-
Bitkin bir durumdaydım.
Sınav haftası beklediğimden daha ağır, beni yorarak geçiriyordu. Günlerimi Namjoon hyung ya da Yoongi hyung ile geçiriyor, durmadan ders çalışıyordum. Teneffüsler, öğle arası, okul sonrası zamanlarım onlar tarafından işgal alınarak beni sınavlara hazırlıyor, eksik kaldığım konuları yetiştirmeye çabalıyorlardı. Bizim evdeki akşam yemeğisinin sonrası Jungkook ile konuşma fırsatım hiç elime geçmemişti, o da bunu güzel bir şekilde kullanarak benden kaçıyordu. Onunla birkaç kelime bile konuşmanın beni mutlu ettiğini, omuzlarımda hissettiğim yorgunluğu aldığını, kalbimi iyileştirdiğini bilseydi, yine yapar mıydı bu benden kaçmaları?
Matematik sınavının ortasında onu düşünüyor olmak önümdeki kâğıda odaklanmamı zorlaştırıyordu. Başımda şiddetli bir ağrı vardı, yemek yemediğim için midem bulanıyordu. Kalemi parmaklarımın arasında döndürürken yarısı boş olan kâğıdıma bakıyordum. Jimin tamamen sorulara odaklanmıâ durumdaydı, onun matematik dersine olan ilgi ve sevgisini keşfetmek benim için de şaşırtıcı olmuştu. Hava güzeldi, pencereler açıktı. Okyanustan uzanan bir rüzgâr camdan içeri giriyordu. Sorulara ne kadar odaklanmaya çabalasam, her şey o kadar birbirine giriyordu. Sınavın bitmesine on dakikadan daha az bir zaman kalmıştı. Kalemi elimden bırakarak arkama yaslandım, Jimin bana kısa bir an göz atsa da önüne döndü. Matematik öğretmeninin gözü benim üzerimde gezindikten sonra yeniden sınıfın diğer köşelerine döndü.
Zil çaldı, kâğıtları arkadan öne doğru toplarken sakin görünüyordum. Sınıfa bir uğultu hakimdi. "Taehyung, bir dakika gelir misin?" diye sordu matematik öğretmeni, yerimden kalkarak yanına ilerlerken herkesin bakışlarını üzerimde hissediyordum. Bazıları öğle arasına çıkmak için ayaklanmıştı. "Sınav boyunca dalgındın, bir sorun mu vardı?" diye sordu bana, elleri kâğıtları toparlamaya çabalıyor olsa da gözleri benim üzerimdeydi. "Dönemin ortasında gelmek biraz yorucu oldu. Eski okulumdan ilerideydiniz ve yetişmeye çabalamak çok zor. Biraz bunaldım sanırım, üst dönemimdeki kişilerden yardım alsam da, yoruldum." diye itiraf ettim, gözleri kısa bir an benden ayrılarak sınıfın içindeki diğer öğrencilerde gezindi. Jimin yanımdan geçerken benim için yemek alacağını söyledi. "Seni anlamaya çabalıyorum, zor olmalı. Eski okulunda okul birincisi olduğunu, piyano çaldığını, edebiyata ilgin olduğunu duydum. Geleceği parlak bir çocuksun, ne zaman yardım istersen bana gelebilirsin." Harika, en sevdiğim öğretmen tavsiyelerinden biriydi. Onlar için sadece 'geleceği parlak' olan öğrenciler vardı ve özel ilgiyi hak eden onlardı.
Kuru bir teşekkür ettikten sonra yanından ayrıldım, yemekhaneye indiğimde herkes masalara geçmiş, yemek alacak birkaç kişi kalmıştı sadece. Bizim oturduğumuz masada Jungkook'un hemen yanındaki sandalye benim için boş bırakılmıştı, önünde de dokunulmamış bir tepsi duruyordu. Kravatımı genişleterek gömleğimin yaka düğmesini açtım yanlarına ulaştığımda, yerime oturdum. "Sınavın nasıldı?" diye sordu Hoseok hyung bana dönerek, dün gece yarısına kadar Namjoon hyung ile ders çalıştığımızdan haberi vardı. "Boş kâğıt verdi neredeyse." dedi Jimin, gözlerimi hemen karşımda duran arkadaşıma çevirdiğimde gülümsedi. "Çok mu zordu?" Namjoon hyungun sorusunu başımı iki yana sallayarak reddettim, "Kendimi kötü hissettiğim için odaklanamadım." dedim ona, sorun olmadığını, bir sonraki sınavda düzeltebileceğimi söylemekle yetindi ama üzülmüş görünüyordu.