-
Şiddetli bir ağrı başımın içinde gezinerek beni delirtirken önümdeki tarih sınavı kâğıdına odaklanmam zordu; sorular zihnimin içinde dönüp duruyor ve dağılıyordu. Jimin tamamen kendi kâğıdına odaklanmış durumdaydı, gözlerimi kapatarak derin nefesler alırken, "Kim Taehyung, bir sorun mu var?" diye sordu bir ses, gözlerimi aralayarak ayakta dikilmekte olan Bayan Kwon'a baktım, krem rengi döpiyes takımının içinde, kollarını göğsünde kavuşturmuştu. "Biraz başım ağrıyor Bay Kwon ama iyiyim." dedim, tüm sınıfın gözleri benim üzerimdeydi, onlara sınavlarına odaklanmalarını söyledi. Ben de aynısını denemeye çabaladım, gözlerimi önümdeki kâğıtlara diktim lakin Japon işgali ve Kore Savaşı tarihleri zihnimin içinde kovalamaca oynuyordu.
Kaç soru çözdüm, ne kadarı doğru, hiçbir şey bilmiyordum sınav kâğıdımı öne doğru uzatırken. Jimin elimi alnıma koyarak ateşim olup olmadığını kontrol etti. "Revire gidelim istersen, hemşire ilaç verir." dedi, benim için endişlendiğini gözlerinden görebiliyordum. Elimi uzatarak yanağını okşadım. "Sorun yok Jimin, geçer birazdan." Elimi tutarak ellerinin arasına aldı, "Ama Taehyungie, senin canın yanın yanınca benim de canım yanıyor. Ruhun, ruhuma karışmış." derken gülmemi bastırmak zordu, ellerimi küçük ellerinin arasına hapsetmiş, dramatik bir yüz ifadesiyle bana bakıyordu. "Park Jimin, sonsuza kadar benimle olur musun?" diye sordum, Jimin başını hızla ileri geri sallayarak beni onayladı, hevesi yeniden gülmek istememe sebep oldu.
"Dramanız bitti mi?"
Hemen başımızda dikilmeye başlayan Jungkook'un sesi böldü, Jimin bakışlarını ona çevirmiş olsa da elimi bırakmadı. "Drama? Biz gerçeklerden bahsediyoruz, Jungkook. Seni ve Yoongi hyungu. gerimizde bırakarak evleneceğiz Taehyungie ile." Jimin'in sözleri Jungkook'u sinirlendirdiği belliydi, olduğu yerde sallanıyor, dişlerini sıktığını gerilen çenesinden anlayabiliyordum. "Park Jimin?" Onun hemen arkasında beliren Min Yoongi ile oyunumun sona erdi, elimi bırakarak ayağa kalktı ve öğle tenefüsü için yanına gelen sevgilisine ilerledi. "Yoongi hyungu görünce nasıl da bıraktı seni, bana kaldın." dedi Jungkook, yemekhaneye gitmek için ayaklandım. Bir elimi onun omzuna atarak kendime çektim. "Güzel bir bırakılma oldu ama sen varsın." dedim, kolumun arasından kaçmaya çabaladı, onu daha çok kendime çekerken kahkahaları beni mutlu ediyordu.
Büyük masada herkes sevgilisinin yanına otururken Seokjin hyung tek kaldığına dair söyleniyordu. Jimin ve ben yemek almak için sıraya ilerledik. "İstediğin bir şey var mı?" diye sordum Jungkook'a, iki gündür onun için yemekleri Jimin değil, ben alıyordum. "Gitmemeni istiyorum ama bu mümkün değil sanırım." Jungkook'un elini öptüm, onun yanından ayrılarak Jimin ile birlikte sıraya girdik. Ellerini omzuma koyarak alnını sırtıma yasladı. "Yorgun musun?" diye sordum ona, alnını sırtımdan ayırarak bu kez çenesini omzuma koydu, ellerini belime dolayarak arkadan sarıldı. Teması sevmeyen biri olmama rağmen Jimin'in kokusu hoşuma gittiği için ses etmedim, başımdaki ağrı hâlâ devam ediyordu ve onun dokunuşları sakinleştiriciydi.