Selamlarr.
Nasılsınız?
Okuyan var mı bilmiyorum varsa ses çıkarır mısınız?
Satır arası yorumlarınızı bekliyorum.
Hepinize iyi okumalar.
****************
Ayaklarımı sürüye sürüye okula gidiyordum. Lütfen şuradan geçerken kafama bir meteor düşsün de öleyim amin. Yani tamam okula gidilirdi de her gün mü gidecektik. El insaf bizim de canımız var. Kim çekecekti şimdi o'kulu. Allahım al canımı.
Kolumdaki saate umutsuz bir bakış atıp ayaklarımı sürüye sürüye gitmeye devam ettim. Ayaklarım gitmek istemiyordu ben ne yapabilirdim? Benim suçum değildi. Tam olarak yirmi dakika geç kalmıştım peki bu umrumda mıydı? Yoo. Zaten ilk ders fizikti. Fizik ne yeniyor mu?
Hayır sayısal öğrencisi olmam fizik yapmamı gerektirmiyordu. Tamam belki gerektiriyordu ama gerektirmemeliydi. Bıktım ya vallahi bıktım. Tahminen ne zaman kartondan saçma sapan maketler yaptığım zamana geçerdik. Vah benim dertli başım vah.
Okulun bahçesinden içeri girip, okula Ramiz Dayı edasıyla şöyle bir baktım. "Dört sene önce buraya bir kız çocuğu indi. Elinde bir çanta, cebinde bir toka, o kadar. Ona burdan giremezsin dediler, girdi. Ona burada kalamazsın dediler, kaldı. Sen iskeletin tekisin, tek başına bu halinle o zorbalarla mı uğraşacaksın, yapamazsın dediler, yapamadı."
Daha fazla burada dikilip ezel sevgimi sorgulamadan, kimseye çarpmamaya çalışarak kantine gittim ve kendime kahve aldım. İlk derse girecek kadar enayi değildim herhalde. Yapacak hiçbir şey olmadığı için Oğuz'a mesaj attım.
@iskelet: Sabah şerifleriniz hayırlı olsun efenim
@iskelet:Uykunuzda zebanileri görmüştürsünüz inş
@iskelet: Uyan hadi ben çok sıkıldım
@iskelet: OĞUZZZZZZZZ
@iskelet: Oğuz Oğuz boylarının boyu kaç biliyor musun
@iskelet: Boyun kaç bakim senin
@iskelet: 111 11 e bölünmüyormuş biliyor musun
@iskelet: Bence kendine gel diye bir tane çarpmalıyız
@iskelet: Oğuz senin de kürdandan kolların var mı
@iskelet: Korumasına şarkı yazmayan da ne bileyim yani
@iskelet: Amanin zil çalacak benim gitmem lazım
@iskelet: Uyanınca yaz bana uyuyan güzel
@iskelet: Hadi yallah
Telefonumu cebime atıp, Kahvemin son yudumunu da içtikten sonra zil çalacağı için hemen ordan kaçtım. İlk tenefüs kimin eli kimin götünde bilinemeyecek kadar bir kalabalık oluyordu. Burada kalmak, isteyeceğim son şey bile değildi.
Zil çalınca öğretmenin çıkmasını bekleyip sınıfa girdim, İlkerleri göremeyince derin bir oh çekmiştim. Kursağımda kalmasaydı iyiydi tabi. Ama bir İren Erdem'in güzel gün geçirme ihtimali sıfırın altındaydı.
Sıramda dün idrar tahlilini döken çocuğu mu görüyordum yoksa bu gözlerimin bana uyguladığı bir şaka mıydı? Hafif kumral dalgalı saçlı, kahverengi gözlü çocuğa daha dikkatli baktım. Vallahi oydu.
Gülersem çarpılırım, gülersem çarpılırım. Gülmemek için yanaklarımı ısırırken domuz sesi gibi garip sesler çıkarmıştım bu da bir kaç kişinin bana dönmesini sağlamıştı. Ne bakıyorsunuz hiç mi idrar testini döktüğünü gördüğünüz biri sıra arkadaşınız olmadı? Hiç empati kalmamış bu insanlarda. Yazık çok yazık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSKELET│Yarı Texting
Fiction générale@iskelet: Vücudumdan nefret ediyorum. @iskelet: Saçımdan, yüzümden, kilomdan. Kısacası benimle dalga geçtikleri her şeyden nefret ediyorum. @iskelet: Kendimi sürekli eksik hissetmemi sağladıkları için onlardan da nefret ediyorum. @iskelet: Yani seni...