yüzleşmesinin akşamında Doğu'nun kulübüne gitmiş hiçbir şeyi umursamayan avanak hallerini görünce kendi kendini yiyerek evine dönmüş ve bir daha da çıkmamıştı dışarı. Sindirmesi zor bir olayın göbeğinde oluşuna verdiği tepki aşırı değildi ona göre. Hatta fazlasıyla sakinceydi, kendi haline ve öylesine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞARNA
Fiction générale"Kaçılacak biri miyim? Tahammül edilemeyecek hatta? Hani tahammül görecelidir demiştin ya, ben o söylediğine de inanmıştım. O da yalanmış. Tahammül göreceli falan değilmiş. Bir insan tahammülsüzse herkese göre tahammülsüzmüş. Anneme göre de sana gör...