"Odalara sığmazdık, odalar dar.
İçinde gizli bir ses ölürken..."Haydar Ergülen
"Yavrum, uyan. Güzey... Güzey."
Aniden irkilerek uyandığımda Hasibe Nine kolumu dürtmeyi bırakıp saçımı okşamaya başladı.
"Kabus gördün yavrum. Dur ben su getireyim."
Hasibe Nine ayağa kalkıp beyaz yemenisiyle odadan çıktığında yerimde doğrulup nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Kalp atışlarımın yavaşladığını hissediyordum.
Yine aynı kabustu. Farklı bir mekanda aynı insanlar ve aynı duygular.
Gördüğüm kabusu düşünmemeye çalışarak ayağa kalktım. Pencerenin önüne gidip perdeyi çektiğimde gün ışıklarının yavaş yavaş görünmeye, ortaya çıkmaya başladığını gördüm. Hasibe Nine de namaza kalktığında fark etmiş olmalı kabus gördüğümü. Camı açıp temiz havanın odaya ve ciğerlerime nüfuz etmesini bekledim. O sırada Hasibe Nine de elinde bir bardak suyla odaya girdi. Uzattığı bardağı alıp bir dikişte içtim. Birlikte yatağın kenarına oturduğumuzda Hasibe Nine başımı göğsüne bastırarak saçlarımı okşadı. Bir süre konuşmadan sessizce öylece durduk. Boş gözlerle yere bakıp dalmıştım. Yoldan geçen arabanın sesiyle kendime geldiğimde başımı kaldırıp Hasibe Nineye baktım, bakar bakmaz dumura uğradığımı hissettim. Gözleri dolu yanakları ıslaktı.O benim için ağlıyordu.
Biri, neleri göğüslediğimi bilmeden, neler yaşadığımı görmeden, sadece acı çektiğimi görerek biri benim için ağlıyordu. İçimde bir şeylerin koptuğunu hissettim o an.
Hasibe Ninenin benim için akan göz yaşlarını görünce inandım.
Sevginin varlığını o tuzlu suyun gölgesinde gördüm o an.
İyiliğin, anlayışın varlığını o buruşmuş yüzdeki yorgun gözleri hapseden tuzlu suyun gölgesinde gördüm.
İçimde sadece bir şeylerin koptuğunu değil, yedi katlı cehennemimin bir katına buzlar atılıp o amansız ateşin söndüğünü hissettim o an.
İlk defa kendimi bir göz yaşının gölgesiyle bu dünyaya ait hissettim.Hasibe Nineden uzaklaşıp gözyaşlarını sildim hızla. Ardından sıkıca sarıldım ona. Yıllar sonra ilk defa sarılmıştım. İlk günkü sıcaklık vardı kollarında. İlk günkü şefkat vardı gözlerinde.
Sıkıca sarıldım minnet duyduğumu anlaması için.Ayrıldığımızda dolu gözlerimi hızla silip kalktım. Banyoya girip elimi yüzümü yıkadıktan sonra elimdeki sargıdan kurtuldum. Saçımı tarayıp önceki günün aksine saçlarımı sıkıca topladım tepede. Odama geçip önceki gün eve gitmeden önce aldığım okul formalarını üstüme geçirdim. Lacivert okul tişörtünün altına siyah pantolunu giydim. Tişörtün üstüne kendi kapşonlu hırkalarımdan aldıktan sonra çantamı elime aldım. Odadan çıktığımda çantamı vestiyere bırakıp mutfağa geçtim. Saat daha erken olduğu için yavaşça kahvaltı hazırladım. Hasibe Nine odasına geçip uyuduğu için çay demlemedim. Kendime yaptığım kahveyi yudumlayıp birkaç şey atıştırdıktan sonra sofrayı toplamadan çıktım evden. Gün daha yeni aydınlandığı için çıkar çıkmaz ılık bir soğukluk temas etti vücuduma. Okul saatinin başlamasına iki saat vardı. Fırsattan istifade edip okula yürüyerek gitmeye başladım. Hem bu sayede zihnimi toparlardım. Sokağın ortasında yürürken telefonumu açıp klasörlere girdim. Karşıma çıkan isme gülümseyip tıkladım.
Kulaklığımı taktığımda rüzgara karışan melodi sesiyle kendimi iyi hissetmeye başladım.Schubert- Serenade
Kendimi Schubert'in muhteşem ezgilerine bırakırken hiçbir şey düşünmemeye çalışıyordum. Böylelikle zihnimi de doğrudan toparlamış olacaktım.
Ana caddeye çıkıp bisiklet yoluna dikkat ederek yürürken başımı yerden kaldırmadan bir elimde kemanım bir elimde yayım tenimi yalayıp geçen rüzgarla birlikte ağaçların, çimlerin, çiçeklerin olduğu bir çayırda Serenade çalarken hayal ettim. Zihnimde dolanan ezgisiyle tebessüm ettiğimi dahi fark etmeden yürüyordum kaldırımda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sönük Kibrit Ve Buz Tutmuşlar
Teen FictionOnun hüzünle kaplı gözlerini gördükçe içimin sızladığını hissediyordum. Çaresizce başımı kaldırıp yukarıya baktım. Konuşurken ona bakamıyordum bile. "Unutamıyorum Beyaz Gömlekli. Mutlu olayım, geride bırakayım her şeyi diyorum. Aptal Güzey, yanındal...