Okulumuzun Etrafındakiler

16 2 0
                                    

Tavana bakıyordum.

Dün gece bu hastaneye gelmiştik. Bacağımı sıyıran kurşun yüzünden canım acıyordu. Her ikimizin de kurtulması için bu gerekliydi. Başımda Hakan bekliyordu. Ailem ve arkadaşlarım kapının diğer ucunda polislerle bekliyordu. Hakan ise karşım da ki koltukta oturuyordu. Resmi olarak dün on sekiz yaşıma basmıştım ve artık reşittim. Polislere anlattığımız kurgu hikayemizde ise biri beni kaçırıyordu ve Hakan da bunu fark ediyordu. Devrim'e böyle bir şey olduğunu söylememelerini söylemiştim. Biraz doğrulup fark edilmek için boğazımı temizledim. Tam o sırada kapı açıldı ve Hakan ayağa kalktı. Oynadığı telefonu kenara bıraktı. Babam ikimize birden bakıp gülümsedi. "Sağ ol oğlum." eli ile Hakan'ın omzuna dokundu. "Kızımı kurtardın." gözlerimi kocaman açarken oda gülmemek için zor duruyordu. "Siz fazla şey etmeyin ya!" dediğimde ise ikisi birden bana döndü. "Kızım vuruldun. Belki de ölebilirdin. Kurtardı Hakan seni. Tabii ki de teşekkür edeceğim." derin bir nefes alırken babam onun sırtını sıvazladı. O sırada içeriye annem giriyordu. Elinde ki ufaklığa baktığımda ise içime bir yumru oturmuştu. Sarı saçları ile minicikti. Gülümserken onların buraya girmesi için yalvaran avukatı gördüm. Bana gülümserken başımla selam verdim. Annemin yeni kocası ise kapıdan gülümsüyordu. Oda oldukça moral vermeye çalışmıştı günlerce ama bunu size anlatamazdım. Çünkü o adamla konuştuğumda babama ihanet ediyormuşum gibi hissediyordum. Annemin yanıma bıraktığı bebeğe bakarken oda Hakan'ın yanına gitti. Eğilip onu öptüğümde gözlerini açıp beni incelemeye koyuldu. "Bak küçük kız." dediğimde gözlerini bende sabitledi. "Eğer saçımı çekmezsen ve umarım sen büyürken yanında olabilirsem iyi anlaşabiliriz." bunları derken fısıldıyordum. "Sağ ol Hakan. Bulabildiniz mi?" dediğinde annem, kaşlarımı çattım. "Anne anlatmıştım." annem dişini ısırarak bana baktığında neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. "Biz biraz dolaşalım hayatım." biraz daha doğruldum. "Neler olduğunu kim anlatacak. Belli ki benden bir şeyler saklıyorsunuz." annem ve eşi dışarıya çıkarken Ada'yı da almışlardı. Acı ile oturur pozisyon aldım. "Neler olduğunu anlatın bana!" Hakan derin bir nefes aldı. "Bunu bilmen gerekmiyor." babamda başı ile onayladı. "Ama bilmek istiyorum. Neler olduğunu anlatın." kapıyı kapattılar ve karşımda ki koltuklara oturdular. "Oya'nın telefon kayıtlarını buldular." gözlerimi kocaman açtım. "O zaman kurtulduk demek bu!" babam devam etti. "Evet ama..." kaşlarımı çatarken birden telefon deli gibi çalmaya başladı. Hakan arayan kişiyi gördüğünde ise çabucak açıp tedirginlikle konuşmaya başladı. "Şuan neredeler?" babam ayağa kalktı. "Okulun etrafındakiler mi?" çabucak kapıyı açıp odadan ayrıldı. Babam bana doğru gelirken telefonun bildirim sesi ile durdu. Okuduğu mesaj ile hemen telefonu cebine koydu. "Kızım buradan sakın ayrılma." odadan çıkarken sinirden ölmek üzereydim. Neler oluyordu ve neden benden bir şeyler saklıyorlardı?

"Ya yok bir şey!" Kumru beni ikna etmek için çırpınırken Bora derin bir nefes aldı. "Devrim'e mi bir şey oldu?" dedim çaresizlikle. Başlarını hemen olumsuz anlamda sakladılar. "Oya'nın telefon kayıtlarını, konuşma kayıtlarını bulmuşlar." dediğimde ise Uğur başını salladı. "Şuan göz altına alınması için okula gidiyorlar." gülümsedim. "Peki ortalığı karıştıran kim? Anlatın yoksa gitmeye çalışacağım." Çağla telefonu kulağına götürürken telaşla bana baktı. "Tamam, geliyoruz." kaşlarımı çattım.

Elimde bana yardım eden bu değnek ile arabadan zar zor indim. Okulun etrafında bir sürü insan, polis ve öğrenciler vardı. Kameramanlar beni çekmeye başladığında ise hızla bahçeye doğru yürüdüm. Yaramın acıması kimin umurundaydı. İçeriye girdiğimde ise polislerden biri yanıma geldi. Bu beni sorgulayan polisti. Onu hatırlıyordum. "Eliz, sakin ol. Spor salonuna in. Eğer bir şey olursa biz buradayız. Korkma." tek kaşımı kaldırdım. "Neler oluyor?" derin bir nefes aldı. "Dediğimi yap." afallayarak merdivenleri indim. Duvar kenarlarında ellerinde silahlar ile bekleyen polisler beni fark ettiklerinde üzerime bir yelek geçirdiler. Korku dolu gözlerle o büyük kapıya baktım. Arkasında her ne oluyorsa birazdan görecektim. Yutkunup kapıyı açtım. Karşılaştığım manzara ise korkutucuydu. O büyük spor salonu şuan tam bir korku evine dönüşmüştü. Hakan elinde silahı ile Barış'a doğru bakarken Barış ise rehin aldığı bir kızı önünde tutuyordu. Arkasında ise Oya vardı. Üzerine sabitlenmiş saatli bomba ile bana gülümsedi. "Kimler gelmiş?" gözlerimi onlardan ayırmazken Hakan'a doğru ilerledim. "B-Barış sen... Sen ne yapıyorsun?" gözlerim dolarken Hakan'ın aldığı derin nefesleri hissettim. Gözlerinin altı morarmış sanki aklı başından gitmişti. "Hoş geldin güzel kız." dediğinde ise kalbim titredi. "Barış lütfen bırak onu." ona doğru biraz ilerledim. Benden gözlerini ayırmazken Hakan'ın sesinin arkamdan gelmesi ile silahı bana doğrulttu. Çığlık atarken önüme geçen süliet ile yere düştüm. Bacağımın kanadığını görüyordum. "Sen yapmadın değil mi? Yapmadım de lütfen..." gözlerimden akan yaşlar ile olup biteni yeni anlıyordum. Başından beri Oya ve o bu işin içerisindeydi. Ama neden bunu yapıyorlardı? Nasıl böyle insanlara dönüşebilmişlerdi? "Senin için Eliz. Senin için yaptım." kalkmayı başardığımda kırmızı ışık yanıp sönüyordu. Dakikalar gittikçe azalırken korku ile Oya'ya baktım. "İstediğiniz bensem bırakın onu. Derdiniz neyse benimle çözün." Oya elinde ki küçük kumanda ile yanıma gelmeye başladı. "Seni küçük." Hakan beni arkasına alırken ağlıyordum. "Devrim senin yüzünden şuan hapiste!" bağırarak konuşmaya başladım. "Sen ne saçmalıyorsun böyle?! Kendinize gelin! Elinde ki oyuncak değil! Ölmek mi istiyorsun?" Barış rehin aldığı kızı öne doğru yiterken kız yere düştü. Ama bir daha kalkmadı. Bayılmıştı ya da ona bir şey yapmıştı. Barış'ın elinde ki kırmızı bıçağı gördüğümde haftalar öncesine gittim. O gün burada uyandığımda ki bıçağın aynısıydı. Kızın üzeri kırmızıya dönerken ellerim titriyordu. Oda elinde ki silah ile bana doğru geldi. "Ona bir şey olmayacak Oya!" diye bağırdı. "Seni bu işin içine hiç almamalıydım." Oya sinirle bağırdıktan sonra Barış'a döndü. "Sende ölmeyi hak ediyorsun!" bir kaç adım geriledim. Hakan ise önümde duruyordu. "Hemen teslim olun. Öleceğiz burada. Bakın tedavi görüp iyileşebilirsiniz." büyükçe yutkundum. "Barış lütfen kendine gel. Yapma... Bak her zaman yanında olabilirim. Seni kurtarabilirim." bağımlı olmuşlardı. Ve muhtemelen o pislik onları komaya sokmuştu. "Devrim." diye bağırdı gözlerime bakarken. "Onu seviyorsun!" şaşkınlıkla gözlerimi açtım. "Onun adını bir daha ağzına alma!" konuşan Oya'ydı. Hakan silahını patlatırken koşarak yanıma geldi ve koşmaya başladık. Bacağımın üzerine basarken hissettiğim acı, kulaklarıma değenin yanında hiç bir şeye benzemiyordu.

Okulumuzun EtrafındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin