Düşünüyorum nasıl dışarı atarım, nasıl kusarım içimdeki nefreti? Acı çekmekten ziyade başka bir şey bu. Kırılmak değil, tuz buz olmanın ötesi. Yok olmakta değil tam, varlığına küfretmek yandığını hissederken. Tam anlatamıyorum, anlaşılacak gibi de değil anlatacaklarım. Aşk olsa bilirim susmaz kelimeler tarifi bulana kadar konuşturur alfabeyi, fışkırır mürekkepler. Peki bu nefreti anlatabilecek kadar var mı ki cesareti kelimelerin? Peki ben ardı ardına sıralasam kelimeleri anlatsam nefreti, bizi birleştiren ne kadar cümle varsa utanmaz mı yazdıklarımdan? Utanmak ne kadar da eksik bir kelime böyle! İlk kez cümlelerin intiharına şahit oluruz birlikte. Şimdi yaptığını kendime nasıl anlatırım kendime geldiğimde bilmiyorum. İyi değilim ve bu kadarı halimi anlatmak için yeterli kalmıyor. Bunun yanısıra kırık yaşamaya, yarım kalmaya, nefreti anlatmaya da hazırlıksızım. Daha aşkı anlatacak tonlarca cümle bırakacaktım yoluna. Şimdi yok oluyorum. Nefretim beni ele geçirdiğinde, aynaya bakabilir miyim yada aynı kalabilir miyim bilmiyorum. Titriyorum, çok soğuk. Bu acı gündüzün geceden alıp kenara biriktirdiği tüm hüzün kırıntılarını yüzüme vuruyor, fazla sert ve acımasız. Bu yazdığım da ne ki? Eğer anlatabilseydim hayatında bu kadar eksik bir yazı daha okuyamazdın..