Hayatın Gerisinden; Her Zaman Bir Adım Geriden

17 4 0
                                    

  Evin kapısını açık hızla salona ilerledim. Babam ve annem arkamdan gelirken sinirlerim alt üst olmuştu. Yanıma gelirlerken ikisi de farklı koltuklara oturup mahcup bir ifade ile bana baktılar. Derin bir nefes alıp karşılarına oturdum. Üzerimde ki kan lekesi umurumda bile değildi. Bana bakmaya devam eden gözleri boş vererek yerimden kalkıp hızla ilerlemeye başladım. "Eliz seninle konuşmamız gereken bir şey var kızım." babamın beni durdurmasının ardından aynı yerime oturdum. "Evet, dinliyorum." dedikten sonra anneme baktım. Her zaman ki halinden ödün vermiyordu. Sanki üzülmüyordu. "Şuan bulunduğun durum için üzgünüm. Ama annenle evli kaldıkça daha az mutlu olacaksın. İkimiz ayrıldığımızda arkadaş olmaya devam edeceğiz. Hem iki tane evin, odan olacak." tek kaşımı kaldırıp derin bir nefes daha aldım. "Baban haklı kızım. Biz anlaşamadıkça sen daha çok üzüleceksin." başımı sallarken anlamış gibi gözüküyordum. "Beni düşünseydiniz sorunlarınızı halletmeyi öğrenebilirdiniz. Her neyse. Bu sizin kararınız, buna karışmayacağım." yerimden kalkıp odama çıktım. Üzerimi çabucak çıkarıp atarken duşa girdim. En son hastahanede Devrim'in yanındayken ailem gelmiş ve üzerimi kanlı bir şekilde görünce delirmişlerdi. Durumu açıklayınca okuldan kaydımı aldırma gibi bir haber yayınlasalar da böyle bir şey asla olmayacaktı. Zaten okula yeni bir müdür gelecekti. 

   Duştan çıkıp pijamalarımı giydim. Telefonum sessizde olduğu için titreşimler kulağıma kadar geldi. Yatağıma oturup gelen aramayı cevapladım. "Ne yapıyorsun güzelim?" Devrim yaralı yaralı bile beni ararken kendimde suçluluk duygusu hissediyordum. "Duş aldım ve sen aradın. Yaran nasıl, çok acıyor mu?" karşı taraftan rüzgar sesi geldi. "Yani, biraz belki öpersen geçer." kaşlarımı çatıp konuşmaya başladım. "Döveyim o zaman." karşı taraftan gelen kahkaha ile gülümsemeye başladım. "Şimdi kapatmam gerekiyor, iyi geceler". Göremediği halde başımı salladım. "Rüyanda beni gör." dediğinde ise kıkırdadım. "Sende."

  Okul kapısına ulaştığımda karşımda ki balonlar ve afişler beni şaşırtmıştı. Kumru ile biraz ilerleyip durduk. Afişte okulumuzun adı yazıyordu. "Yeni müdür herhalde." diye fısıldadım. "Öyle, öyle olmasına da bu ne heyecan?  Hemde şuan en psikopat okul olarak gözükürken?" başımı sallayıp birlikte yukarıya çıktık. Sınıfa girdiğimiz de bir köşede Barış, Devrim, Uğur ve Bora konuşuyordu. Can bugün okula gelemeyecekti. Diğer köşede ise Oğuz bizi izliyordu. Kulağından kulaklığı çıkarıp çantasına attı. Yerime geçerken okulun içinde ki anons hepimizin susmasını sağladı. Hemde dersin başlamasına beş dakika varken. "Tüm öğrenciler, bahçeye." Kumru'ya baktım. Sınıftan çıkarken arkasından Barış, Uğur ve Bora da gidiyordu. Bende peşlerine takılıp gitmek istediğimde yanımda Çağla belirdi. "Bu müdürü çok sevdim ben." tek kaşımı kaldırıp ona baktım. "Göreceğiz." 

  Bahçeye indiğimizde büyük kalabalık beni şaşırmıştı. Arkamdan belimi saran ele göz atıp gülümsedim. Onun yanına geçip anonsu dinlemeye başladım. "Evet çocuklar. Biliyorsunuz ki son zamanlarda yaşadıklarınız pek iç açıcı şeyler değildi." karşımda konuşan adama şaşkınlıkla baktım. Fevzi YAMAÇ karşımda konuşuyordu. Devrim'e dönüp kaşlarımı çattım. "Söylemedin." dediğimde başını salladı. "Dün gece haberim oldu." gamzelerine bakarak önüme döndüm. Konuştuğu şeyleri duymamıştım. "Bugün size tatil vermek istiyorum. Yorucu haftalar geçirdiniz. Akşam okulda bir parti olacak. İsteyen herkes davetli." büyük bir coşku yaşayan öğrenciler sınıflarına çıkıp eşyalarını almak için gidiyorlardı. Tabi bizde. Eşyalarımızı alıp anneme haber verdikten sonra kafeye gittik. Hafif de olsa çalan şarkı İrem Derici'nin Bazı Aşklar Yarım Kalmalı parçasıydı. Yerime geçtiğim de bir yanıma Çağla diğer yanıma Kumru oturdu. Karşıma Barış, onun yanına Devrim ve Uğur, Devrim'in yanınada Bora oturdu. Hepimiz siparişlerimizi verdikten sonra konuşmaya başladık. "Gidiyoruz değil mi?" Kumru heyecanlı konuşurken ben dudak büzdüm. "Hey mızıkçılık yapma!" Bora beni ikna etmeye çalışırken herkesin katılacağını bildiğimden kabul ettim. "Can'a haber verseydiniz." dediğimde Barış lafıma atladı. "Söyledim, baya heyecanlandı." başımla onaylandıktan sonra Devrim'e döndüm. Elinde ki telefona dikkatle bakıyordu. Neler olduğunu bilmek istiyordum. "Devrim iyi misin?" dedim. Herkes ona bakarken başını kaldırıp gözleri ile beni buldu. "Evet, sanırım erken çıkmam gerekiyor. Akşam görüşürüz." masadan kalkarken  bende yerimden ayrıldım. Onun peşinden aşağı inip dışarıya çıktığımda kolundan yakaladım. Sargılıydı. "Neler oluyor?" bana bakıp derin bir nefes aldı. "Eşyaların yanında mı?" dediğinde başımla onayladım. "Tamam, Kumru'yu ara ve benimle geleceğini söyle." eskiye mi dönüyorduk? Emir vermeye devam ederken itiraz etmeden telefonumdan uygulamaya girdim. Kumru telefonu ikinci çalışında açtı. "Kumru ben daha gelemiyorum." karşı taraftan konuşma sesleri gelirken konuşmaya başladı. "Bir şey mi oldu?" Dervim'den biraz uzaklaşıp fısıldadım."Sanırım olmuş, öğrenicem." yürümeye başlarken "Tamam canım akşam görüşürüz." dedi ve konuşma sonlandı. Sahile indikten sonra banka oturduk. "Neler oluyor?" dediğimde uçuşan saçına baktım. "İyi misin Eliz? Son günlerde mutsuzsun." konuyu çevirmeye mi çalışıyordu bilmiyorum. Ama özel olabileceğini düşünüp üstelemedim. " Ailem dağılıyor. İyi olmam mümkün değil." kafamı omzuna yasaladığımda kolunu bana sardı. Gözlerimden yaşlar akarken o da burnunu çekiyordu. Birlikte ağlıyorduk. "İyi olucaz." dedim fısıldayarak. "Her şeye inat." sahilde bir süre daha oturduk. Daha sonra ise beni evime bıraktıktan sonra oda gitti. Evde kimsenin olmaması moralimi bozarken annemi aradım. Konuşma sonlanır sonlanmaz hıçkırıklarım bedenimi ele geçirdi. Benimle konuşurken arkadan normalden samimi bir dille hitap eden erkek sesine cevap veren annem telaş yapmıştı. Bu babam değildi. Bu boşanmalarına neden olan adamdı. Gözlerimi silip televizyonu açtım. Film kanallarında bir süre gezindikten sonra Her Çocuk Özeldir filmini izlemeye başladım. Daha önce pek çok kez izlemiş olsamda...

  Koltuktan kalkarken hava kararmaya başlamıştı. Odama çıkıp dolabımın önünde durdum. Biraz karıştırdıktan sonra siyah bedenime oturan uzun elbisesiyi giydim. V yakası ve bel kısmında ki kesikleri ile bedenime yapışan bel aşağısı gerçekten fiziğimi ortaya döküyordu. Siyah topuklu ayakkabılarımı da giyip aynanın karşısına geçtim. Saçlarımı düzleştirip açık bıraktıktan sonra hafif şeftali tonunda makyaj yaptım. El çantamı da hazırlayıp kendime son bir kez bakarken telefonuma bildirim geldi. Barış beni alacağına dair mesaj atmıştı. Aşağıya inerken evde kimsenin olmaması umrumda bile değildi. Madem birbirlerini sevmiyorlardı bu onların kararıydı.

   Barış ile birlikte okula giderken şöförü sürüyordu. Gerçekten hoş bordo bir takım vardı üzerinde. Saçlarını taramıştı. "Çok güzelsin." dediğinde gülümsedim. "Herkes sana bayılacak." biraz daha kahkaha atarak sohbet ettikten sonra okula gelebilmiştik. Okulun kapısından çıkan kırmızı halı ile birlikte yürüyüp spor salonuna hiç benzemeyen özenle dekore edilmiş ama aslında spor salonu olan yere geldik. Masalardan birine yerleşirken müzik çalmaya başlamış neredeyse herkes gelmişti. Kumru, üzerine kırmızı ve kısa bir elbise giymiş, saçının yarısını örmüştü. Uğur da ona uygun kırmızı bir kravat ve siyah bir takım elbise giymişti. Bora da ona oldukça yakışan koyu mavi bir takım giymiş Can'ın papyonu ile oynuyordu. Oda siyah bir takım giymişti. Çağla koyu yeşil yere uzanan dekortesi olmayan bir elbise giymişti. Biz yerimizde otururken Devrim'in hala gelmemiş olması beni meraka sokuyordu. Güzel bir keman sesi kulaklarımıza değerken herkes çiftli bir şekilde dans etmeye başlamıştı. Çıkan bir kaç kişiden sonra salonun kapıları sesli bir şekilde açıldı. Hepimiz ayağa kalkarken telefonum elimden oturduğum koltuğa düştü. Üzerinde ki siyah takımla çok hoş görünen Devrim ve kırmızı boydan elbise ile saçlarını özel olarak yaptırmış Aleyna geliyordu. El ele tutuşmaları gözlerimin önüne gelirken gözlerimi kapattım. Bu bir kabus olmalıydı. Hayır. Bu bir kabustu. Gözlerimin dolmasına neden olan bu görüntü karşım da dans ederken Devrim'in gözlerinin bana değdiğini fark ettim. Aleyna gülümsemesi ile onun boynuna sarılırken herkes şaşkınlıkla bakıyordu. Gözlerimden akan yaşlarla yerimden kalktım. Bir çırpıda sildiğim göz yaşları makyajımı bozamamıştı. "Eliz!" Barış arkamdan bağırırken kendimi toparlayıp ona döndüm. Hepsi bana bakarken tek tek onlara bakıp gülümsedim. "Hemen geliyorum." bana şaşkınlıkla bakan arkadaşlarımı geride bırakırken müzik sesi değişti. Evet dakikalarca onları izlemiştim. Salondan çıkıp merdivenleri tırmandım. Bahçeye çıkarken demir parmaklıklara doğru yürüdüm. Demirlerin arkasında ki insanlar okula bakıyordu. Okulun etrafında o kadar çok insan vardı ki sanki her an saldırabilirlermiş gibi bakıyorlardı. Telefonuma gelen bildirimle, bildirime tıkladım. Mesajcı yeni bir mesaj atmıştı.

'O kadarını da yapmaz dediğin herkes o kadarını yapar.'

Gözlerim tekrar dolarken okul doğru yürümeye başladım. Koridorda ilerlemeye devam ederken merdivenleri tırmanan Devrim ve Aleyna karşımda durdu. O kadar büyük gülümüyordu ki ona sinir oluyordum. Kız olmasa kesinlikle elimde kalırdı. "Demiştim, o benim." elini tutan elini havaya kaldırdı. Gözümden akan yaşlara inat gülümsedim. Devrim'e döndüğümde yüzünde ki hal her neyse bilmiyordum. Anlamayazdım da zaten. Arkasında Oğuz belirdi. Bizi izlerken ona baktım. "Haklısın, o senin." dedikten hemen sonra ilerlemeye başladım. Devrim'in yanından geçerken yoğun aldığım parfüm kokusu söyleyeceklerimi engelleyemedi. Onun bir adım gerisinde durup gözlerimle gözlerine baktım.

"Beni kendinden vazgeçirecek noktaya getirdiğin için teşekkür ederim. Mutluluklar."
  

Okulumuzun EtrafındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin