Sınıfta, karanlıkta öylece otururken gece yarısı olmak üzereydi. Dışarıda kar hiç durmadan yağıyordu. Devrim'in göğsüne yaslı bir şekilde yatarken ikimizde bacaklarımızı uzatmıştık. Bizimkiler sınıfta, buradaydı. Diğerleri kantinde geçireceklerdi bu geceyi. Derin bir nefes alıp ona sarılmaya devam ettim. Kumru ve Uğur bir sırada birlikte uyuyorlardı. Çağla'nın omuzunda Barış yatıyor, Can ve Bora ise başlarını sıraya koymuş bir şekilde duruyorlardı. Bizse boydan olan o camlara yaslı bir şekilde yerde oturuyorduk. Oğuz neredeydi hiç bir fikrim yoktu ama merak ediyordum. Devrim yanında ki mumlardan bir tanesini geriye doğru yitti. Derin bir nefes daha alıp ayağa kalktım. "Nereye güzelim?" dediğinde iç çektim. "Lavaboya gidip geliyorum." başıyla onayladığında kapıya doğru ilerledim.Kapıyı açıp zifiri karanlık koridorda yürümeye başladım. Fırtına yüzünden elektrikler de çalışmıyordu. Koridorun sonuna gelirken garip bir ses duyuyordum. Sağ koridora döndüm ve sınıflardan birinden gelen sarı ışığı fark ettim. Öksürük sesleri de bunun cabasıydı. Tedirgin bir şekilde oraya ilerlerken kapıya doğru ilerledim. Fen Laboratuvar yanıyordu. Dehşetle kapıya yaklaştım. İçeriye doğru açılan bu kapıdan nefret etsem de içeride ki kişiyi kurtarmam lazımdı. Kapıyı açarken dumanın aniden gelen kokusu ile öksürmeye başladım. Yerde yatanın kim olduğuna baktığımda ise koşarak yanına gittim. Perdeler, tavan, dolaplar her şey yanıyordu. Dört bir tarafımız yanıyordu. "Hakan kalk!" öksürmeye devam ederken gözlerini açtı. "Senin burada ne işin var?" yerde yatarken sırıtıyordu. "Kalk dedim sana!" diye bağırdığımda onu yerden kaldırmış kapıya doğru sürüklüyordum. Tam çıkarken önümüze düşen odun parçası ile çığlık attım. "Çekil!" derken yarı baygın bir şekilde elinde ki plastik sopa ile odunu uzaklaştırdı. Bileğimden tutup beni çekiştirirken koridora çıktık. Dışarıya çıktığımızda ikimizde deli gibi öksürüyorduk. Çok karbondioksit almış olmalıydık. Yere düşerken beyaz köpükleri görmüştüm. Yanıma sürünerek gelen Hakan ise bana bakarken öksürüyordu. "Eliz?" dediğinde öksürmeyi bırakmıştık. Etrafımızda ki kalabalığa rağmen duvara yaslandık. "Karanlığıma ne oldu?" kafasını duvar yasladı. "Siz sarılırken, o karanlık aydınlıkla karıştı. O karanlık sokakta ise kalan ben oldum. Ellerim üşürken elimde ki son kibriti kendi üzerimde denedim. Sen, yanan tüm bu eşyaların arasında sadece benim kalbimi bulamadın." başımı yana yatırmış ona bakıyordum. İntihar etmeye mi çalışmıştı? Bunun nedeni ben miydim? Bazen öyle uzaklara gitmek istiyordum ki kimsenin kalbini görmek, onun içinde yaşamak istemiyordum. Kafam karışıktı. O beni gerçekten seviyordu ve ben onu gerçekten tanıyordum. "Ne yapacağımı bilmiyorum, özür dilerim." gözümden akan yaşları sildi. "Ne olursa olsun, her düştüğünde benim kollarımda bulacaksın kendini."
Müdürün odasında Devrim, ben ve Hakan öylece ayakta duruyorduk. Karşımızda ki Fevzi denen adam kaşları çatık bir şekilde bize bakıyordu. Ağzını açıp elini yumruk yaptı. "Bunu kim yaptı?" sesi o kadar sert çıkıyordu ki tüylerim diken diken olmuştu. Devrim bana bakıp geri önüne döndü. "Size bunu kim yaptı dedim!?" iki adım geriledim. "Pekala, demek söylemeyeceksiniz. Ama unutmayın yarın elektrikler geliyor. Ve kamera kayıtlarından bunu kimin yaptığını göreceğiz." dışarıya çıkarken Devrim de yanımıza geliyordu. Kumru koşarak üzerime atlayınca hemen geri çekilip Hakan'ın üzerine yürüdü. "Seni pislik!" dediğinde o sinir sırıtışı ile üsten üsten ona baktı. Arkadaşlarını eli ile durdurduğunda konuşmaya başladı. "Sen şu sahte arkadaşlardan değil misin ya? Hani gidip Oya denen kıza güvenip arkadaşını satan? Hangimiz pislik oluyor söyle bakayım?" şok olmuş bir ifade ile ona bakarken dönüp göz kırptı. "Sizlerde onun yancıları değil mi? Bak karanlığım, her ne kadar değerli olurlarsa olsunlar, onlar seni sattı." dudaklarımı yaladım. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Öylece ona bakmayı sürdürdüm. "Senin de ablan babamla evlenmişti değil mi?" Devrim ona sert ifadesi ile bakarken yeni bir şey daha öğrenmiştim. Ne yani o gördüğümüz kadın Hakan'ın ablası mıydı? Hakan, Devrim'in yüzüne bir yumruk indirdi. Herkes çığlık atıp onların arasına girmeye çalışırken bense kimseyi umursamayıp aşağıya indim. Spor salonuna giderken yukarıdan gelen seslerin azalması beni mutlu ediyordu. Devrim'in üvey annesi, Fevzi denen adamın eşi, Hakan'ın ablası ve benim sekreter olarak tanıdığım o kadın aynı kişi miydi? Başım öyle delice ağrıyordu ki tüm bu sırların içinde kaybolmuştum.
Gözlerim hafif hafif açılırken dışarıdan gelen güneş ışığı sahaya vuruyordu. Sabah olmuş olmalıydı. Yavaşça yerimden kalkıp stadın merdivenlerini inmeye başladım. Burada acayip bir koku vardı. Dış kapıya doğru ilerlerken kocaman o çöp konteynerinin üzerinde mavi bir şeyle örtülmüş siyaha dönüşmüş lekeler vardı. Bu garip koku buradan mı geliyordu? Konteynerden akan kırmızı bir sıvı vardı. Takip ettiğimde ise soyunma odasına giden bu lekeleri takip etmeyi sürdürdüm. Kapının koluna dokunduğumda eline bulaşan bu sıvının kan olduğunu yeni fark ediyordum. Çığlık atıp üzerim sildiğim bu şey ile soyunma odasın girdim. Gözlerimden akan yaşları bile silemiyordum. Dolapların üzerine sürülen kanlar ile midem bulanmaya başlamıştı. Bir tür rüyada olmalıydım. Ortada ki sandalyede duran bıçağı gördüğümde dibine kadar kandı. Bir çığlık daha atıp yere çömeldim. Ne yapacağımı bilmiyordum. Haber vermeliydim. Koşarak soyunma odasından çıkarken sahada duran polisleri görmemle silahlarını bana doğrultular. Arkalarında ki müdür bana şokla bakarken polislerden biri bağırmaya başladı. Hızla elimi havaya kaldırdım. "Ben bir şey yapmadım." dediğimde üzerime yürüyüp önümden ellerimi kelepçelediler. O konteynerin üzerinde ki mavi şey yok olmuştu. "Ben bir şey yapmadım!" diye bağırdım tekrar. gözlerim tekrar dolarken bir koluma giren kadın polis beni yukarıya doğru çekiştiriyordu. Ellerimde ki kana bakarken ekranım buğulandı. Kahretsin ki korkuyordum. Hemde deli gibi... Ne yapacaktım? Hiç bir şey yapmadığımı nasıl kanıtlayacaktım? Ben nereye düşmüştüm böyle? Zemin kattan dış kapıya doğru yürürken kaç defa ben bir şey yapmadım dediğimi hatırlamıyordum. Okulda hiç kimse yoktu. Dışarıya çıkarken hava o kadar güzeldi ki, daha çok ağlamaya başladım. Karşımda polisler tarafından tutulan demir bir kapı ve kalabalık vardı. Bir sürü insan okulun etrafında toplanmış beni izliyordu. Okulun etrafındaki bu insanlar bana korku ile bakıyorlardı. Yutkundum. Arabaya doğru ilerlerken o demir kapıya daha çok yaklaşıyorduk. Devrim bana gelmeye çalışırken arkadaşlarım şokla kalakalmışlardı. "Bırak beni!" polislerden kurtulduğunda bana doğru koşmaya başladı. Yere düşüp ağlarken yanıma geldi ve kollarını bana doladı. "Güzelim." oda ağlarken saçlarımı kokluyordu. Bir buse kondurduğunda konuşmaya çalıştım. "Ben bir şey yapmadım Devrim. Hiç bir şey..." yüzümü ellerinin arasına alıp başını salladı. "Sen bir şey yapmadın. Sen yapamazsın, yapmazsın. Üzülme kurtaracağım seni." seslerimiz fısıltı ile çıkarken ona bir kez daha sarıldım. "Üzülme güzelim, hiç bir şey olmayacak." polisler onu çekmeye çalışırken elinde ki kana baktı. Benden bulaşmış olmalıydı. Bana bir kez daha baktı. "Ben hiç bir şey yapmadım..." diyebildim bir küçük fısıltıyla. "Bırakın onu!" biz çoktan yürümeye başlamışken kalabalık ve gazeteciler etrafıma üşüşmeye başlamıştı bile. Kumru bana doğru gelmeye çalışırken ağlıyordu. Uğur, Can ve Bora bağırırken polisler onları bile zar zor tutuyordu. Çağla ise sadece ağlıyordu. Arabaya tam binecekken Hakan'ı gördüm. Kalabalığın arasından çıkmış bana doğru koşuyordu. Ben arabaya girmemek için dayanırken yanıma gelip bana sarıldı. Ellerime bıraktığı bir parça kağıdı hissettiğimde donup kaldım. "Merak etme, seni kurtaracağız. Korkma tamam mı?" başımı hafifçe salladım. Daha dün daha ne olabilir ki diyen ben şimdi başıma ne gelecek korkusu ile titriyordum. Hayat buydu. Olmaz dersin olurdu, yaşayamam der durur yinede yaşardın. Bense şimdi bu karanlıktan nasıl çıkacağımı düşünüyordum. Öyle bir çukura düşmüştüm ki bu sefer imkansızdı. Sadece kurtarılmayı bekleyebilirdim. Ama asla pes etmeyecektim. Herkese karşı dik duracaktım. Yaşam durmuş olabilirdi belki ama hala nefes alıyordum.
Karakolun önüne geldiğimizde arabadan sertçe indirildim. Artık akacak tek bir damla göz yaşım kalmamıştı. Arkamdan gelen arabalara baktım. Birinden babam çıktı. Bir diğerinden annem ve eşi. Diğerinden arkadaşlarım, diğerinden Hakan. Devrim ise arabalardan çoktan inmiş yanıma gelmişti. Bana sarılırken kulağıma bir şeyler fısıldadı. Bende ona öyle çok sarıldım ki bu bana bir ömür yetebilirdi. Ona gidiyorum der gibi sarıldım. O da bana gitme der gibi.
"Her ne olursa olsun seni oradan çıkaracağım güzelim."
"Bu sefer her şeyin sonuna geldik hain bey."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okulumuzun Etrafındakiler
Ficción GeneralBen bir sırdım. Ve bu sırrı çözmek için hayatıma giren herkesin sonu oldum. Hepsinde izler bıraktım. Bir kördüğüm gibi başlayan hayatımdan sonra ilk defa bu kadar özgür hissediyordum, kendimi. Ailem yok olmuş, sevdiklerim beni terk etmişti. Bir tek...