-
Her zaman Daegu'yu özlediğimi, oraya ait olduğumu düşünürdüm ama yanılmıştım. Annemin yakın bir arkadaşı için adadaki kasabamıza birkaç günlüğüne gelmiş olmamız bile beni boğuyordu. Jeon Jungkook'u özlüyordum. Ona sarılmayı, onunla konuşmayı, vakit geçirmeyi, gülümsemesini görmeyi istiyordum. Kasabanın sahile olan kıyısındaki küçük, kumsala açılan düğün yerinin bahçesinde yapılıyordu. Bir sandalyeye oturmuş, ayaklarıma yaklaşan suyu izlemekten başka bir şey gelmiyordu elimden. Yeni ay bulutların ardına saklanarak kendini göstermek de istemiyordu bu gece. Telefonumun ekranına baktığım anda tek bir arama ya da mesaj görememek içimin sıkılmasına sebep oluyordu.
Beni bu ruhani hale sokan gerçeği bilmek istiyordum. Benim yaşımdaki insanları inceliyor, hareketlerine ve konuşmalarına bakıyordum. Üzerimde yüz yaşına yaklaşan bir insanın yorgunluğunun bulunma sebebi neydi? Sık hasta oluyor olmamdan dolayı ailemin üzerime düşmesi olabilir miydi nedenlerden biri? Kitaplarla iletişimimin, insanlar ile olan iletişimimden daha köklü ve uzun olması mıydı yoksa? Ben neden kendimi müziğe bırakarak dans edemiyordum? Neden bir sandalyede oturmuş, karanlık suları izlemekten hoşlanıyordum? Ben, kimdim? Neden hayatımı kendi ellerimin arasına hapsedemiyordum?
"Kim Taehyung!"
Jungkook'un sesi müziğin arasından sıyrılarak bana ulaştığında yanlış duyduğumu sandım bir an ama değildi, o buradaydı. Üzerinde siyah bir gömlek, altında kot pantolon vardı. Uzamış saçları rüzgârın etkisiyle dağılıyordu, onları toparlamakla uğraşmıyordu bile. Yüzünde parlak bir gülümseme vardı. "Burada ne işin var?" diye sormadan edemedim, ayağa kalkarak ona ilerledim kumlara bata çıka. "Bir sevgiliyi karşılamak için ne romantik sözler!" diye benimle dalga geçti, kollarımı onun beline dolayarak kendime çektim. Tarçının baskın olduğu parfümünün kokusunu duyumsadım. Kolları boynuma dolanarak bana sarıldı. "Seni özledim." Ellerim hâlâ belinde duruyor olsa da bir adım uzaklaşmıştık birbirimizden, ensemdeki ellerinden biri omzuma doğru indi. "Ben de seni özledim. Bayan Kim'den rica ettim, bana adresi verdi." Ona yeniden sıkı bir şekilde sarılırken ilk kez kalbimde coşku dolu duygular hissediyordum.
Bir sandalye çekerek yanıma oturmayı önerene kadar ona sarılmayı sürdürdüm, birine kendim isteyerek, kalbimden geçen duygularla temas etmek çok yeniydi benim için. Ailem dışında kimseye yakın olma isteği içimde oluşmazdı. Yüreğim ilk kez birini gördüğü için heyecan duyuyor, onu sarıp sarmalamak istiyordu. İlk kez ona baktığımda genç olduğumu hissediyordum. "Jungkook." dedim ona bakarak, ne bulutlar ne de ay ilgimi çekiyordu artık. Onun gözlerine sinen parlaklıklar hoşuma gidiyordu. Bana dönerek yüzüme baktı. "Seni ilk kez böyle mutlu görüyorum." dedi, kucağında tutuyor olduğu eline uzandım, parmaklarımızın birbirine geçmesini sağlarken itiraz etmedi. "İlk kez biri beni mutlu ediyor." diyebildim, elimi kendine doğru çekti ve bileğimi öptü.