Bazen aradığımız şey ufak bir şey olsa da bulduklarımız ya hayallerimizin ötesinde ya da hayatlarımızın gerisinde olur.
Bazılarımız da var ki eksikliğini hissettiği şeyleri "ne hacet" cümlesinin ardına saklanarak aramaz. Fakat hayat bir şekilde sevinci ve hüznü harmanlayarak arama gereği duymadığımız eksikliklerimizi bir şekilde örtmeye, kaybettiklerimizi karşımıza çıkarmaya, hayal dahi edemediklerimizi gerçekleştirmeye ve gerçekleşmesinden delicesine korktuklarımızı kafamıza vura vura gözümüze sokmaya çalışır. Dünyanın belki de tek gerçek klişesi buydu. Doğrusu yanlışı değildi önemli olan. Önemli olan bu tezin gerçeklik payıydı.
Ve bazı tezlerin gerçeklik oranı, yüksek olduğu kadar nefret edilesiydi.Mutluluktan, güzellikten, huzurdan ve aile kavramından haberdar ama bu kavramların kendi hayatına konuk olma ihtimalinin yüzdeliğinden bihaber bir genç kız. Okurken bile hayalsi olduğuna inandığı güzel kavramların onun hayatındaki yerinin o kadar düşük olduğuna inandırmışki... 12. yaş gününde yaptığı realist parmak hesabına göre güzellik kavramının hayatındaki yeri %14, mutluluk kavramının yeri %9,5, huzur kavramının yeri %1 ve aile... aile kavramına saatlerce yaptığı parmak hesaplarına rağmen yizdelik verememiş, bilakis aile kavramı için hangi rakamı koyarsa koysun önüne bir de eksi koymak zorunda kalmış bir genç kız.
Geçmiş onun için öylesine geçilmemişki.
Her anını dolduran karanlıktan kaçamayacağını anladığı gün kaçmak yerine o karanlığa sığınan, sinesi taşıyabilse de ağırlığını kaldırmakta zorlandığı acıları taşıyan bir genç kız: Güzey
Nice eskiler vardı eskimezlerdi. Bundan mütevellit geçmiş onun zehir gibi hafızasında yer ettiği müddetçe geçmeyecekti.
Her anına her anısına geçmişin kopmaz urganlarını yerleştirmiş.
Güzey, insanların dillerinin öteki insanların dillerine yetemediğinin düşünen, konuşmanın bedeni yormanın da ötesinde ruhu ve zihni yorduğuna inanan, bu düşüncesinin ışığında çoğu zaman susarak kendini insanlara karşı dilsizleştiren dinlemeyi kendince profesyönelleştiren bir genç.
Bütün suskunluklarını içine kattığı, tüm çığlıklarını içine haykırdığı defterini asla yanından ayırmayarak hayatını sürdürse de Tolstoy'un ünlü alıntısı onun da hikayesini kaleme aldırıyor."Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sönük Kibrit Ve Buz Tutmuşlar
Teen FictionOnun hüzünle kaplı gözlerini gördükçe içimin sızladığını hissediyordum. Çaresizce başımı kaldırıp yukarıya baktım. Konuşurken ona bakamıyordum bile. "Unutamıyorum Beyaz Gömlekli. Mutlu olayım, geride bırakayım her şeyi diyorum. Aptal Güzey, yanındal...