BÖLÜM- 27

324 19 3
                                    

🌪
Karşımda bacak bacak üstüne atmış sigara içen yaşlı adamın gözleri üçümüzde geziyordu. Semih ve Bora'nın ortasında durmuş üzerimizdeki keskin bakışlara rağmen dik durmaya çalışsam da karşımdaki adam beni oldukça ürkütüyordu

"Bakalım doğru anlamış mıyım... siz Yağızı öldürdünüz ve şimdi onun adamları sizin peşinizde"  o... oğlum bile diyemiyor muydu gerçekten?

"Evet. Bize yardım edeceğinizi düşündüğümüz için yanınıza geldik" Bora'nın otoriter sesine karşı yaşlı adam yan bir şekilde gülümseyerek koltuğunda hafifçe doğruldu

"Karşılığında?"

"Yağız'ın cesedini alırsın" birden kahkaha atmasıyla birlikte gerginlikle alt dudağımı ısırırken derin bir nefes aldım

"Ne yapayım ben onu? Başında oturup ağlayacak değilim. Eğer beni tatmin edecek bir teklifiniz yoksa kapı orada"

Ne yani buradan elimiz boş mu çıkacaktık. Semihle Bora'nın kısa bir an birbirlerine baktıklarını gördüğümde bir planları olduğunu anlamıştım

B planı...

"Berke Çolak...Yağız'ın sağ kolu olmakla birlikte girdiği her deliği ve özellikle de sizin istediğiniz birçok şeyi bulundurduğu mekanları adı gibi iyi bilir. Yağız'ın adamlarına karşı yanımızda olun, biz de size Berke'yi verelim" yaşlı adam yüzünde keyif aldığını gösteren bir gülümsemeyle Semihe bakarken işaret parmağını hafifçe ona doğru salladı

"Tarzını sevdim çocuk. Yağız'dan neden bu kadar nefret ettiğimi biliyor musunuz?" Kimseden çıt çıkmayınca arkasına yaslanıp yeni bir sigara yakarken konuşmaya devam etti

"Çünkü oğlumu öldürdü"

"Yağız da sizin oğlunuz değil mi?" Konuşmamla birlikte Bora ve Semih aynı anda bana dönüp uyarıcı bakışlar atarken adamın gülüşüyle bakışlarımı tekrar ona çevirdim

"Bunu sana düşündüren ne ufaklık?" Kaşlarımı çatarak yüzüne bakmaya devam etsem de sessizliğimi korudum

"Yağız evlatlıktı. Her zaman sorunlu bir çocuktu ve eğer oğlumu ortadan kaldırırsa en çok onu severiz sanmıştı. Ben hiçbir zaman sevmemiştim onu. Eşimin ikisine de gösterdiği sevgiyi paylaşmaktan nefret etmiş olacak ki bir gece bıçakla oğlumun boğazını kesmişti...daha onbeş yaşındaydı" şaşkınlıkla açılan gözlerimle birlikte yaşlı adama bakmayı sürdürürken umursamazca arkasına yaslanıp sigarasından derin bir duman çekti içine

"Herneyse...önce bana Berke'yi getirin, bende size en iyi adamlarımı yollayayım. Berke gelmeden sizin için kılımı bile kıpırdatmam"

"Anlaştık" ben hâlâ olduğum yerde dururken Bora şaşkınlıktan hareket edemediğimi düşündüğü için elini belime atarak çıkışa doğru ilerledik.

Onbeş yaşında...

Boğazını kesmiş....

Ruh hastası!

"Can'a söyle Berke'yi getirsin" Bora başını sallayarak cebinden telefonunu çıkarıp kulağına götürdüğünde belimdeki elini hala çekmediğini fark ederek bir adım geri gittim. Bakışları anında beni bulurken omzumu silkerek kollarımı göğüsümde birleştirdim

"Can Berke'yi Tuğra'nın mekanına getir hemen" başka birşey söylemeden telefonu kapatarak bize döndü

"Yemek mi yesek? Bu kadar aksiyon karnımı açıktırdı" İkimiz de boş boş Semihe baktığımızda elini ovduğu karnından çekerek gözlerini devirdi

"Ciddiyim ben bakmayın öyle"

"Ben birşey istemiyorum"

"Afiyet olsun kardeşim" Bora'da istemediğini belli ettiğinde tekrar gözlerini devirip arkasını dönerek yürümeye başladı

Serseri 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin