10.Bölüm

1K 98 78
                                    

İyi okumalar

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

Korhan
"Ben spora başlamak istiyorum." dedim birdenbire. Ailece televizyon izliyorduk. Annem, meyve soyuyordu. Babam, elinde kumandayla kalakalmıştı. Abim de bakışlarını telefonundan çekip bana çevirdi. Hepsi şaşırmış görünüyordu. Çünkü bugüne kadar bu konuyla ilgili tek kelime söylememiştim.

"Spor mu?" diye sordu annem şaşkın bir şekilde. Başımla onayladım. Babam, kumandayı yanına bırakıp bana döndü.

"Nereden çıktı? Bugüne kadar hiç söz etmedin?" dedi. Yutkunup cevap düşündüm.

"Arkadaşlarım da gidiyor salona. Bu akşam gördüm solunu. Çarşıdaki salona gidiyorlar. Gayet güzel bir yer." dedim. Babam, abime baktı.

"Sen de yarın git bakalım salona. Eğer senin de gözün tutarsa kayıt yaptırırsınız." dedi. Abim başıyla onayladı babamı. Ben ise gözlerimi devirdim.

"Baba istersen annem de gelsin elimden tutup götürsün. Çocuk muyum ben?" deyince, abimin sırıttığını gördüm. Babam da gülümseyip cevap verdi.

"Hanım sen de git madem." deyince, abim kıkırdadı. Annem de elma soyarken cevap verdi babama gülümseyerek.

"Uğraşma çocukla." deyince, babam da güldü. Benden başka herkes eğleniyordu. Somurtup yerleştim koltuğa. Ama neyse ki gidecektim salona.

Babamın açtığı dizi ilgimi çekmeyince, telefonumu aldım elime. Biraz sosyal medyaya girmeyi düşünüyordum. Ama telefonu elime alır almaz telefonum titredi.

21:21
Uluç: İyi akşamlar.

Korhan: İyi akşamlar.

Uluç: Nasılsın?

Korhan: İyi, sen?

Uluç: İyi ben de. Ne yapıyorsun?

Korhan: Oturuyorum evde. Sen?

Uluç: Dışarıdayım. Sen de gelmek ister misin?

Korhan: Bu saatte mi?

Uluç: Afedersin, geç oldu değil mi?

Korhan: Yani bana göre biraz öyle.

Uluç: Ya biz Cemil'le çıktık da. Belki sen de gelirsin diyordum.

Gelemez misin?

Korhan: Bilmiyorum ki. Akşamları çıkmak adetim değildir.

Uluç: Sizinkilere benden bahsetsen.

Yani annenle tanışmıştım ya hani, sevdi sanki beni. İzin verir belki.

Korhan: Tamam. Soracağım. Neredesiniz?

Uluç: Çarşıdaki meydanda oturuyoruz.

Korhan: Tamam. Bir sorayım.

Uluç: Tamam.

Korhan Çevrimdışı

Tuşu kilitleyip, telefonu yanıma bıraktım. Bizimkilere baktım. Diziye bakıyorlardı. Abim sıkılmış gibiydi. Ayağa kalktım ve annem bana baktı.

"Ne oldu oğlum birden kalktın öyle?" diye sordu, bıçağın ucuna sapladığı elmayı babama uzatırken.

"Arkadaş çağırıyor da. Biraz çıkabilir miyim?" dediğimde, babamın bakışları da bana döndü.

"Kimmiş bu arkadaş?" diye sordu. Elim, otomatik olarak enseme gitti. Nedense gerilmiş hissediyordum.

"Şey baba... Geçen sabah kahvaltıya gelmişti. Sen yoktun tabii göremedin." dedim ve anneme baktım heyecanla. "Ama annem tanıyor." dedim. Annem, dediğimi duyunca, o da hatırladı.

"Uluç muydu adı? Ay çok terbiyeli çocuk maşallah." dedi yine. Babam, saate baktı ve bakışlarını bana çevirdi.

"Saat geç değil mi biraz?" dedi. İsyan eder gibi baktım babama.

"Baba saat daha on bile değil ya!" dedim. Annem söze girdi babama kalmadan.

"Aman ayda yılda bir dışarı çıkmak istiyor çocuk. Hem Turan da gitsin." deyince, abim mırıldanır gibi konuştu.

"Ne yapacağım çoluk çocukla? Gitsin işte tek başına." dedi. Abimi bileğinden tutup çekiştirdim.

"Hadi gel. Beraber abi kardeş çıkalım." dedim ve abimi kaldırdım. Babam da bize bakıp, tekrar konuştu.

"Çok geç kalmayın. Dışarısı tehlikeli. Kendinize de dikkat edin. Kimseye karışmadan gelin." dedi. Biz de babamı onaylayıp kapıya doğru gittik. Ben üstüme ince bir hırka alırken, abim mevsimlik ceketini alıyordu. Bana da söylenmeyi ihmal etmiyordu tabii.

"Benim ne işim var ulan senin yanında? Ne diye sürüklüyorsun beni?" diye söylendi. Ayakkabılarımı giyerken cevap verdim.

"Sıkılıyordun. Değişiklik olur işte sana da." dediğim sırada annem geldi. Cebinden para çıkarıp abime uzattı ama abim geri çevirdi. Çalışan adam, parası var sonuçta. Annem de parayı yeleğinin cebine geri koydu. İkimizi de yanaklarımızdan öptü. Sanki cepheye uğurluyordu. Bir arkamızdan su dökmediği kalmıştı.

"Çok geç kalmayın tamam mı oğluşum. Abinin sözünden çıkma." diye tembihledi bana da. Abimin elini tuttum ve anneme gösterdim.

"Tamam anne bak, elinden de tuttum. Bütün akşam bırakmam." dedim. Annem gözlerini kısarak bana baktı ve azarlar gibi söylendi.

"Dalga geçme anneyle!" diyerek terliğine davranınca, gülerek indik merdivenlerden, kaçar gibi. Kaçmıştık daha doğrusu. Anne terliği bu sonuçta.

Abimle birlikte binadan çıktıktan sonra, abim bana baktı.

"Arkadaşın neredeymiş? Bari seni onun yanına bırakayım da, ben bizim arkadaşlarla takılırım." deyince, çarşıya çıkan yolu işaret ettim.

"Çarşıda, meydanda oturuyorlarmış." dedim ve yürümeye başladım. Abim de benimle yürürken, bana çevirdi bakışlarını.

"Oturuyorlar mı? Uluç değil miydi sadece?" diye sordu. Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Yok. İki arkadaşım işte. Uluç'la Cemil." dedim. Abimin adımları durdu. Ben de bir iki adım sonra durup ona doğru baktım. "Yürüsene abi. Niye durdun?" dedim. Yüzü asılmış gibiydi.

"Cemil mi?" diye mırıldandığını duydum ama bir şey demedim. Tekrar seslenince bana baktı. Yeni duymuş gibiydi.

"Hadi abi, gitmiyor muyuz?" deyince, tereddüt eder gibiydi yanıma gelirken. "Ne oluyor?" diye sordum. Başını olumsuz anlamda salladı.

"Yok bir şey. Hadi gidelim." dedi ve yürümeye devam ettik. Bundan sonraki yürüyüşümüz sessizlik içinde geçti. Çünkü abim düşünceli gibiydi.

Bir süre sonra, meydana geldik. Büyük gövdeli ağacın etrafına yapılan daire şeklindeki banka doğru baktığımda, Uluç'la Cemil orada oturmuş çay içiyordu.

Ben onları görünce, abime de gösterdim. Abim, yanımda yavaş adımlarla yürürken, Uluç beni farkedip ayağa kalktı. Cemil de onun ayağa kalktığını görünce bize doğru baktı. Gözleri yanımdaki abime kaydı ve dondu kaldı. Ne oluyordu anlayamıyordum ama bir şeyler döndüğü kesindi.

Sizce Turan ve Cemil'e neler oluyor?

Yorumlarınızı bekliyorum 🦋

O BENİ ANLADI (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin