Bilincim yerine gelir gelmez burnuma ağır bir rutubet kokusu geldi. Hatırladığım en son şey Joonseo mudur nedir -diye bir adamın evinde silah pazarlamaya çalışıyorduk. Ne oldu da bodruma benzer bir yerde sandalyeye bağlı şekildeyiz?
Gözüme vuran sarı loş ışıktan dolayı zar zor açtım gözlerimi. Garibime giden şey hala maskelerimizin çıkarılmamış olmasıydı.
Yanımda, aynı şekilde sandalyeye bağlı ve baygınca yatan Minho'ya çevirdim kafamı. Hala ayılmamıştı.
"Ştt! Minho! Uyan artık"
Yavaşça gözlerini aralayıp bana ve bulunduğumuz duruma baktı.
"Neredeyiz biz?"
"Bilmiyorum. En son Joonseo denen adamın yanındaydık. Gerisini hatırlamıyorum"
Aydınlanmış gibi gözlerini büyüterek konıştu;
"Doğru ya! Hatta 'tutun şunları' diyip burnumuza alkollü peçeteyi dayamıştılar"
O anlattıkça anılar geri gelmeye başlıyordu. Dediği gibi bizi bayıltmışlardı.
"Şimdi ne yapacağız peki. Burda mahsur kaldık. Öldürecekler bizi" dedim titreyen sesimle.
"Korkma, kurtaracağım seni. Sadece bana zaman ver ki düşüneyim"
Kapının ardından gelen kilit açma sesleriyle tüm dikkatimi kapıdan içeriye giren kişiye verdim. O sırada Minho sessizce 'Joonseo' diye mırıldandı.
"Demek uyanmışsınız. Bende heyecanla bu anı bekliyordum" Minho'nun, maskesinin altından bile nasıl sinirli bir yüz ifadesiyle baktığını görebiliyorum. "Siz kimin adamısınız?"
"Kimsenin!" diye gürledi Minho.
"Beni salak yerine mi koyuyorsun! Bende o maskeni açıp kim olduğunu öğrenmeyi bilirim ama bunu senden duymak istiyorum"
"İyi öylese, tekrar söylüyorum... kimsenin adamı de-ği-liz"
"Bak tekrar soruyorum! Kimin adamısın? Eğer bu seferde cevap vermezsen kötü olur"
"Cevabım değişmeyecek Bay Joonseo"
"Ahh şerefsiz piç! Zevkimi kaçırıyorsun" diyip anında Minho'nun maskesini havaya kaldırdı. Çok geçmeden de benimkini
Öyle şaşırmıştı ki nerdeyse 5 saniye kadar bir süre duraklayıp onun yüzünü en küçük detayına kadar incelemişti.
"Sen... Minho!"
"Kimsenin adamı değilim, adamın ta kendisiyim" dedi küçümseyici bir gülüşle.
Kapı kırılırcasına açılınca içeri ondan daha genç biri girdi. Endişeli duruyordu. İyi bir şeyin olmadığı apaçık belliydi.
"Efendim! Saldırıya giden araba...p-patlamış"
Adam bir anda sinirden kıpkırmızı olmuştu. Ee tabi haklıydı. Düşmanın elini kolunu sallaya sallaya evine girip arabanı havaya uçursa sende böyle olurdun.
"Seni korumalar değil... KENDİ ELLERİMLE ÖLDÜRECEĞİM LEE MİNHO!!!!"
Dalga geçerek cevapladı;
"Olur olur. Kapımız her zaman açık sana"
"Seni öldürmekten beter edeceğim... bu yaptıklarına öyle pişman olacaksın ki, ayağıma kapanıp yalvaracaksın!" diyip içeri giren adamla beraber aceleyle çıktı.
...
Nerdeyse 3 saattir kimse bir daha gelmemişti. İşin kötü tarafı feci aç ve susuzdum. Ayrıca saatlerdir bu şekilde elim kolum bağlı oturmaktan çok sıkılmıştım. Minho da benden farksız, enerjisiz duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Happy Corpses | Minsung
Mystery / ThrillerDedektif Han Jisung, son zamanlarda çok ünlü ve ünlü olduğu kadar da tehlikeli bir seri katilin peşine takılır 🏅#1 - minho 🏅#3 - minsung 🏅#3 - han 🏅#4 - leeminho 🏅#5 - leeknow 🏅#8 - skz