Yatağımda tavanı izlemeye son verip okula gideceğim için hazırlanmam gerektiği aklıma geldi. Kazanın üzerinden tam bir hafta geçmiş ve artık iyileşmiştim. Arkadaşlarımla aram iyiydi. Annemle barışmıştım. Hakan ve Devrim ile iyi anlaşıyordum. Yatağımdan kalkarken odamın kapısı tıklatıldı. "Kızım müsait misin?" babam kapının önünde beklerken ayağa kalktım. "Evet." içeriye giren ve takım elbisesinin yakasını düzelten babama baktım. "Seni okula bırakmamı ister misin canım?" başımı sallayıp dolabıma doğru gittim. "Olur." biraz daha sohbet ettikten sonra üzerime siyah bir kot pantolon ve siyah boğazlı bir bluz geçirdim. Saçımı açık bırakıp çantamı aldım. Kot ceketimi de giyip aşağıya inerken babam kapıyı açıyordu. Yola koyulduk.
Araba okulun kapısının önünde dururken arabadan indim. Babam ön camı açtığında oraya doğru eğildim. "İyi dersler kızım. Unutma daha kaza yapmak yok!" gülümseyip cevap verdim. O sırada arkama bakıp göz kırptı. Neler olduğun anlamamıştım. "Bakarım." oda gülerken vedalaşıp gitti. Arkasından bir süre baktıktan sonra arkamı döndüm. Hemen dibimde Hakan sırıtıyordu. Üzerinde siyah bir kot, beyaz sade bir kısa kollu vardı. "Günaydın." dediğinde şaşkına dönmüştüm. "Babam az önce sana mı göz kırptı?" dediğimde başını salladı. "Hastanede baya iyi anlaştık." gülümsedim. "Pencereden sallandırmadığına dua etmen gerek." derken omzuna çarpıp yürümeye başladım. "Bak kızım yine mi kavga edelim?" dediğinde bahçenin ortasındaydık. "Olabilir. Sonuçta okuldayız artık. Karizma falan." ufak bir kahkaha attığımda onunda gülümsediğini gördüm. "Peşimde bir sürü insan var. Herkes bize bakıyor ve bu benim umurumda bile değil. Karizmamız asla çizilmez." dediğinde gerçekten de herkes bakıyordu. "İçeriye gitsek iyi olur." dediğimde yürümeye devam ettim. "Birlikte mi?" arkama dönüp tek kaşımı kaldırdım. "Yok sen burada kal." saçımı karıştırdı. Daha sonra ise sert bir ses duydum. Başımı kaldırıp baktığımda Devrim, Hakan'a yumruk atmıştı. Hakan dudağını silerken herkes susmuş bizi izliyordu. "Ne yapıyorsunuz, durun!" diye araya girerken ikisinin ortasına geçip Devrim'e döndüm. "Ne yapıyorsun Devrim? Dağda mı yaşıyoruz?" kırmızı gözleri ve sıktığı dişleri ile ürkütücü görünüyordu. "Sana dokunuyor Eliz, görmüyor musun?" arkamdan bir hareketlenme olduğunda Hakan bağırdı. "Ne diyorsun lan sen?" arkama dönüp Hakan'a çarptım. Gözlerine bakarken sakin olmasını diliyordum. Kolumdan tutup beni geriye çeken Devrim'in hareketi ile tekrar ortaya geçtim. "Kesin! Ne yaparsanız yapın. Öldürün birbirinizi!" rest çekip merdivenleri çıktım. Arkamdan gelen koşma sesi ile durdum. "Güzelim özür dilerim." Devrim beni kendine çekerken arkasında ki silüete baktım. Hakan bize bakıyordu. Beni fark ettiğinde hızla merdivenleri çıktı.
"Hadi kantine inelim!" Bora beni çekiştirirken ayağa kalktım. Bizimkiler çoktan aşağıya inmişti. Devrim de yanlarında gitmişti. "Hadi Oğuz sende!" Bora'nın bir elinde ben diğer elinde Oğuz vardı. Oda kalkarken koridora çıkmıştık. Merdivenleri inerken Bora konuşmaya başladı. "Mesajcı da kaç zamandır mesaj atmıyor. Öldü mü kaldı mı belli değil." dediğinde Oğuz'a baktım. Oda bana bakarken yüzünde komik bir hal vardı. "Aman gebersin, Allah'ın cezası, cehennemin dibine gitsin." ona saydırırken bende gülmemeye çalışıyordum. "Öyle deme belki iyi bir insandır." Bora tek kaşını kaldırıp ona bakarken Oğuz yardım dileyen bakışlar atıyordu. "Aman boş verin mesajcıyı, okul başkanı seçilecekmiş." dediğimde kantinin kapısının önüne gelmiştik. Merdivenleri inerken karşımda Hakan, Arda ve Deniz'i buldum. Önde Hakan ellerini ceplerine sokmuş bir şekilde bana bakarken arka iki yanında da Arda ve Deniz vardı. Yanlarından geçip gitmek istediğimizde önümüzde durdular. Tüm kantin ağızlarına kilit vurmuştu sanki. Oğuz ve Bora kenardan sıvışırken onlara öldürücü bakışlar attım. "Sen küçük hanım." Hakan bana böyle tabir etmeye devam ederse yüzüne birazdan yumruğumu indirecektim. Kollarımı göğsümde bağladım. "Ne var?" kaşlarını çatıp üzerime yürüdü. Kolumdan tutarken duvara yaslanmıştım. "Bizimle geleceksin." dediğin de Devrim'e baktım. Tam yerinden kalkmak üzereyken arkasından gelen Oya ona uzanıp bir öpücük kondurmuştu. Gözlerim dolarken Hakan da baktığım yere baktı. Gözümden akan bir damla yaşı silerken ona şaşkınlıkla bakıyordum. Göğsüne vurup geri gitmesini sağlarken koşarak merdivenleri çıktım ve spor salonuna doğru koşmaya başladım. Devrim'in bir suçunun olmadığının farkındaydım ama canım acıyordu. Oya denen bu kız onun peşini asla bırakmazdı. Hatta belki birlikte oldukları o aylarda mutlu bile olabilirlerdi. Her şeyi bozan ben olabilirdim. Spor salonun kapısını açıp sert bir şekilde geri kapattım. Koşarak en üst tribüne çıkıp yere çömeldim. Hıçkırıklarımı elimle susturmaya çalışırken görüş alanıma bir çift ayakkabı girdi. Başımı kaldırıp ona baktığımda eğilip yanıma oturdu. "Özür dilerim." Hakan neden böyleydi? Benim yanımda iyi biri oluyor, insanların etrafında ise tam bir şeytana dönüşüyordu. "Onu gerçekten seviyorsun değil mi?" sadece yere bakıyordum. Sırtımı duvara yaslayıp havaya baktım. "Seviyorsun." başımı dizlerime yasladım. "Sen niye böylesin?" dediğimde derin bir nefes aldı. "Böyleyim işte. Her neyi kastediyorsan ben oyum." gözümden akacak tek bir damla yaş kalmadığında başımı kaldırdım. "Sizinle nereye gelmeliydim?" dediğimde gülümsedi. Bende gülümsedim. "Gerçekten merak ediyorsun." başımı salladım. "Şuan bulunduğumuz yere." göz devirip ona baktım. "Onları öyle görmek nasıl bir duyguydu?" dediğinde burukça gülümsemeyi ihmal etmedim. "Artık acımıyor." başımı kendine çekip göğsüne bastırdığında bir elimle onu sardım. Parfüm kokusunu içime çekerken şuan uyumak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okulumuzun Etrafındakiler
Ficción GeneralBen bir sırdım. Ve bu sırrı çözmek için hayatıma giren herkesin sonu oldum. Hepsinde izler bıraktım. Bir kördüğüm gibi başlayan hayatımdan sonra ilk defa bu kadar özgür hissediyordum, kendimi. Ailem yok olmuş, sevdiklerim beni terk etmişti. Bir tek...