"Behey! kaburgalarında ateş bir yürek yerine
İdare lambası yanan adam!
...
Çek elini."Nazım Hikmet Ran
Meleklerin varlığına inanmaya başlamıştım. Öyleki birkaç gün içinde varlığına inandığım meleklerin sayısı da artmıştı. Fakat bir gerçek vardı asla yadsınamayacak:
Dünya pislikler ve şeytanlar yuvasıydı.Her tarafımızda bizden gizledikleri boynuzlarıyla, gülen yüzlerinin arkasında sakladıkları ateşleri ve kötülükleriyle şeytanlar geziniyordu. Kimseye fark ettirmeden, hayalet gibi gezinerek...
Tüm gece aklımda o çocuklar vardı. Ellerinde çürütülmeye çalışılan ruhları ile çocuklar, o şeytanların ellerinde çaresizce kurtulmayı, kurtarılmayı bekliyordu.
Tıpkı bir zamanlar benim kendi canavarlarımdan kurtulmayı beklemem gibi.
Onların benden tek bir farkı vardı. Ben bir canavarın elindeki tek mahkumdum. Onlar yüzlerceydi. Onlar birbirlerine sığınabiliyor, birbirlerinden güç alabiliyorlardı. Bense kendi karanlığıma sığınıp duruyordum. Elimden daha fazlası gelmiyordu.Onların acılarını küçümsemiyorum asla. Onların acılarının kendi acılarıma kıyasla daha katlanılabilir olduğunu da düşünmüyorum. Bilakis, o çocuklar birbirlerinin acılarına şahit oluyor ve bir kurtarıcının gelmesini beklemelerine rağmen her seferinde umutları biraz daha aşınıp biraz daha canlarını acıtıyordu.
Ne olursa olsun o çocukları o hapsoldukları dünyadan çekip almalıydık.
Onlar kaderlerine boyun eğmişken onları dürtüp kendilerine getirmeliydik.
Biliyorum, bir şekilde maruz kaldıkları şeyler hayatlarının her noktasında onları üzecekti ama onlara yaşama sebebi vermeliydik.
Verecektik.
Benim son çıkış olarak gördüğüm ölüm fikrini onlarla tanıştırmayacaktık.Sabah hızla hazırlanıp evden ayrıldım, otobüse bindim. Okula vardığımda tek tük birkaç öğrenci dışında kimse yoktu. Binaya girip sınıfa çıktığımda sınıfta Demir'i görmeyi beklemediğim için kısa bir an afallayıp duraksadım.
Benim sırama oturmuş kolları sırada, kafasını kolları arasına almıştı.
Çocuklar üzerinde o kadar düşünmüştüm ki gün boyu hiç Demir gelmemişti aklıma.
Şimdiyse önümde, kafası masada tek başına bu kadar erken bir saatte sınıfta görünce anlamıştım. Öğrenmiş olmalıydı.
İçten içe kendime kızdım. Bu karşılaşmanın olacağını düşünüp ne yapacağıma kafa yormam gerekiyordu.
Uyanıp da beni gördüğünde ne yapacaktım.
Peki o? O ne tepki verecekti?
Kafamdaki düşünceleri bertaraf edip sessiz olmaya çalışarak yanına adımladım. Bir süre tepesinde dikilip onu izledim.
O, yıllar sonra benim tek arkadaşımdı. Gülümsemesi için uğraş vereceğim ilk insandı.
Kardeşlik bu muydu?
Kardeşlik, kardeş olduğunu bilmeden acısına ortak olmak mıydı?
Kardeş olmak, yıllarca ayrı kalınmasına rağmen kan bağı gibi can bağı da mı kurmaktı?Daldığım derin düşünceler onun kafasını kaldırıp bana bakmasıyla son buldu. Bir an ne yapacağımı şaşırıp elimi kolumu nereye koyacağımı bilemeyerek pantolonuma sürttüm. Uykulu gözleri beni görünce durdu. Yerinde doğrulup bakışları yüzümün her noktasında gezinmeye başladı. Gözlerimiz kesişince bir süre öylece bana baktı. Hızlı atan kalbim onun ne düşündüğünü anlamamı engelliyordu. Kesik kesik nefesler alıyor ve terliyordum. Sessizlik şuan için hiç iyi gibi durmuyor.
Konuşmadan, hareket etmeden öylece gözlerime bakıyordu.
Ben de onun hüzün dolu harelerine baktım. Hüznüne eklenmiş acı çekişi içimi sızlattı.
Gözünden bir yaş düştüğünde irkilir gibi olup ayağa kalktı. Hiç ses etmeden kollarını belime sarıp sarıldı bana.
Ellerim karşılık vermek için kalksa da yarı yolda kaldı. Yine düşünme yetimi kaybettim. Bir süre ne yapacağımı bilemedim. Omzumdaki ıslaklıkla kendime geldiğimde gözlerimin dolduğunu yeni fark ettim. Havadaki ellerim beline dolandığında başını boynuma gömdü.
"Özür dilerim. Özür dilerim."
Fısıltı halindeki boğuk sesiyle özür diliyor, gözyaşlarını omzuma döküyordu. Benim de yaşlarım onun tişörtüne bulaşıyordu.
Demir, benim kardeşimdi.
Demir, yıllar sonra ilk arkadaşım, kardeşimdi.
Acımı gören çocuk, acısını gördüğüm çocuk benim abimdi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sönük Kibrit Ve Buz Tutmuşlar
Novela JuvenilOnun hüzünle kaplı gözlerini gördükçe içimin sızladığını hissediyordum. Çaresizce başımı kaldırıp yukarıya baktım. Konuşurken ona bakamıyordum bile. "Unutamıyorum Beyaz Gömlekli. Mutlu olayım, geride bırakayım her şeyi diyorum. Aptal Güzey, yanındal...