Öyle eksik kaldım ki sensizlikte sanki benimle birlikte kaldırımlardan el ele yürüyen insanlar, gökyüzünden bulutlar, dudaklardan tebessüm, renklerin arasından mavi sıyrıldı biraz.
Bugün diğer günlerden biraz daha kırgın sabaha.
Ve kış biraz daha yalnız diğer üç mevsimden.
Peki ya sonbaharın gözyaşı dinince ilkbaharın güneşi yarasına tuz basmaz mı sanıyorsun? Değil işte, acıtır ziyadesiyle..
Ne sonbaharın gözyaşı ilkbaharı ıslatır, ne ilkbaharın güneşi sonbaharı ısıtır. İnsanlarda böyledir. Senin acını değil sahiplenmeyi, acına ortak olanı bulmak dahi zor artık. Ama sen, sevdiğim adam...
Bari sen acılarıma ortak olup, benim seni yazdığım kadar bile olsa sevebilseydin beni keşke.
Neyse bu sabahta gecenin armağanı, yanaklarımda kurumuş bi kaç damla ile uyandım. Bir kaç harf karalayıp dertleştiğim kâğıt elimde, hala sen kokuyor satırları.
Sabahın tazeliğiyle geceden kalma bayat bir hüzün birleşmiş, tüm kasvetiyle bakıyor suratıma.
Gece yatarken sarılarak uyuduğum, senin verdiğin Beşiktaş atkısı bile hatıralarımız kokmuyor bu sabah. Biraz hüzne ve bir kaç damla gözyaşına bulandı senden geriye kalanlar.
Hiç bir şey ait değil olduğu yere. Diken üstünde duruyor tebessümler, ait olduğu dudaklara yerleşecek olsalar ayıplanacak yokluğunda çünkü..