-
Ona hislerim konusunda dürüst olmak doğru tercih miydi, bilmiyordum.
Onun sözlerini yanlış anlamaktan, kendime göre ölçüp bitmiş olmaktan, hepsinin kafamın içinde kalbime göre şekillenmiş olmasından ürküyordum. Sözcükler dudaklarımdan döküldüğü anda pişman olmuştum dile getirdiğim için, zamanlama doğru görünmüyordu o an. Jungkook sessiz bir şekilde yüzüme bakmaya devam ederken nefes almak bile zordu, iyi ya da kötü, bir şeyler söylesin istiyordum. Kalbimde sonu gelmez bir acı vardı sanki, ona bakamıyordum bile.
Önümdeki içeceğin pipetiyle oynamaya devam ederken "Taehyung." dedi Jungkook, bakışlarımı ona çevirdiğimde gözlerinden geçen duyguları anlamak çok zordu. Bana bakıyor, kalbimi hızlandırıyor, tek kelime etmiyordu. Bu işin nereye gideceğini bilmiyordum, onunla olmak istiyordum ama o istemiyordu, bilmiyordum. Hiçbir şey anlam kazanmıyordu zihnimde. Düşünceler birbirine giriyordu. Bana bakmayı sürdürüyordu, görmek istediği neydi? Neden dikkat kesilmiş hâlde beni izlemeye devam ediyordu?
"Bir an, adım atması gereken tek kişi benmişim gibi hissettirdin."
Jungkook'un tatlı gülümsemesi yüzüne yayılırken ne diyeceğimi bilemiyordum, ona bir adım atmam mı şaşırmasına sebep olmuştu? Karşısında oturmaya devam ederken öne doğru eğilerek masaya yaklaştı. Yüzündeki gülümseme bir an olsun silinmiyordu ve ben, ne yapacağımı bilemiyordum onun bu halleri karşısında. On yedi yaşlarında, lise üçe giden iki gençtik ama çocuk gibi bir heyecan vardı içimizde, gözlerinde görebiliyordum bunu. "Jungkook." dedim gözlerinin içine bakmaya devam ederek, iki girdap beni içine çekiyordu ama şikayetçi değildim. "Sen de aynı hissediyor musun?" diye sordum, sen de benden hoşlanıyor musun? Parmakları kahve bardağını sardı, gözlerini benim gözlerimden çekerek başını eğdi.
Jeon Jungkook'un her zaman anlaşılması zor, beni dibe çeken ama aynı oradan bulutların üzerinde gezinmeme sebep olan bir yanı vardı. Konuşmak için tereddüt ettiği zamanlarda alt dudağı dişleri tarafından bir işkenceye uğruyordu. Gözleri kocaman açılmış, çevrede geziniyor oluyordu. "Taehyung, sana dürüst olacağım." dedi bakışlarını masadan bana çevirerek, söyleyeceklerini toparlamış ve emin görünüyordu şimdi. "Senden hoşlanıyorum, bunu inkar edemem. Seninle vakit geçirmenin, konuşmanın, gözlerimizin birbirine değmesinin bile içimi ısıtan, beni huzurlu hissettiren bir yanı var." İlk cümlede takılı kalmıştım, hislerimiz karşılıklıydı, Jeon Jungkook benden hoşlanıyordu, geri kalan hiçbir şey daha önemli olamazdı benim için.
"
Ben biri için bu şehre bağlı kalmak istemiyorum. Senden uzak durmak, beni öldürür ama burada kalırsam da kendimi içten içe öldüreceğimi biliyorum."