"Sizde bir ağaç yürüse
Bende ormanlar koşardı
..."
Merih Akoğul
'Gözümü açtığım bahçe, içimdeki sızıyı bastırmak bir yana, daha da arttırıyordu. Ağrıyan başımı umursamamaya çalışarak uzandığım yerden doğrulup ayağa kalktım. Bir bahçedeydim. Çok tanıdık gelse de bir türlü çıkaramıyordum neresi olduğunu. Ayağa kalkıp üstüme bulaşan çim lekelerini önemsemeden etrafımda dönüp nerde olduğumu anlamaya çalıştım.
Evet! Burası o bahçeydi. Yine aynı bahçe.
Korkuyla etrafa baktım birini bulma umuduyla. Bahçeyi baştan sona arasam da kimse yoktu burada. Kararmak üzere olan hava daha da kasvet çöktürüyordu etrafa. Duvarın ardından gelen hıçkırık sesiyle duraksadım.
Bir çocuğun hıçkırıklarıydı bu, hiç şüphesiz. Hızla demir kapıya koştum. O canavar gelebilirdi yine. Bir şekilde kendimi de başkalarını da, tabi eğer birileri varsa, kurtarmam gerekiyordu. O canavar gelip bizi görürse bırakmazdı.
Paslı kapının çıkardığı ses içimdeki korkuyu körüklerken hızla az önce sesin geldiği tarafa koştum. Köşeyi döndüğümde duraksadım yine. Duvar dibindeki kaldırımda dizlerini kendine çekerek ağlayan bir kız çocuğu vardı. Dizine yasladığı başı ve kolları yüzünü görmemi engellese de rüzgarın esmesiyle uçuşan kapkara küt saçlarını görüyordum. Korkuma biraz daha korku eklenir oldu. Bekletmeden hıçkırarak ağlayan kız çocuğunun yanına gittim. Arkamı, bahçe kapısını ve sokağın başını gözetlemekten geri duramıyordum. O adam her an gelebilirdi. Kız çocuğunun omzunu dürttüğümde irkilerek başını kaldırdı. Buğulu gözleriyle karşılaştığım an kanımın donduğunu hissettim. Bu kahküllerin altında haki gözleri tanıyordum. Tanıyordum. Bu bendim. Benim çocukluğumdu. Korkuyla arkama baktığımda kimseyi göremedim.
Neden ağlıyorsun diyemedim. Ağlama da diyemedim.
"Kalk, gidelim." dedim titrek sesimle. Bana baktı ardından ağlamaya devam etti.
"Kalk lütfen." dedim çaresizce. Kalkmalıydı. O adam gelirse iyi olmazdı. O adamdan çekip kurtarmalıydım bu küçük kız çocuğunu. Belki benim yeni bir hayat için şansım olacaktı bu. Bu çocuk daha fazla ağlamayacak daha fazla acı çekmeyecekti. Kaçmamız gerekiyordu.
Arkama korkuyla baktığımda yine kimse yoktu. Kararan hava sokağı karanlığa gömmüş, uzaktaki birkaç sokak lambasının loş ışıkları aydınlatıyordu sadece.
"Kalk, kaçmalıyız. Yoksa yakalayacak bizi."
Küçük kız, küçük Güzey, o küçük haki gözlerini acıyla bana diktiğinde bu tanıdık bakışla hızla atan nabzımın yavaşladığını hissettim.
Öylesine acı dolu, öylesine geç kalınmış gibi bakıyordu ki, o kadar tanıdıktı ki bu bakışlar...
Başımı salladım sağa sola göz yaşları eşliğinde.
"Lütfen kalk. Beni dinle. Geç kalmadık. Yemin ederim geç kalmadık. Hadi kalk. Kaçalım."
Çaresiz çırpınışlarıma verdiği cevap beni daha da çok ağlatıyordu. Haki gözlerine öylesine büyük bir çaresizlik ve korku çökmüştü ki biraz daha böyle kalırsak onu ikna etmeyi bırakıp ben de oturacaktım yanına. Ama biliyordum. Onun şimdi ağlama sebebi çok ağır geliyordu ona, daha ağırı olamaz sanıyordu ama biliyorum... Bu anı ben yaşadım. Bundan sonrasını da ben yaşadım. Biliyordum. Daha kötüleri vardı.
Başını salladığında hafif esen rüzgarla omzuna anca yetişen kara saçlarından bir tutam yüzünü örttü.
"Kalk Güzey. Nolur?" dedim çaresizce ağlarken.
Nihayet küçük kırmızı dudakları aralandığında kesik bir nefes aldı hıçkırığını zapt ederek.
"Kaçamayız" dedi umutsuzca başını sallarken.
"Kaçamayız Güzey. Bak, sen de kaçamadın. Yine tam arkanda duruyor canavarın. Hep o kazanır bilmiyor musun?"
dedi küçük parmağı arkamı gösterirken. Kanımın tekrar donduğunu hissederken göz yaşlarım bir anda durmuştu. Korkuyla arkama döndüğümde düşüp bayılmamak için zor tutuyordum kendimi. Parmaklarıma sarılan küçük ellerle gözümü önümdeki adamdan çekip aşağıya baktım. Küçük Güzey kurumuş gözyaşlarından olsa gerek yanaklarına yapışmış saçlarını küçük parmaklarıyla çekmeye çalışıyordu. Diğer eli parmaklarımı sımsıkı tutmuş gitmemi engelliyordu.
"Biz de seni bekliyorduk Güzel."
duyduğum sesle ne zaman yüzüme yerleştiğini bilmediğim gülümseme gitmiş yerini bariz bir korkuya bırakmıştı. Gözümü küçük Güzey'den çekemiyordum korkuyla.
"Beni özlemedin mi Güzel kızım. Biz seni çok özledik."
Kulaklarıma doluşan iğrenç kahkahasıyla başımı kaldırıp nefretle bakmaya başladım ona. Elimi geri çekip küçük Güzey'i arkama aldım.
Bu hareketime daha da gülmüş, sararmaya yüz tutmuş dişlerini ortaya çıkarmıştı. İğrenerek baktım ona. Sesi, bakışları, gülüşü... her zerresiyle hala iğrençti.
"Kaçmayı düşünmen beni biraz üzdü Güzel kızım. Hadi gidelim. İçeride bir sürprizim var hem."
Hızla arkama dönüp küçük Güzey'e eğildim. Korkuyla o adama bakıyordu.
"Sana koş dediğimde git tamam mı? Git buradan." dedim yalvarır bir sesle.
Korkuyla arkama bakmaya devam edince yüzünü ellerim arasına aldım.
"Söz veriyorum korkmanı gerektirecek bir şey kalmayacak. Hadi git. Korkma tamam mı?"
Birkaç saniye tereddütle gözlerime baktı. Dudağını dişlerken tereddütünü bırakıp başını salladı. Gülümsedim. Omzuma koyulan elle gülüşüm dondu. Titreyen dizimi de ellerimi de sesi mi de umursamadan "Koş" diye bağırdım.
İlkin duraksadı. Ardından koşmaya başladı.
Arkamı dönecekken durdu. Omzumdaki el çekildiğinde nefes alıp ayağa kalktım.
"Durma, kaç!" dedim ama dinlemedi beni o küçük kız çocuğu.
"Güzel Kızım, hadi gel yanıma. Gidiyoruz."
Arkamdaki sakin ama bir o kadar iğrenç sesle birlikte küçük Güzey bana bakıp geri döndü. Bağırarak kaç dedim dinlemedi. Bağırdım yine. Git dedim. Dinlemedi.
Canavarın elini tutunca yürümeye başladılar boş sokakta.
"Gitme." dedim olduğum yere çökerken. Kısık sesimi duymamış onun elinden tutup yürümeye devam ediyordu.
Son bir ümit bağırdım. Sesim sokakta yankılanırken adımları durdu. Başını çevirip bana baktı.
"Dur, gitme."
Umutsuzca elini salladı bana. Oynayan dudaklarını okuyabiliyordum.
"Yenildik biz. Yenilip duruyoruz. Sen de yenilmiyor musun hala?"
Başımı olumsuzca salladım yalan olduğunu bile bile. Zaten o küçük kız da inanmadı bana. Canavar sırıtarak önüne döndü ve yürümeye devam ettiler. Sokakta kaybolana kadar hıçkıra hıçkıra ağlamak dışında bir şey gelmiyordu elimden. Yine kaybetmiştik. Yine ben kaybettim. Yine."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sönük Kibrit Ve Buz Tutmuşlar
Roman pour AdolescentsOnun hüzünle kaplı gözlerini gördükçe içimin sızladığını hissediyordum. Çaresizce başımı kaldırıp yukarıya baktım. Konuşurken ona bakamıyordum bile. "Unutamıyorum Beyaz Gömlekli. Mutlu olayım, geride bırakayım her şeyi diyorum. Aptal Güzey, yanındal...