Söz; her şeye rağmen senin için...

12 3 0
                                    

  Yüzümde ki gülümseme silinirken son umut taneleri de boğazımdan aşağıya döküldü. Öylece yüzüne bakarken gözlerim doluyordu. Bağırarak ağlamak istiyordum. Bir kurtulma hikayemizin olacağını sanırken kötü bir rüyanın karakterlerine dönüşüyorduk. Kaçmakla hata mı yaptık bilinmez ama bu yükün altında kalmakla koca bir hata yapacaktık. Gözlerimi ıslatan su taneciklerini yeni fark ediyordum. Devrim yanıma geldiğinde başımı göğsüne yasladım. Saçımı okşarken ağlıyordum. "Bir şey yapmadım." diye fısıldadığım da hepsi bana bakıyordu. "Biliyoruz güzelim." ondan ayrılıp önlerine geçtim. "Bana inanıyorsunuz değil mi?" hepsinin gözlerine teker teker baktığımda başımı dik tuttum. "Tabi ki inanıyoruz." Arda ve diğerleri de aynı şeyi söylediğinde derin bir nefes aldım. "Bakın, eğer başınız derde girecekse teslim olabilirim. Bilmiyorum belki suçsuz olduğum anlaşılır, ya da anlaşılamaz." Deniz hızla yanıma gelip ateşime baktı. "Kızım manyak mısın? Bak ciddi ciddi soruyorum! Başımız dertte, evet. Ama hepimizin. Sadece bizim değil. Bizi bırakıp gidemezsin değil mi?" kendi yüzünü sıktı. "Şu tonton, 8. dünya harikasına, bebek suratıma, her zaman güzel konuşan bu gözlere kıyabilir misin?" gülümserken kolu ile boğazımı sıkmaya başladı. Aklıma Can ve Bora ile ettiğimiz kavgalar geldiğinde hüzünle gülümsedim. "Tamam, kıyamam." dediğim de boynumu bıraktı ve saçlarımı birbirine karıştırdı. "Senin gibi bir kardeşim olsa eşeği suya bağlar gelene kadar kavga ederdim." dediğinde gözlerimi kıstım. "Neyse ki kardeşimsin bunu yapabilirim." herkes gülmeye başladığında Devrim'e baktım. Sanki günlerdir onun yüzünde ilk defa sahte olmayan bir gülümseme görüyordum. Her ne kadar berbat bir durumda olsam bile bunun iyi yanından bakan insanlara sahip olduğum için mutluydum. Hayatınıza bu özelliklerle giren insanları sonsuza dek bırakmayın...

   Hepimizin masanın etrafında toplanmıştık. Okulun ve çevresinin haritası tam ortada duruyordu. Hakan başa geçip eline bir kalem aldı. "Şimdi." dediğinde ben ve Devrim solunda, Arda ve Deniz ise sağındaydı. "O gün elektrikler yoktu ve Eliz spor salonundaydı." hepimiz başımızı salladık. "Sokakta ki esnafların kameraları da çalışmaz o zaman." dediğimde bana döndü. "Haklısın ama fırtınadan bir kaç saat, bir kaç dakika öncesine bakabiliriz. Belki biri, ya da birileri önceden gözlem yapmak için gelmiş olabilir." dudak büzüp başımı salladım. "Polisler bakmış olmalı." Arda konuşurken Hakan'a baktım. "Evet büyük bir ihtimalle. Belki gözlerinden kaçırdıkları bir şey olabilir." Devrim oflayıp konuşmaya başladı. "Spor salonunu inceledilerse parmak izlerini bulmaları gerekiyordu. Ayrıca bıçak da var. En azından onlardan bakarlar." derin bir nefes aldım. "Çok zor. Oraya bütün okul her gün girip çıkıyor. Ve eğer kapı kulplarına baktıklarında benim parmak izimle karşılaşırlar. Ya da herhangi başka birinin. Ayrıca her kim yaptıysa eldiven de takmış olabilir." Deniz heyecanla konuşmaya başlarlarken ona döndük. "Bence bu olayı unutup yurt dışına kaçalım. Kim bulabilecek ki? İsimlerimizi değiştirir hayatı yaşarız." kaşlarımı çatıp ona bakarken hepimizin yüzüne teker teker baktı. "Babamla konuştuğumda okulun çevresine, evlerimize ve okula sivil polisler yerleştirildiğini söyledi. Hepimizin ailelerinin telefonları dinleniyormuş." hepimiz Devrim'i dinlerken moralim iyice bozulmuştu. "Pekala, o zaman tek bir seçenek kalıyor." dikkatle ona baktık. "Aramızdan biri ortaya çıkacak. Okulu ve çevresini daha rahat görebilir." kalbim boğazımda atarken Arda araya girdi. "Ben gidebilirim. Arabadayken kimse benim orada olduğumu görmedi. Ayrıca karakola gidip eski kaldığımız o yeri söylediğim de oraya giderler. Ve orada olduğumuza dair kanıtlar bulduklarında inanırlar. Beni sizin içinizde ki bir ajan sanıp güvenirler. Bende bu sayede size yardım ederim." parıldayan gözlerim sonunda mutluluğa eriyordu. "Tamam o zaman." 

 Telefon çalarken hepimiz şöminenin başından ayrılıp Hakan'ın yanına gittik. Arayan Arda'ydı. Hakan telefonu açıp hoparlöre aldığında oturdum. "Alo Aslıcığım, ne yapıyorsun?" ağzımı ellerimle kapatıp Deniz'e baktım. İkimizde gülmemek için zor duruyorduk. Telefonun dinleneceğini bildiğinden Hakan'a takma bir ad vermişti. Kız ismi söylediği için konuşan ben olmalıydım. Ellerimi çekip telefona doğru eğildim. Sesimi daha da inceltip zor da olsa konuştum. "Arda, ders çalışıyorum ne yapayım? Malum okul. Okul demişken ne olmuş orada öyle ya?" laf arasında ağzından şifreli bir şekilde öğrendiklerini alıyordum. "Sende duydun demek. Katilin biri geldi, arkadaşımızı yaralayıp suçu başkasına attı. Kız da ne yapsın? Suçsuz yere o demir parmakların arasında kalmaktansa suçsuzluğu ispatlana kadar saklanıyor. Öyle ki okuldan kimse de bunu ona yakıştırmıyor. İnanmıyor. Belirli gruplar oluşmuş ve kameralara falan bakıyorlarmış. Poliste bakmış. Aynı sokaktan okulu izleyerek geçen bir adamı fark etmişler. Uzun boylu, siyah saçlı ve eldivenli." dediğinde Hakan notlar alıyordu. "Yani kız bir şey yapmamış öyle mi? Polisler de bunun farkında." karşı taraftan gelen cızırtıların ardından konuşmaya devam etti. "Polisler de her ihtimali düşünüyor. Tabi kaçtığından dolayı şuan bir numaralı suçlu o kız. Yaralanan kişi de onu suçluyor. Ama yalan. Bir alıp veremediği var Eliz'le. Polisler o sokakta gezen adamı fark ettiklerinde diğer şüpheliyi iptal edebilirlerdi. Ama diğeri de onu suçladığı için hala bir numaralı şüpheli." oflayarak devam ettim. "Yazık olmuş kıza. Suçsuz olduğu anlaşılınca herkesin nasıl bir hakka girdiği ortaya çıkacak." biraz daha normal sohbet edip kapattık. Geriye çekilip kendimi koltuğa attım. "Babamın telefonlarını dilemiş olmalılar o zaman." Devrim konuşurken hepimiz o kadar sessizdik ki kalbim atmayı durdurmuştu. Dışarıdan gelen araba farı ile hepimiz ayağa kalktık. Hakan perdeyi aralarken telefon bir daha çaldı. Hemen açtığımda Arda'nın tarafından rüzgar sesi geliyordu. "Hemen çıkın oradan. Polisler evde ki ipuçları ve Fevzi amcanın konuşması ile orayı bulmuşlar. Ormanın altında ki yolda sizi bekliyor olacağım." dediğinde araba sesi geldi. "Hakan cevap verin!" dediğinde derin bir nefes aldım. "Polisler burada." karşı taraftan gelen ses sustuğunda hemen telefonu kapattım. Devrim koşarak yukarıya çıkıp çantalarımızı aldığında hepimize dağıttı. Çantamı sırtıma takıp arka bahçenin kapısına doğru yürüdüm. Hakan en arkada ben en önde giderken Devrim elimi tutup yanıma geldi. "Üç dediğimde koşuyoruz." Hakan'ı onaylayıp işaretini bekledik. Telefonu yukarıya bırakıp geldi. Sesleri buraya kadar geliyordu. Hepimizin konuştuğu onları yanıltmak için kayıt ettiğimiz ses kaydı vardı. Böylece kaçmak için zaman kazanacaktık. "Bir... İki... Üç..." hepimiz koşmaya başladığımızda saçlarım deli gibi savruluyordu. Ormanın içine girdiğimizde yol gözükmüyordu. İyice derinliklere girerken Hakan ve Deniz arkamızdan geliyordu. Çantam beni yavaşlatırken Devrim onu sırtımdan aldı. Arabayı gördüğümüzde arkamızdan gelen polislerin sesini duyuyordum. İyice telaş yapmıştım. Hakan ve Deniz arabanın yanına gittiklerinde bize bakıyorlardı. Saniyeler içinde ise çığlıkla yere yığıldım. Bileğimi burkmuştum. Canım acırken ayağa kalkamıyordum. Devrim eğilip bana bakarken çantaları kenara bıraktı. "Güzelim hadi dayan." gözümden akan yaşlarla başımı salladım. "Sanırım kırıldı. Gidin siz hadi! Git buradan!" diye söylenmeye başladım. Sona geliyorduk. "Sensiz hiç bir yere gitmiyorum." dediğinde dönüp gözlerine baktım. "Devrim lütfen gidin." polislerin sesleri gittikçe yaklaşırken son bir kez gözlerime baktı. Yanağıma bir öpücük kondurup sarıldı. Koşarak giderken şaşkınca ona bakıyordum. Gitmesi gereken yere değil, tam ters yöne gidiyordu. Hıçkırıklarım artarken benim için teslim olması canımı acıtıyordu. Hakan yanıma geldiğin de Devrim'in arkasından baktı. "Seni gerçekten seviyor." başımı sallayıp ona baktım. Karanlıkta kaybolmak üzereydi ve polisler arkasından gidiyordu. Hakan beni ayağa kaldırdığında ayağımın üzerine basamıyordum. "Basamıyor musun?" dediğinde başımı salladım. Eğilip kucağına aldığında hızla arabaya gidiyorduk. Parfüm kokusu sanki bir saraydaymış hissi veriyordu. Gözlerimden akan yaşlar bana beni hatırlattığında Devrim'in gittiği yöne baktım. Benim için gitmişti. Kalbim acımaya devam ederken kendime binlerce kez lanet ettim. "Gitti." dediğimde bariyerleri atlamamız gerekiyordu. Beni yere indirdi. "Birimizin gitmesi gerekiyordu ve o bunu yaptı." ormandan yükselen o ses ile donup kaldım. Arkamı dönüp koşmaya çalıştığımda yere düştüm. Ormandan gelen o ses ile çığlık atıyordum. Tek el silah sesi ile gelen haykırışlar beni öldürüyordu. "Eliz." Hakan yanıma gelip bana sarıldığında gözlerimden öyle yaşlar akıyordu ki teslim olmak istediğimi yeni yeni anlıyordum. Beni yeniden kucağına alıp giderken göğsüne vuruyordum. Arabaya bindiğimizde arkamıza bakmadan gitmemiz canımı acıtıyordu. "O-ona ne oldu?" diye kekelerken Hakan bana dönüp yüzümü ellerinin arasına aldı. "Söz veriyorum ona hiç bir şey olmayacak."

"Yaşattığımız gerçek adalet geçmişte midir peri kızı? Keşkelerde mi kalmış insanlığın tüm sihri? Saçlarında oynayan o rügzarda kimin? Hangi diyarlardan gelmiş bu yaramaz karayel? Sen ağlıyor musun? O camı kırıp gelmeli miyim yanına? Canın çok acıyor mu? Rengarenk yolların sonunda biten o kırmızı güller sana ihanet mi etti peri kızı? Ağlama. Her şeyin bir sonu vardır ve kiminin ki çabuk gelir. Yaşayamaz mısın? Yaşarsın. Nefes alırsın ki ciğerlerin seni bana getirsin. Lütfen dayan sihirli değneğim. Seni her yerde bekliyor olacağım. Beni görmesen de asla senden vazgeçmeyeceğim. Beni bir saklambaç oyununda unutsan da her zaman senin sobelemeni bekleyeceğim. Belki de uzaktan seni izlerim... Gülerken seni izlediğimi hayal eder, ağlarken yanında olduğumu düşünürüm. Her seçimin de beni de seçenekler arasına koyan sen, senin için yaratılmış olan ben, asla gerçek değiliz. Sen gerçek olamayacak kadar güzelken, ben bir rüya olacak kadar mahvolmuşum. Bu peri masalının sonunda ki mürekkep önümde dans ederken sana bakıyorum. Canının yanışını izlerken boğazımda düğümlenen o yumru ayağa kalktığım da beni öldürürken, senin yanına gelen o süliet de ne? Gülümse. Peri kızı. Seni her zaman seven ben, seni sen olduğun için bekleyen ben, uzakta ki o sokak lambasının altında ellerim ceplerimde iken kurtuluşunu izleyeceğim. Her güldüğünde kalbimde uçan o kelebekleri serbest bırakacağım. Seni seviyorum. Yanında ki herkese rağmen, seni seviyorum. Seni, kendime rağmen seviyorum."

Okulumuzun EtrafındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin