Bir Kez Olsun; beni anlamanı isterdim.

19 3 0
                                    

   Oturduğum yerden doğruldum.

Sinirden ve korkudan titreyen bedenim hala gülen ikiliye çevrildi. Silah sesleri devam ettiğinde daha çok korkmuştuk. Ama olanlar sadece boşa sıkılan silah sesleriymiş. Buna inanabiliyor musunuz? Resmen hedefi vurmak için bir polis silahını kullanmışlar. Yutkunup Hakan'a baktım. Arda ona bağırıp çağıracağımı bildiğinden hemen lafa girdi. "Çok komik ya. Siz gülmeye devam edin. Bizde kenarda korkudan bayılırız." sinirle göz devirdi. Arda ve Deniz, Hakan'ın polis çıkması şokundan sonra onu asla yabancılamamış, küsmemiş, darılmamıştı. Hala onlardan biriydi. Deniz kolumu dürttü. Ona döndüm. "Kızım sakin ol az. Bak bu Sıla mıdır, nedir? Ona rezil olmak istemeyiz değil mi? Bak söz. Şu polisi bir tek yakalayalım beraber döveriz." güldüm. "Dövmekle yetinemeyiz." başı ile onayladı. Sıla yerinden doğrulup ayağa kalktı. "Geç oldu gidelim bizde. Karnıma gülmekten ağrılar girdi." şaşkınca ona baktım. Acaba şuan onun ne kadar korktuğumdan haberi var mıydı? Cidden bunun nasıl hissettirdiğini biliyor muydu? Sadece bir merminin nasıl hayatımıza yön verdiğinden haberdar mıydı? Bende ayağa kalktım. "Acaba bunun nasıl hissettirdiğinden haberin var mı senin?" yüzü düşerken bana baktı. Deniz de kalkıp dinlemeye başladı. "Sadece komikti." diye söylendiğinde güldüm. "Evet sadece komikti. Çünkü kimsenin ölme gibi bir ihtimali yok öyle değil mi? Biz bir aydır o yüzden canımızla, gerçekler arasında seçim yapıyoruz!" Hakan ve Arda ayağa kalktı. "Abartılacak bir şey mi var?" derin bir nefes aldım. "Bak kızım, yolarız seni!" bunu diyen ben değildim. Hayır kesinlikle ben değildim. Deniz'e şaşkınca döndüm. "Ay hoşt!" bunu diyen de Sıla'ydı. "Ne diyorsun sen?" diye üzerine atlarken Deniz de arkamdan geliyordu. 

  Derin nefesler alırken saçımı düzeltim. Arda, Deniz ve beni bir kenara çekip başımızda dikiliyordu. "Hadi Eliz'i anladım da oğlum sen ne alaka?" gülerek Deniz'e döndüm. "Sus sen. Ne güzel yolacaktık süpürgesiz cadıyı!" diğer köşe de ağlarken makyajı akan Sıla bize baktı. Hakan onun önünde eğilmiş nasıl olduğunu soruyordu. Ağlamaya devam ederken Deniz yüzümü kendine çevirdi. Ben gülerken Arda şaşkınca baktı. "Neye bakıyorsun oğlum yüz taraması mı yapıyorsun?" Deniz nefes verip yüzümü bıraktı. "Acaba onunda makyajının altında başka bir yüz var mı diye baktım da bizimkinde makyaj da yok." ikimizde gülerken Arda da kendini tutamayıp gülmeye başladı. Dakikalar sonra ise hep beraber asfalt yola doğru ilerlemeye başladık. En önde Arda ve Deniz gidiyor arkalarından Hakan ve Sıla onları takip ediyordu. Bende en arkadan yavaş yavaş geliyordum. Telefonum çalarken durdum. Kumru beni arıyordu ve saat sabaha yaklaşıyordu. Açtım. "Kızım neredesin sen? Devrim mesaj atmış ulaşamıyor. Hadi uyuyorsun diyeceğim ama Devrim'in aramalarına da cevap vermemişsin." derin bir nefes aldım. "Uyuyor olma ihtimalim imkansız olay mı?" göz devirdiğini hissedebiliyordum.  "Nerede olduğunu söyler misin küçük hanım?" adımlarımı daha da yavaşlattım. Herkes arabalara yerleşmeye başlamıştı. Hakan ve Sıla bir arabaya giderken biz üçümüzde ayrı bir arabaya binecektik. "Biraz nefes almak için sahile çıktım. Şimdi eve geçiyorum. Devrim'e uyuyormuş dede meraklanmasın." derin bir nefes aldı. "Pekala, eve gidince direk uyu yarın okula geliyorsun!" beynime hücum eden düşüncelerle ofladım. "İtiraz yok!" telefonu yüzüme kapatırken önüme düşen gölgeye baktım. Hakan sinirle bana bakıyordu. Derin bir nefes alıp yanından geçmek istediğim de kolumu tuttu. Kolumu geri almaya çalışırken beni biraz daha çekti. "Bırak kolumu!" diye tısladım. Dişlerini sıktığını fark ettiğimde ağzımın içinde bir şeyler geveledim. "Kızı ne hale getirdiniz?" göz devirdim. "Ne diyorsun Hakan sen?" kolumu bıraktı. "Ağladığını görmedin sanırım. Bak biliyorum, onun yaptığı hatanın farkındayım. Küçük bir şeyde değildi. Ama kavgaya ne gerek vardı? Alttan almak varken?" güldüm. "Sanırım şuan mantıklı düşünemiyorsun Hakan." gülerken gözlerimin dolduğunun farkındaydım. Arda arabadan inip kaş göz işareti yaptığında sorun olmadığını söylercesine başımı salladım. "Bak buradan mutlu ayrılmak istiyorum. Konuşalım ve birbirimizi anlamaya çalışalım." bakışlarımı yerden kaldırıp derin bir nefes aldım. "Alttan almaktan bıktım Hakan. Anlıyor musun? O kadar yoruldum ki! Bizim hayatımızla dalga geçti. Bizim neler yaşadığımızı en iyi ikimiz biliriz... Ama şimdi karşıma geçmiş onu savunuyorsun. Hakan ben seni anlayamıyorum." volta atmaya başladım. Öylece beni izliyordu. "Kız resmen az önce bizim yaşadıklarımızla dalga geçti. Bunu nasıl görmezden gelirsin? Ya biz ölümlerden ölüm beğenirken gülüyorduk!" bardaktan boşalırcasına gözlerimden yaşlar akmaya başladı. "Eliz..." gözlerimi onda sabitlerken lafını tamamlayamadı. "Hala onu savunuyorsun. Yoruldum Hakan... Çok yoruldum. Bu yaşadıklarımız çok ağır. Bir kez olsun, beni anlamanı isterdim." yanaklarımı sildim. Ceketimi çekiştirip elimi bir yelpaze gibi kullandım ve yüzümü ferahlattım. "Seni anlamak isterdim." diye fısıldadı. "Beni anlamanı isterdim." gülüyordum ve ağlıyordum. O kadar karışık bir ruh halim vardı ki ben bile kendimi anlayamıyordum. Deniz yanımıza gelirken öfke kusuyordu. "Bak Hakan. Seni seviyorum biliyorsun ama şuan Eliz haklı ve sen o kızı savunamazsın. Kusura bakma ama kardeşimi ezdiremem!" beni kolumdan yakaladı ve arabaya sürükledi. Arda da kıpkırmızı olmuştu. Öne otururken Deniz de arkaya geçti. Arabayı sürerken gözlerim son bir kez Hakan'la kesişse de başımı hemen çevirdim. Daha sonra ise yolu izlemeye koyuldum. 

Okulumuzun EtrafındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin