8. Bölüm : MAÇ GÜNÜ

2.1K 219 148
                                    




Hızını alamayanlarda bir adet Hilale görüyorsunuz şu an :)

Yorum yazdığınızı gördükçe içime bir heyecan oturuyor ve hemen yazasım geliyor bölümleri. Mükemmelsiniz :*

Keyifli okumalar Efendim...

Sizleri seviyorum!

"O iyi mi?" dedim telaşla karışık bir merakla

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



"O iyi mi?" dedim telaşla karışık bir merakla. Mert, yeşil gözlerini bana çevirerek beyaz gömleğinin üzerine taktığı lacivert kravatını düzeltti ve elindeki kamerayı arabaya yerleştirirken Ece'yle birlikte Limira kapısında duran kolu alçılı Uraz'a doğru baktı.

"Helin'den duyduğuma göre bir haftadır başına gelmeyen kalmamış."

Babamın bedduasının üzerinden bir hafta geçmişti...

Gergin bir şekilde dudaklarımı ısırırken kaçamak bakışlarla Uraz'ı süzdüm. "Nasıl yani?" Bir haftadır onu ofisin orta alanında görmemiştim. Sabah toplantılarına ve paydos toplantılarına da hep onu temsilen Helin girmişti. Zebani Gülümser'e göstermeden önce teyit ettirmem gereken çevirileri ise ona mail atmamı istemişti.

"Bilmiyorum... Garip bir şekilde bir sürü olaylar gelmiş. Arabasının tamiri çok sürdüğü için araba kiralamak istemiş. Bilirsin, toplu taşıma kullanmak isteyebilecek biri değil." Arıza'yı gördükten sonra isteyen biriyse bile istemeyeceğinden emindim.

"Kiraladığı arabayla kaza yapmış." Gözlerim son raddesine kadar açılırken elim korkuyla göğsüme dokundu. "Ne?!"

"Üstelik bu da yetmemiş, merdivenlerden de düşmüş geçen. Sabah ve akşam fizik tedavisi var. O yüzden toplantılara katılamıyor."

Baba... Sen nasıl bir meleksin babacığım?

"Hey! Arkasından sürekli şeytan diye bahsettiğin patronundan nefret ediyorsun sanıyordum. Şu suratının haline bir bak, neredeyse ağlayacaksın." dedi gülerek. Bagajın kapağını kapattı yavaşça ve sarı saçlarını düzelterek alayla bana baktı. "Helin de bana bir şey olduğunda çakmak çakmak oluyor gözleri böyle." Kinayeli sözleriyle birlikte kaşlarını hafifçe çatmış ve yüzüme sanki kalbimi görebilecekmiş gibi derince baktı.

Bakışlarımı zorlukla Uraz'dan ayırmayı başardığımda utangaç bir şekilde bakışlarımı kaçırdım ve giydiğim siyah mini eteğin paçasını düzeltmeye çalıştım. Bugün üzerimde biraz dekoltesi olan koyu mor desensiz bir gömlek vardı. Dizimin biraz altında biten siyah çizmem kamera karşısında gözükmeyecek olsa da genel görünüm olarak güzel gözüktüğümü düşünüyordum. Belime kadar uzanan siyah saçlarımı dağınık ama şık bir topuz yapmış ve iki yanından perçem bırakmıştım.

"Saçmalama Mert." diyebildim yaptığı imaya karşılık. Öylesine samimi ve doğal bir adamdı ki Uraz'a Orhun Hitabeleri gibi yalan söylemekten çekinmezken Mert'e yalan söylemek canımı sıkıyordu. "Vicdansız biri gibi duruyorum oradan?" kaşlarımı hafifçe çatmış kollarımı göğsümde bağlamıştım. Oldukça yakışıklı görünen yüzüne baktım ve kaşlarımı iyice çattım. Bu adam neden bu kadar yakışıklıydı ki?! Helin bugün beni herkesten gizli yanına çekmiş ve maçta Mert'e yanaşmaya çalışan, efendime söyleyeyim yan bakan, flört etmeye çalışan herhangi bir kadın olursa onları bir taraflarında torpil patlatmakla tehdit edip, parçalayabilme yetkisi vermişti. Yani anlayacağınız... Bugün Mert'e ve Helin'e kız kardeşlik görevimi yapıp Çağlar'ın deyimiyle yavrularını korumaya çalışan bir 'Deve Kuşu' olacaktım.

BENİ SEN YAPAN ŞEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin