Birileri kayıp gidiyor elimizden. Tutup gitme diyemeyeceğimiz kadar sağır, zaten elinden tutamayacağımız kadar da uzakta oluyorlar anladığımızda. Kimisi ardında tonlarca hüzün, kimisi gözyaşımızca şiir bırakıyor.
Gök mavi yağmasa denizler mavi olur muydu?
Göğe bakıyorum, sana bakıyorum, gidişine..
Sen 'her şey' olmasaydın gelişinle,
Gidişinde 'hiçbir şey' olarak kalır mıydı gökyüzüm?Saat sensizliğe vurduğu vakit, ben de benden giderim elbet. O andan sonra kuracağın cümlelerin kaç harfi benim ismimden geçer? Bir daha ne zaman akrep ile yelkovan kavuştuğunda betimleyebilirim bu ayrılığı şiirlerimde bilmiyorum. Üzüntümü anlatacak her bir kelimem sen. Kaç kelebek ömrü unutturur beni sana? Kaç mısralık sevda şiiri sana giden yola çıkar? Ya da gözlerime veda eden kaç damlanın özgürlüğü, sana tutsak bedenimin yangınını söndürür cevabı yok.
Seni sevmekten vazgeçmek, yazmaktan hatta daha ötesi yaşamaktan vazgeçmek benim için. Gözyaşlarımla arkandan akmaları konusunda inatlaşıyoruz. Göz pınarlarımda titreyişlerine rağmen akmamalarından anlıyorum bunu. Yazacak türlü türlü acı bıraktın geride. Elbette yazmaktan yorulmadım ama seni yazarken harfleri ikna etmek her gidişinde daha zor oluyor, yazamıyorum. Şimdi mi? Gidişin gelişine satır atlatıyor, karalıyorum işte. Ama gelir de affet dersen bu kez, tüm kafiyeler suratına tükürür.
# Kendini okumak istersen, her şiir seni anlatır. #