Ruhların Çukuru; kalbim koca bir mezarlık, gömülen gömülene...

21 4 0
                                    

   Parti o kadar garip geçiyordu ki eve gitmek istiyordum. Ama orada karşılaşacağım annem ya da babam olmasından da nefret ediyordum. Şuan ki ruh halim pek iç açıcı olmasa da arkadaşlarımın mutlu olmasını istiyordum. Ben ve yaşadıklarım yüzünden moralleri alt üst olmuş her dakika nasıl olduğumu sorar hale gelmişlerdi. Oturduğum yerde biraz kımıldandım. Saçlarım beni terletirken bozulan makyajımı çoktan silmiş kendim olabilmiştim. Karşımda oturan Çağla gözlerini bende sabitlemişti. Kumru bir yanımda, Barış bir yanımda otururken yerimden kalktım. Bana şaşkınlıkla bakan arkadaşlarımı boş verip konuşmaya başladım. "Hadi ama, eğlenelim. Sadece kötü bir gün geçiriyorum o kadar." Barış'ı çekiştirirken bir yandan da Çağla'yı kaldırdım. İkisini de yiterek sahaya gönderdim. Kumru ve Uğur da sahaya giderken bir Can'a bir Bora'ya baktım. "Ee, biz ne yapacağız?" dediğimde ellerimi belimde bağlamıştım. Siyah elbisem beni hiç bunaltmamıştı. Aksine oldukça rahat hissediyordum. "Eliz, bunu söylediğime bende inanamıyorum ama bazen üzülmemiz gerekir. Anda kalmalı ve her şeyi boş verip üzülmeli, sevinmeliyiz. O anı bir kere yaşıyoruz ve bu çok özel, kötü olsa bile." Can'a bakıp gülümsedim. "Haklısın sanırım. Ne yapacağımı bilmiyorum. Daha önce hiç böyle bir durumda olmamıştım." yüzüm düşerken eski yerime oturdum. Gözlerim etrafta öylesine gezinirken kahve gözlerinin parıltısını üzerimde hissettim. Altıncı hissi kuvvetli insanlardandım. Başımı önüme ve biraz sola kaydırdığım da beni izleyen gözlerine baktım. Üzerinde sadece siyah gömleği ve aynı renk pantolonu vardı. Ona bakıp tekrar gözlerimi çevirdim. Sadece bir kaç saniye baktığım yerde kuzeni ve onun çetesi ile sohbet ediyorlardı. Aleyna o kadar mutlu görünüyordu ki savaşı kazandığını biliyordu. 

Bende biliyordum.

DJ'in olduğu yere doğru ilerledim. Rica bir müziğim vardı. Bilhassa bir mesaj. Bana bakıp gülümseyen çocuğa döndüm. Konuşmak için kulağında ki kulaklığı çıkardı. "Dertliyiz biraz." dediğinde başımı salladım. "Sayılır." siyah saçları ve aynı renk gözleri vardı. Üzerinde herkese nazaran siyah bir kısa kollu ve gri bir pantolon vardı. Bileğinde ki bir kaç bilekliğe göz attım. "Bu müziği açmam gerektiğine emin misin? Bir anda herkes kavga etmesin?" dediğinde gülümsedim. Masasına yaslanıp konuşmaya başladım. "Doğrusu bu umurumda bile değil." başını sallayıp yanına gelmem için işaret yaptı. Yanına gittiğim de kulaklığı bana verdi. "Şimdi..." dediğinde hemen ismimi söyledim. "Eliz, madem bu şarkıyı istiyorsun." başımı salladım. "O zaman yarım saatliğine DJ olabilirsin." gösterdiği tuşa basmadan önce müziği kapattı. Mikrofonu alıp kalabalığın döndüğü -şuan durduğum masaya- baktım. Derin bir nefes alıp bağırdım. "Bugün de yakıyoruz!" herkes gelecek müziği gülümseme ile karşılarken hoplamaya, zıplamaya başladı. Sevinmelerine bende sevinmiştim. Model'in Sen Ona Aşıksın parçasını tam istediğim yerden başlattım. 

Ne pişman, ne düşman
Ne de kahraman olmaya değer
Savaşmam, yarışmam kalbin onunla çarpıyorsa eğer

Arkadaşlarım beni izlerken kulağımda ki sesle yerimde dans ediyordum. Kapalı gözlerimi açarken biraz olsun yorulmuştum. Herkes sözlere eşlik ediyordu. Dans eden kişiler dışında sadece arkadaşlarım ve onlar vardı. Her iki takıma da baktım. Barış ve Kumru bana bakarken diğerleri de sohbet ediyordu. Onlara gülümsediğim de ikisi de gülümsedi. Diğer köşeye döndüm. O buradaydı. O bana bakıyordu. Onun gözlerinde hiç bir şey yoktu. Hiç bir şey. Pişmanlık, öfke, sevgi, üzüntü, kırgınlık... Hiç bir şey. 

Sen, ona aşıksın, sen ona aşıksın
Sen, ona aşıksın, tek bir söz söyleme boş ver,
Sen, ona aşıksın, sen ona aşıksın, 
Sen, ona aşıksın, öyle güzel gülme, yeter,
Sen, ona aşıksın, sen ona aşıksın
Sen, ona aşıksın, böyle bitecekmiş meğer...

DJ çocuk yanıma gelirken gülümsüyordu. Kulaklığı çıkarıp ona uzattım. Masasından çıkarken gözlerim Aleyna ve Devrim'e döndü. İkisi de bana bakarken onları boş verip Dj'ye döndüm. "Bence seni hala seviyor." dediğinde başımı salladım. "Ciddiyim, nasıl baktığını gördüm." şaşkınlıkla ona doğru ilerledim. "Sen onun kim olduğunu biliyor musun?" beyaz dişlerini önüme sererken konuşmaya başladı. "Bunu anlamak için dahi olmaya gerek yok. Kimse sana onun baktığı gibi bakmıyor. Ayrıca yanında ki kız senin yanında basit kalıyor." buruk bir şekilde gülümsedim. "Teşekkür ederim." dediğinde ismini söyledi. "Akın." dediğinde telefonumu çıkardım. Numarasını telefonuma kaydettiğimde onu çaldırdım. Oradan ayrılmadan hemen önce son sınıf olduğunu söylemişti. Masadan inmem için olan merdivenlerden inerken önümde Devrim durdu. Etrafıma bakındığımda Aleyna ortalarda yoktu. Fırsattan istifade edip buraya gelmiş olmalıydı. Beni kolumdan tutup çekerken onu zorluyordum. "Bırak beni!" sürüklemeye devam ederken DJ arkamdan seslenmişti ama biz çoktan koridora çıkmıştık. "Sana beni bırak diyorum! Git buradan." diye bir kez daha bağırdığımda merdivenleri çıkıyorduk. Karanlık koridorda ilerlerken bir sınıfa girdik. Kapıyı kapatıp, ışığı açtığında kolumu ondan kurtardım. "Sen ne yaptığını sanıyorsun?" diye bağırırken kapıya doğru ilerledim. Tam kapıyı açacakken beni kolumdan yakalayıp duvara yasladı. Ona bu kadar yakın olmak artık beni mest etmiyordu. 

"Sen ne yapıyordun orada?" dediğinde gözlerime bakmasını istemiyordum. Bakıyordu. "Beni bırak." diye fısıldadım. Biraz daha yaklaştı. "Sen ne yaptığının farkında mısın?" diye bağırdım. "Sen, daha sabah birlikte olduğum sen, karşıma onunla çıktın." dediğimde gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. "Zorundaydım." dediğinde onu yittim. Sınıfın ortalarına doğru gitmeye başladım. "Neden? Nasıl zorundaydın?"  diye fısıldadım sıraya otururken. Ellerimi başıma götürdüm. "Senin için Eliz." dediğinde çıldırmıştım. Yanıma geldi. "Benim için bir şey yapma. Benim için artık yoksun Devrim YAMAÇ." diye bağırdım. Kendim bile ne dediğimi sonra fark etmiştim. Donan gözleri beni buldu. "Bu kadar kolay mı yani? Her şey bu kadar mı?" bunu nasıl düşünebilirdi? Beni bırakan o olurken benden hesap soruyordu. "Sen her şeyi sildin. Eline bir silgi aldın ve sildin." dediğimde hıçkırıyordum. "Senin yüzünden her şey!" diye bir kez daha bağırdım. Yerimden kalkıp göğsüne vurmaya başladım. "Sen mahvettin. Sen annem, babam... Hepinizden nefret ediyorum." dediğimde ellerimi yakalayıp beni kendine çekti. Bana sarılmaya devam eden bedeni ile cebelleşiyordum. "Bırak beni!" diye bağırdım bir kez daha. "Bırak!". "Eliz, senin için, sadece senin için..." ona doğru ilerledim. "Benim için bir şey yapma!" kapıya ilerlerken son bir kez ona baktım. Kolu kanıyordu. Dikişlerini patlatmış olmalıydım.

 "Ben sana aşığım." dedi.

 "Sen ona aşıksın." dedim. 

   Eve geldiğimde ışıkların yanması beni biraz rahatlatmıştı. Hışımla içeriye girdim. Kapıyı çarparken annem ve babam bulundukları ayrı odalardan salona geldi. "Neler oluyor?" dediğinde anneme döndüm. "O adam kim anne? Sana nasıl o şekilde hitap ediyor?" dedim bağırarak. "Benimle düzgün konuş, Eliz." dediğinde sorumu tekrarladım. "Bundan haberin var mıydı baba?" sessiz kaldı. Onunda mı hayatında biri vardı? "Senin de mi?" diye fısıldadım. İkisi de sessiz kalırken anlaşılmıştı. Hayatlarında başka birileri vardı ve bundan dolayı rahatsız oluyorlardı. İkisine de teker teker baktım. Hızla merdivenleri çıkıp üzerimi değiştirdim. Yeterince para alırken üzerime de siyah bir tayt ve uzun bir kapüşonlu giydim. Evden sertçe kapıyı çekerek çıkarken telefonumu yanıma almadım. 

  Sahilde elimde ki içeceği içerken kayalıklara oturdum. Deniz öylesine sakindi ki onun bile derdi yokken benim nasıl var diye düşünmeden edemedim. Hayat acımasızdı. Size sadece şunu söyleyebilirim. Üzülmeyin ama üzülün. Bakın, kimse siz üzüldüğünüz için üzülmüyor. Ama üzülün de... Dökün içinizi... Denize baktım. Etrafta kimsenin olmamasını fırsat bilerek bağırarak ağlamaya başladım. Çıldırmak istiyordum. Arkamdan gelen ayak sesleri ile ayağa kalktım. Devrim bana bakarken sadece göz yaşlarım konuşuyordu. Üzerinde hala aynı şeyler vardı. partinin devam ettiğini biliyordum ama onun burada ne işi vardı? Beni nasıl bulmuştu?Onu gördüğümde yanından geçip gitmek istedim. Kolumdan beni yakaladı ve oturmamı sağladı. Sadece ağlıyordum. Sessizlikten nefret ettiğimden konuşmaya başladım. "Annemin ve babamın hayatında birileri var. İkisininde." hıçkırıklarım artarken önüme geçti. Ayağa kalkarken oda kalktı. "Sen bunu biliyor muydun?" dediğinde başımı salladım. Yüzünde ki pişmanlık ortaya çıkarken, onun bende açık bıraktığı ve her geçen dakika tuz basılan yara yanıyordu. Bu acının içinde hem aile hem sosyal hemde bir çok acının birleşimi vardı. Son günlerde kendimde dersler hakkında düşüklük hissediyordum. Oldum olası hep başarılı akademik halime önem vermiştim. Ellerimi tutup konuşmaya başladı. "Aleyna..." diye fısıldadı. "Git buradan Devrim." diye fısıldadım. "O pislik bana oyun oynadı. Bunları bilmediğini söyledi. Okul hesabında paylaşmakla tehdit etti." burukça gülümsedim. "Söyleyebilir. Bu benim sorunum değil." dedim. Bir tür duygusuz oluyordum. Bu kimin umurundaydı? "Buradan git!" diye bağırdım son kez. Ellerimi ellerinden çekerken gözlerime bakıyordu. Gözlerimi gözlerinden ayırdım. Ondan bir kaç adım uzaklaştım. Yanından ayrılırken duyabileceği şekilde fısıldadım. 

"Bitti." arkamda kaldı. Oradan yürüyerek uzaklaştım. 

Okulumuzun EtrafındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin