Yeni bir gün.
Bugün köy oldukça sessizdi. Hayat anlamında olan "Vitae" adını verdiğimiz yerden geri dönmemizin üzerinden tam bir hafta geçmişti. Hayaidesu'yu tam bir haftadır görmüyordum. Kim bilir yine nerelere gitmişti.
Yatağımdan kalktım ve odamdaki büyük boy aynasının önüne geçerek küt saçlarımı taradım. Taşın oluşturduğu iz o günden beri biraz daha belirginleşmişti. Aynaya yaklaşarakyakından tekrar inceledim. Hafif yeşil, küçük spiral şeklindeydi.
Giyindikten sonra tekrar yatağıma yönelerek yastığımın altında özenle sakladığım taşı cebime koydum. Hızlıca bir şeyler atıştırdıktan sonra bahçedeki zararlı otları temizlemeye başladım.
Bugün gökyüzü açıktı. Tenime değen güneş ışınları içimi ısıtıyordu. Gülümseyerek kollarımı iki yana açtım. Bunu yapmayı seviyordum. Otları temizledikten sonra cebime koyduğum taşı iki parmağın arasına alarak güneşe doğru uzattım. Tüm benliği ile tekrar parlamaya başlamıştı. Sebebini bir türlü anlayamıyordum. Neden sadece ben elime aldığımda parlıyor, başkası alınca sıradan siyah bir taş haline dönüyordu? İz dışında vücudumda başka hiçbir anormallik yoktu. Son bir haftadır kara kara bunu düşünmekten başıma ağrılar girmişti. Köydeki küçük kütüphanemizde bulunan 'Spero' adlı kitabı baştan sona okumuş, etrafa sorup soruşturmuş yine de taş hakkında hiçbir şey öğrenememiştim.
Yapacak başka bir işim olmadığından köyün meydanına doğru ilerledim. Bayan Nenpai ve çocuklar çoktan bir araya gelmişlerdi. Aralarındaki yerimi alarak Bayan Nenpai'yi dinlemeye başladım. Hikayeleri çoğu zaman eğlenceli oluyordu. Bazı günler hikâye arasında yaşadığımız bu dünyanın geçmişine dair cümleler sayıklıyordu.
Gezegenimizin adı Spero'ydu ve burayı bulan, eski insanlar olarak adlandırdığımız, bizden üç nesil önce yaşayanlardı. Bundan önce Dünya'da yaşamış olan insanlar çıkarları ve hevesleri doğrultularında hareket etmiş, dünyayı yok olma eşiğine getirmişlerdi. Daha sonra kendilerine yeni bir dünya arayışına çıkarak Spero 'yu keşfetmişlerdi. Bayan Nenpai'nin anlattığı kadarıyla yüksek teknolojilere sahip, kendilerine burada robotdedikleri küçük makineler yardımı ile evler inşa etmiş ve kısa sürede yaşamaya başlamışlardı.
''Eski insanlarımızın neler yaptıklarını merak ediyorsunuz değil mi? Etrafta gördüğünüz kalıntıların neler olduğunu?" Yaşlılığından kaynaklı titrek sesiyle onaylamamızı istercesine"Zero şehrini hepiniz duymuşsunuzdur." Hep bir ağızdan istediği gibi onu onayladık. Bu her hikâye başında söylediği bir şeydi.
Bayan Nenpai gülümseyerek anlatmaya başladı. Süren yarım saatlik hikâyesinin ardından ortam gürültülü bir hal almaya başlamıştı. Sanırım bugün ki hikâyeden memnun değillerdi. Çoğuna göre tuhaf olan bu hikayelerin arasından cımbızla seçtiğim gerçeklikler, duymak istedikleri hikayelerden çok daha ilginçti.
Eski insanlar bu gezegene ayak bastıkları anda kendilerine koca bir şehir kurmuşlardı. Bu şehrin temelini oluşturan üç unsur vardı. Şehrin gelişmesi ve yeni dünyanın keşfini sağlayan bilim tesisleri, yerleşkeler arası düzeni ve güvenliği sağlayan askeri kamplar.Sonuncu ve en önemlisi ise düzeni sağlayan üst düzey insanların oluşturduğu bir konsey. Yapılacak işler, alınacak kararlar için önce konseye danışılır, onayları alınırmış. Şehrin tüm insanlarının geleceği ve düzeni için çalışırlarmış. Bayan Nenpai'nin anlattıkları arasından hâlâ sahip olduğumuz tek şey konseydi.
Hikâyeyi beğenmeyenlerin uğultularının arasından zar zor sesini duyurabilen Bayan Nenpai üzgün ve titrek sesiyle "Çocuklar lütfen bana kızmayın, yaşım oldukça ilerledi bazı şeyleri unutmaya ve karıştırmaya başladım." Anlaşılmak isteyen parlak gözlerle "Bir dahaki sefere çok daha güzel hikayeler anlatacağım söz" dedi. Yaşı dolayısıyla kırışmış teni, büyük pembe yanakları ve topuz yaptığı seyrek beyaz saçları onu o kadar tatlı gösteriyordu ki ne diyebilirdik?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜR- GÜÇ YOLUNDA(DÜZENLENİYOR)
Viễn tưởngBenim hikayem de sıradan olmak farklılıktı.Herkesin kendine özel, hayran edici güçleri varken, ben hiçbir şeye sahip olamayan sıradan bir kızdım. Bu yüzden içimde biriktirdiğim zayıf ve güvensiz benliğim, hiç beklemediğim anda, elime geçen sırlarla...