Sizler seviyoruuuum. Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın aşklarım...♥️
Küçükken babamdan dolayı mıdır bilmem çok hayalperest bir çocuktum. Geceleri uyuduğum çekyatın açılıp kapanabilen bir koltuk olduğunu fark ettiğim ilk an inanılmaz zengin olduğumuzu ve bu çift işlevli icadın yalnızca bizim evimizde olduğuna inanırdım.Geceleri karanlıktan korktuğumda babam bana korkmamamı çünkü kendisinin canavarlardan daha deli olduğunu söylerdi. Çocukluk işte. O gülerdi ve ben o cümleyi anlamasam bile sırf o gülüyor olduğu için kahkaha atar babamın deli olmasına sevinirdim.
Ah, Nazif Bey... Bir keresinde de yolda gördüğüm süs havuzundaki balıkları sevdiğim için benimle birlikte yere çömelmiş yüzüme bakmıştı. 'Bende de var bunlar.' dedi burun kıvırarak. Gözlerim tıpkı o süs havuzundaki balıklar gibi açılmış babama bakmıştım. Gözlerini gösterdi neşeyle. 'Bu gözlerin ardında bir akvaryum var.' diyerek güldü.
'Eğer bir balık sevmek istersen, gözlerimi öp. Ve göz kapaklarım açıldığında sana bakan gözlerim değil kafamın içindeki o balıklardan biri olsun.' derdi.
Ve ben buna inanmıştım...
İşin tuhaf yanı neydi biliyor musunuz? Bunu gerçekten deli olduğunu düşündüğü için mi söylemişti yoksa eve balık alıp besleyecek paramızın olmadığını biliyor olmasından mı yapmıştı bilmiyorum. Bildiğim tek şey eve balık almadığım ve her Allah'ın günü babamı gözlerinden öpüp bana bakan gözlerin gerçek bir balığa ait olduğuna inanacak kadar aptal olmamdı. Ya da yokluğun yalnızca hayal etmekle giderebileceğine inanabilecek kadar realist bir çocuk da olabilirim bilmiyorum.
Bugün berbat geçen günümü Uraz'a çektirdiğim eziyetle birlikte keyifli bir hale getirirken eve gelmiş ve babamla sofrayı hazırlayıp Çağlar'ın gelmesini beklemiştim. Gelmemişti.
"İyi çocuklar üzülmemeli." dedi babam. Ona anlamayan gözlerle baktığımda sanki kafasındaki akvaryumu göstermiş gibi derin bir şekilde yüzüme baktı. "Bir şey mi söylemek istiyorsun baba?" Aynı bakışını yüzümde dolaştırmaya devam etti. Bugünde duş almıştı ama bu kez saçını taramama izin vermediği için dağınıktı. Alnına dökülen tutamlar onun yeşil gözlerini kısmen kapatsa da ben hala onun gözlerini ve bana göstermeye çalıştığı derin suları görebiliyordum.
"Çağlar iyi biri Nisan." dedi bir anda. Kaşlarım anında çatıldı.
"Çağlar'a bir şey mi oldu?" Yüzü buruklaştı. "Bana iyi geliyorsun, ona da iyi gelmelisin." Oturduğum sandalyede rahatsız bir biçimde doğruldum.
"Baba... Bir şey mi biliyorsun? Eğer biliyorsan bana söyle çünkü o zaman ona iyi gelemem." yüzündeki buruk ifadeyi bozmadan gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ SEN YAPAN ŞEY
RomanceHerkesin deli olduğunu düşünen bir babaya sahibim. Fakat deliliğin ne kadar güzel olduğunu duymayacak bir sağırlıktaydılar. Hayalleri için çabalayan dil tercümanı bir kadının -ki bu kadınımız oldukça çılgın, neşeli, çakal ruhlu biriydi- eğlenceli...