İlk ve Son

12 3 0
                                    


    Sabahın ilk ışıkları yüzümü aydınlatırken tavanı izlemeden kalktım. Gözümü ovalayarak lavaboya giderken esniyordum. Saat altı civarlarında olmalıydı. Ellerimi yüzümü yıkayıp bir süre aynadan kendime baktım. "Okulun ilk günü..." dedim fısıldayarak. Evet öyleydi ve tatile alışmıştım. Bazı şeyler kabullenmiş, pek çok kişi ile bağlarımı güçlendirmiştim. Odamdan çıkıp merdivenleri indim. Babam evde değildi. Mutfağa gittiğimde masanın üzerinde duran sandviçe baktım. Yanında kısa bir not vardı. 'Günaydın, bunu yemeden okula gitme :)' kendi kendime gülümseyip bir bardak süt ile bahçeye çıktım. Bahçede ki salıncağa kurulurken bir elimde sandviçim diğer elimde sütüm vardı. Beslenmeme dikkat ediyordum ve spora gidiyordum. O gitti gideli pek çok şey değişmişti. Artık unutmaya bile başlamıştım. Sandığım kadar acımamıştı. Bunun nedeni ikimizinde severken ayrılması olabilirdi. Vicdanımız rahattı ve hayat devam ediyordu. 

  Odama çıkarken saate bakmayı ihmal etmemiştim. Eğer on beş dakika içinde çıkmazsam geç kalacaktım. Yukarıya çıkıp üzerime okul formasının gömleğini, eteğimi ve dizlerime kadar gelen çorabı giydim. Bu formaların sadece yabancı ülkelerde olduğunu düşünürdüm ama bende giymiştim. Giyiyordum. Saçlarımı açık bırakıp, dağıttım. Çantamı ve siyah hırkamı da alıp koşarak merdivenleri indim. Telefonumu ve evin anahtarını da alıp evden çıktım. 

  Okulun merdivenleri de çıkıp koşarak koridora girdim. Geç kalmıştım. Zil çalmış olmalıydı ve derste başlamıştı. İlk günden yaptığım için kızgındım aksi taktirde kendime kızmazdım. Sınıfımın olduğu kapıya doğru ilerlerken nefesimi düzenlemeye çalışıyordum. Arkamdan adım sesleri geliyordu kim olduğuna bakmadan kapıyı tıkladım ve açtım. Karşımda fizik öğretmenimiz ve yanında gerçekten güzel olan bir kız duruyordu. "Geç kaldığım için özür dilerim." derken bizimkilere göz attım. Oturduğum sırada bir çanta vardı. Kumru'nun olmadığını biliyordum. "Geç Eliz." tekrar özür dileyip arkama bakmadan kapıyı kapatmak istediğimde kapı biri tarafından sertçe tutuldu. Herkes arkama şaşkınlıkla bakarken oflayarak arkama döndüm. Ağzım açık, elim havada kalırken şok olmuştum. Üzerinde siyah bir sweatshirt ve siyah kot pantolonla, dağınık ona çok yakışan saçları ile karşımda duruyordu. Çantası elindeydi. Ve kokusu değişmemişti. Buna kendime hazırlamıştım ama bu kadar hızlı olacağını ben bile düşünememiştim. Hemen önüme döndüm. Yanımdan geçip giderken yeni gelen kızın yanında durdu. Kız ona gülümseyerek bakarken bende kapıyı örtüp yerime geçmek istedim. Sırama doğru ilerlerken asıl oturduğum sıranın hizasında ki sırada ki kız ve yanında ki oğlan kalktı. "Eliz buraya geç istersen, fizik dersini sevmiyorum. Biz arkada otururuz." bunu fısıldayarak söylemişti. Şaşkınlıkla gülüp başımı salladım. Aslında Kumru'nun yanında otursam hiç fena olmazdı ama orada başka biri oturuyordu. Kimin oturduğunu merak etmiştim sahi. Onlara yakın olan yere oturup çantamı sıranın altına yerleştirdim. 

   "Evet çocuklar. Sınıfımıza yeni arkadaşlarınız geldi. Oya ve Devrim. Ama Devrim'i tanıyorsunuz sanıyorum." gözlerimi öğretmenden ayırmadan bakmaya çalışıyordum. "Tabi hocam, tanımaz mıyız?" Bora bir tutam dalga, bir tutam da gerçekçilikle haykırırken yanında ki Can onu cimciklemişti. Onlara gülümseyip çantamdan gelen bildirim sesine kulak verdim. Kumru'dan gelmişti. 

Kumru: İyi misin? Kendimi suçlu hissetmeye başladım. Sabah sen okula gelmeyince kız boş bulduğu bir sıraya yerleşti. Oya'ymış adı. Bir şey diyemedim.

Eliz: İyiyim. Kendini suçlu hissetme ne olacak? 

  "Kızlar derste telefonla ilgilenmiyoruz." öğretmenimizin uyarısıyla yanaklarım kızardı. Çabucak telefonumu kapatıp çantama attım. Odak noktası olmak benim hoşuma gitmiyordu. "Pardon hocam." Kumru ikimiz adına özür diledikten sonra Uğur fısıldayarak konuştu. Ama duymuştum. "Ne konuştunuz?" Kumru belli etmeden arkasına dönmeye çalıştı. "Bizim özelimiz olamaz mı?" hafifçe gülümserken bir çift gözün üzerimde olduğunu fark ettim. Onlar da kavga ederken en önde oturan Çağla'ya baktım. Deli gibi bizimle konuşmak istediğini biliyordum. "Çocuklar boş sıralara oturabilirsiniz." Oya hızla benim yerime -şuan onun yeri olan- sıraya oturdu. Gülümseyerek Kumru'ya baktı. Evet kıskanıyordum. Hey haksızlık yapmayın yeni gelenleri kimse sevmez ve kıskanır. Devrim ve fizik öğretmenimiz dışarıya giderken derin bir nefes aldım. Oturuşu mu bozarak Barış'a döndüm. "İyi misin?" sesini bugün hiç duymamıştım. "İyi olması gereken ben değilim sanırım." dediğinde önden Çağla atladı. Size söylemeyi unutmuş olabilirim ama Çağla bazı şeyleri itiraf etmişti. "Oh ya! Yok ben daha önde oturmuyorum. Resmen tüm bombalar bensiz patlıyor." ona gülerken Oya konuşmaya başladı. "Bir şey mi oldu?" tek kaşımı kaldırıp Çağla'ya açıklama yapması için döndüm. Bundan anlaşılan tek şey benden önce onunla sıkı bir muhabbete girmiş olmalarıydı. Omzumda bir el hissettiğimde arkama döndüm. Oğuz temkinli bir şekilde yaklaştı. "İyi olduğuna emin misin?" dediğinde kaşlarımı çattım. "Oğuz o benim hayatımdan çıktı. İyiyim." ellerini havaya kaldırarak gülümsemeye çalıştı. "Sakin ol şampiyon!" bende ona gülümsedim. Onunla sıkı sıkı çok muhabbet etmiş ve iyice arkadaş olmuştuk. İyi biriydi. Ama mesaj atmaya devam ediyordu. Bunu neden yaptığını çok kez sormuş, ama hiç cevap alamamıştım. Sonra ise boş verdim. Kapı tekrardan açılıp içeriye ikisi de girince önüme döndüm. "Devrim sende boş bir sıraya geç oğlum." o etrafına bakarken bende bakıyorum. Hiç boş sıra yoktu. Yanım hariç! Çıldırmak üzereydim. Herkes tedirginlikle bana bakarken düşüp bayılsam umurumda olmazdı. Yanıma doğru gelirken hızla ayağa kalktım. "Lavaboya gidebilir miyim?" dediğimde öğretmen kurcaladığı kağıtlardan bana döndü. "Daha derse yeni girdik." dediğinde Devrim gelmek üzereydi. "Acil!" dedim daha yüksek ve telaşlı bir sesle. "Tamam, ama acele et." başımı hızla sallayıp koşarak kapıya ilerledim. Kapıyı kapatırken Bora bana gülümseyerek bakıyordu. Elimi boynuma götürüp yatay bir şekilde kesme işareti yaptım. Oda ağzına fermuar çekti. 

Okulumuzun EtrafındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin