Birinci dönemin bittiği ve ikinci döneme bizi bağlayan haftaya gireli on gün olmuştu. Sözde tatilim evde oturarak geçiyor ve içine girdiğim karanlıkla sürdürülüyordu. Lise ikinci sınıf öğrencisi olduğum doğruydu ama öyle hissetmiyordum. Daha çok bir yetişkin gibiydim. Katıya yakın kurallarım ve eğlenmesini bilen fikirlerim vardı.
Odamda yine kitap okuyarak sabahlamıştım. Pek fazla çıkmıyordum buradan çünkü kitapların beni içine aldığı dünya sanki odamda var olmuş bir gezegendi. Sokağın önüne bakan ve arabaların geçmekte olduğu bu yerde ne kadar uyuyabilirsem o kadar uyur ardından okuluma giderim. Odamı size tanıtmak isterim çünkü, size anlatacağım şeyler için en çok da odamı tanımanız gerekli.
Kapıdan girdiğinizde hemen sağda bulunan komodinimin yanında yatağım bulunur. Aslında benim için bir tık geniş olan odamı severim. Yatağın hemen önünde büyükçe bir pencerem ve onun altında ise kitap okurken kullandığım koltuğum bulunur. Penceremin sola düşen kısmında ise çalışma masam ve giyinme dolabım yerini alır.
Beni soracak olursanız yorganımın altında tavanı izlerken bulabilirsiniz. Sabahın erken saatlerinde uyumam nedeni ile öğleye yakın uyanmıştım. Uyandığımda ise aşağı inip ailemin yaşayıp yaşamadığını kontrol ederdim. Yine o günlerden biriydi.
İnerken strese girdiğim merdivenleri inip oturma odasına geçtim. Annem ve babam karşılıklı kahve içerken beni gördüklerine sevindikleri her hallerinden belliydi. Karşılarında ki tekli koltuğa oturup karnımın içinden gelen sesleri göz ardı ettim. Bana bakmalarının niye böyle garip olduğunun cevabını bilmem yüzümü buruşturmama neden oldu. Sabaha kadar kitap okumuş ve kırmızı gözlerimin ardından onları seyretmeye devam etmiştim.
Dün onlardan zorla ayrılıp ne diyeceklerini beklemediğim için şimdi zaman kaybetmeyip televizyonun sesini tamamen kıstılar. Merak ediyor muydum, hayır. Bazı şeyleri üstelemeyi bırakalı çok olmuştu.
Her insanın merak ettiği bu şeyleri merak etmiyordum çünkü genellikle istemediğim şeyler olurdu. Ama bunların benim iyiliğim için olduğunu bilirdim. Annem ve babamın ikisininde kuralcı olduğunu bildiğimden beni bu kadar geç uyanmam için kaldırmamaları dikkatimden kaçmayan bir diğer ayrıntıydı.
Evimizin şehrin içinde olması ve istediğim zaman arkadaşlarımla buluşup vakit geçirmeyi severdim. Buna ne annem ne de babam karışırdı. Çünkü bana güvenirlerdi. Onlarla her şeyi dürüstçe paylaşacağımı bilirlerdi. Ki zaten insanın her şeyini paylaşmasını gereken tek kişi ailesiydi.
"Tatlım, iyi misin?" annemin sesinde ki endişe beni biraz olsun korkuturken neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Derin bir nefes alıp başımı onaylarcasına salladım. Annemde babamda çevresi olan ve sevilen insanlardı ve bu yüzden saygılı olmam bana öğüt olarak pek çok kez bildirilmişti. Yaşadığımız çevrenin insanlarını ve havası insanı büyüler nitelikteydi.
"Kumru, bizi aradı ve senin onların davetlerini geri çevirip, yalnız kalmak istediğini söyledi." babamın söylediklerini kafamda tartarken içine girdiğim karanlığı hatırladım. Yalnız kalmak için hayatımda ciddi anlamda dönemler oluyordu ve bu yaşta olmama rağmen hayatı sorguluyordum. İstemediğim bir şey yoktu, benim düşüncelerim herkesin aksine, davranışlar hakkındaydı. Gelecek hakkında neler olacağını bilmiyordum ve buna kafa yormuyordum. Bu düşünce ban saçma geliyordu.
Kumru'nun son attığı mesajlarda böyle bir şey dediğini hatırlıyordum. En yakın arkadaşı olmamın bunu gerektirdiğini düşünüyordu. Çoğu arkadaşımın mesajlarına ve aramalarına dönmemiştim. Sadece bir kez eğlenmek için gittikleri kafeye gitmiş ve başım ağrıyor bahanesi ile odama geri dönmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okulumuzun Etrafındakiler
General FictionBen bir sırdım. Ve bu sırrı çözmek için hayatıma giren herkesin sonu oldum. Hepsinde izler bıraktım. Bir kördüğüm gibi başlayan hayatımdan sonra ilk defa bu kadar özgür hissediyordum, kendimi. Ailem yok olmuş, sevdiklerim beni terk etmişti. Bir tek...