-
İçimdeki rahatlama ile bir hafta nasıl gelip geçmişti, bilmiyordum. Dersler beklediğimden daha ağır geçiyordu burada, başımı derslerden kaldıramıyor hale gelmeme rağmen Jungkook'a baktığım her anda içimi huzur kaplıyordu. Onun etrafımda olması Busan'a adapte olmamı sağlamayan en büyük nedendi belki de. Ders kitabını kaldırdı, çantasının içine atarken "Taehyung." dedi Jimin kısık bir sesle, Matematik dersi öğretmeni Bayan Park gözlerini sınıfta gezdiriyordu ve ona yakalanmak istemiyordu. "Efendim?" Son defterini de çantama koydum ve fermuarını kapadım. "Okul çıkışı Namjoon hyungun evinde toplanacağız, sen de gelsene." dedi, ona bakmaya devam ederken sırtımı sıraya yasladım. Jimin'in beni eve davet ediyor olması, benimle arkadaşlığını ilerletmek için çabalaması hoşuma gidiyordu.
Karşılaştırma yapmaktan ya da bana karşı yapılmasından nefret eden biri olarak, Jimin'e eski okulumdaki insanlarla karşılaştırmadan edemiyordum. Ben ne kadar sessiz bir yapıya sahip olsam da oradaki insanlar benimle iletişim kurmaktan vazgeçerdi. Birkaç kez konuşmalara dahil olmadığımda kendimi dışarıda bulurdum. "Ne diyorsun? Namjoon hyungun annesi harika kek yapar." Jimin beni ikna etmek için yemeği öne sürerken, "Tamam." dedim elimde olmadan, Jimin kendi çantasını alarak ayağa kalktı zilin çalmasıyla. Ben de ayaklandım. Jungkook başını sıradan kaldırdı, kendi çantasını alarak yanımıza geldi. "Taehyung da geliyor bizimle." dedi Jimin ona, kolunu benim omzuma atarak kendi ile birlikte yönlendirdi beni kapıya. Jungkook hiçbir şey demeden bizim peşimizden geliyordu. Yoongi hyung her okul sonunda olduğu gibi sınıf kapımızın önünde, sırtını duvara yaslamış, yerde oturuyordu. Bağdaş yaptığı bacaklarının üzerine koyduğu test kitabına odaklanmış durumdaydı.
"Sevgilim."
Jimin kolunu benim üzerimden çekerek ona ilerlerken Jungkook benim yanımda duruyordu, Yoongi hyung kitabından başını kaldırdı ve ona baktı. Kitabını kapattı, Jimin'in uzattığı eli tutarak yerden kalktı ve kolunu onun beline doladı. Onlar önde, biz arkada koridor boyunca yürürken Jungkook yanımda esneyip duruyordu. Bir insanın bu kadar uykuya düşkün olduğunu ilk kez görüyordum. "Namjoon hyung dersten çıktı mı?" diye sordu Jungkook önümüzde yürüyen çifte, Yoongi hyung bizi Hoseok hyung ile dış kapının orada beklediğini söyledi. Sessiz bir şekilde yürümeye devam ederken, "Daegu çok mu soğuk oluyor?" diye sordu Jungkook birden, benimle konuştuğunu anlamak için birkaç saniye düşünmem gerekmişti. "Evet, biraz." diye mırıldandım, soğuktan nefret ettiğini dile getirirken ona baktım. "Ben severim." dedim birden, gülümsedi. "Sıcağı seviyorum, soğuktan titremektense sıcaktan yanmayı tercih ederim." Onun söyledikleri gülümsememe sebep oldu, onunla konuşuyor olmak bile iyi hissettiriyordu bana.
Jungkook oyunlara bayılan, tüm derslerde uyuyor olmasına rağmen notları tahmin ettiğimden daha iyiydi, konuştuğu kısa anlarda espriler yapmaktan hoşlanıyordu. Benimle ilgili değildi ama yine de, bazen kısa konuşmalar yapıyorduk. Okul bahçesine çıktığımızda Hoseok hyung kollarını Namjoon hyungun beline dolamış, sırtlarını bahçe duvarlarına vermişlerdi. Tüm çiftlerin içinde kalmış gibi hissediyordum. "Sonunda gelebildiniz, annem arayıp duruyor." dedi Namjoon hyung yanına gittiğimizde, Jimin benim de geleceğimi söylediğinde çabuk olmamız gerektiğini söyledi tekrar. Yan yana yürürken Hoseok hyung, Seokjin hyungun deneme sınavı olacağı için gelemeyeceğini söyledi bize. Onun ailesinin dersler konusunda katı olduğunu, deneme sınavlarına önem verdiğini, onun mühendislik fakültesine girmesini istiyorlardı. Hoseok hyung Edebiyat öğretmeni olan babasının onların tam aksine kendisini rahat bıraktığını, çizimleri üzerine yoğunlaşmasını dile getiriyordu. Onların sohbetleri arasında yolumuza devam ederken bilmediğim sokaklara giriyor, tanıdık okul ve evimin sokaklarından uzaklaşıyordum.