Ağrıyan vücuduma aldırış etmeden yataktan kalktım. Hayaidesu, Rias ile konuşabilmiş miydi? Olan biteni öğrenebilecek miydik? Endişeyle evin içinde cirit atarken sonunda pencereden Hayaidesu ile Rias'ın geldiğini gördüm. Neler konuştuklarını merak ettiğim için evden çıktım ve onlara doğru yürümeye başladım. Beklediğimden daha farklı bir hava vardı ortamda. Keyifleri yerinde gibi gözüküyordu, ikisinin de yüzü pespembeydi. İçeriye girip soluklanmalarına müsaade etmeden "Her şey yolunda mı" diye sordum. Bu zamana kadar sabırla beklemiştim ama Hayaidesu yüzünden sonunda merakıma yenik düşmüştüm. Pür dikkat ikisini izleyip bir cevap bekledim.
Hayaidesu elini Rias'ın sırtına götürdü ve hafifçe birkaç vurarak "Endişelenecek bir şey yok Lluvia" dedi. Ne yani bu kadar mı? Gözlerimi Hayaidesu'nun üzerinden Rias'a doğru kaydırdım ve bir şeyler söylemesini bekledim. Bir cümleden daha fazlasını beklediğimi anlayan Hayaidesu, "Önce eve girip oturmaya ne dersin Lluvia?" Utanarak "Ah, haklısın sabırsız davrandım" dedim. Hem Rias hem Hayaidesu benimle alay edip gülmüştü. Rias, kıkırdayarak "Gerçekten çok sabırsız birisin" dedi. Hayaidesu ise "Bu zamana kadar nasıl kendini tutabildin gerçekten hayret ediyorum" derken sırtımdan eve girmem için beni ittiriyordu.
Hayaidesu'nun zoruyla kalktığım yatağa geri yatırılmıştım. "Evet, sizi dinlemeye hazırım." Yavaşça yer minderine yerleşen Rias'dan herhangi bir hamle gelmeyince, Hayaidesu olan biteni anlatmaya başlamıştı. Rias ise onun her kelimesinin ardından, sözlerini onaylar şekilde kafasını sallamakla yetiniyordu.
Anlatılanlar hem mantıklı hem mantıksız geliyordu. Denetlenen Rias, ama izleniliyor hissine kapılan bendim. Kafam gerçekten karışmıştı fakat Hayaidesu çoktan ikna olmuş gibi gözüküyordu.
Sanırım bazı şeyleri kafamda kurmaya başlamıştım...
Düşüncelerim arasında kaybolurken istemeden kaşlarımı çatmıştım. Rias fark etmiş olacak ki, yumuşak bir ses tonu ile "Seni bu kadar endişelendirdiğimin farkında değildim. Karanlık Orman'a geri dönmek istemediğimi biliyorsun... Özgürlüğüm için yapmam gerekeni yapıyorum, umarım beni anlarsın" dedi. Kalbimdeki huzursuzluğu bastırmak için dudaklarıma kondurduğum zoraki bir gülümseme ile "Anlıyorum" dedim. Rias'a inanmamak için şimdilik bir sebebim yok gibi duruyordu fakat içimden bir ses gardımı indirmemem gerektiğini söylüyordu.
Hava kararmaya başlıyordu, ilaçların etkisinin bitmesinden midir bilmiyorum ama kendimi pek iyi hissetmiyordum. Kalan son enerjim ile benim yüzümden ağırlaşan havayı düzeltmek için "Zero'da yaşananlar hepimizi bir şekilde etkiledi. Lütfen artık birbirimizden bir şeyler saklamayalım." Gözlerimi kısıp Hayaidesu'yu bakarak "Ve bir daha habersiz ortalıktan kaybolmak yok" dedim altına basa basa. İkisi de kabahatlerinin farkındaydı. Uysalca kafalarını dediklerimi onaylar şekilde sallarken, "O halde benimle birlikte tekrar edin bakalım" dedim.
"Artık, birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için." Şaşkın bir ifade ile birbirlerine baktıktan sonra tekrar ettiler, "Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için." Gülümseyerek "Harika! Anlaştık" dedim.
Hayaidesu merakla "Bu şairane cümle nereden çıktı böyle" diyerek beni sorguladı. Bilmişlik taslayarak "Meydanda ki kütüphaneye arada bir uğrarsan, sen de birkaç şairane cümle öğrenebilirsin belki" dedim göz kırparak. Gözlerini devirip iç çekmişti. Bana tekrardan laf yetiştirmesine fırsat vermeden "Geç olmaya başladı, eve dönsen iyi olur" dedim. "Evet, geç oldu ama gitmeden, sen de bir söz vermelisin." Konuşurken gözlerini benden kaçırmaya özen gösteriyor gibiydi. "Bir daha asla pervasız davranmayacaksın. Çok daha kötü yaralanabilirdin, bunu unutma" dedi. Onu gerçekten korkutmuştum. Gülümseyerek "Söz" dedim.
Mutlu olmuş olacak ki gülümserken tüm göz çizgileri ortaya çıkmıştı. Şefkatle alnıma bir öpücük kondurduktan sonra "Teşekkürler" dedi. Evden ayrılmak üzereyken geri dönüp, eliyle Rias'ın kafasını, yavru bir kediymişçesine okşayıp "İyi geceler" dedi ve gitti.
Hayaidesu gider gitmez tekrardan tuhaf bir atmosfer içine girmiştik. Tüm verilen sözlere, şatafatlı arkadaşlık yeminlerine rağmen, ilk defa Rias ile aynı evde kalmamız beni rahatsız etmişti.
Sanırım içten içe, ben farkına varmadan kalbim kırılmıştı. Kısa zaman içinde Rias'a çok bağlanmış, çok güvenmiştim. Hayal kırıklığına uğramaktan korkuyordum, onu kaybetmekten de. Aramızda hiçbir zaman sır olamaz sanıyordum.
Ne kadar çocukça bir düşünceymiş diye geçirdim içimden.
Birden yatağımın üzerine ve derin düşüncelerime dalan Rias "Bundan sonra senden hiçbir şey saklamayacağım, ne olursa olsun o yüzden lütfen artık neşelen." Yanaklarımı ellerinin arasına alarak "Kendini daha iyi hissettirecekse, bir daha ki görüşmemde benimle gelebilirsin" dedi. Söylediklerine şaşırarak kaşlarımı kaldırdım ve "Senin için sorun olmaz mı?" Hâlâ sıkmakta olan yanaklarımdan dolayı ne söylediğim doğru dürüst anlaşılmıyordu. Gülerek "Evet, sonuçta sır olması gerekiyordu ama bir şekilde kılıf uydurmaya çalışırım" dedi. Başını konsey ile daha fazla derde sokmasını istemiyordum ama, "Düşüneceğim" dedim.
Yanaklarımı sonunda özgür bırakıp yanıma kıvrıldı. "Daha fazla sır yok dedik, bu yüzden..." Sözlerini bitirmeden kafasını çarşafın altına soktu ve ayaklarını deli gibi çırpmaya başladı.
Kazan gibi çatlayan kafamı görmezlikten gelerek "Ne oldu, neye bu kadar heyecanlandın" diye sordum.
Kafasını, yarıya kadar çarşaftan çıkardı ve "Hayaidesu" dedi. Şaşkınca gözlerimi pörtleterek "Çabuk söyle, neler oldu?" Dışarıda, ikisinin de pembeleşen yüzlerini gördüğümde tuhaf bir şeyler olduğunu fark etmiştim.
Rias heyecanla olan biteni tek nefeste anlatmıştı. Hayaidesu'nun ona nasıl sarıldığını, onu avuttuğunu... Hayaidesu'dan hoşlandığı zaten belliydi, Hayaidesu'nun da bunu bildiğine emindim fakat bu zamana kadar Rias'a karşı adım atma niyetinde değil gibiydi. Sanırım fikrini değiştirmişti.
Az öncesine kadar hissettiğim tüm kaygıların yerini heyecan almıştı. Rias'a sarılarak "Tüm kalbimle ikinizi destekliyorum" dedim. Rias'ın mutlulukla ayaklarını çırpmaya devam etmesi yüzünün komik bir şekilde kızarmasına neden olmuştu. Bu gidişle yatak kırılacaktı. "Rias, biraz sakinleşmelisin. Henüz heyecandan kendini kaybettirecek bir durum yok" dedim ciddi bir tonla. "Senin için bir plan yapmalıyız. Hayaidesu'nun nelerden hoşlandığını, boş zamanlarında neler yaptığını hepsini açıklayacağım sana." Sesimi temizlemek için yalandan birkaç kez öksürdüm "Fırsatı iyi değerlendirmelisin, bu ciddi bir mesele" dedim. Çöpçatanlık modum yine aktifti. Rias beyaz çarşafın içinde yumurta gibi gözüken kafasını salladıktan sonra "Peki ya sen?"
"Ben mi, ne olmuş bana?"
"Bu zamana kadar hiçbirinden hoşlandın mı diye soruyorum" dedi. Gözlerimi tavana diktim ve bir süre düşündükten sonra yüzümü Rias'a doğru döndüm "Sanırım hayır" dedim. Bu zamana kadar bunu düşünmemiştim bile. Hayatımda doğru düzgün iletişim kurduğum tek erkek Hayaidesu idi.
Hatırladım da küçükken köyden birkaç çocuk benden hoşlandığını itiraf etmişti. Hatta biri yollardan bulup kopardığı birkaç dal çiçeği bana vermişti. O zamanlar çocuk gözüme çok tatlı gelmişti. Heyecanla Hayaidesu'nun evine doğru koşup annesine aldığım ilk çiçekleri göstermiştim. Ertesi gün meydanda Hayaidesu'yu, çocukları eline aldığı bir dal parçası ile kovalarken yakalamıştım. Tüm bunları hatırlamak istemeden sesli gülmeme sebep olmuştu.
Meraklı gözlerle neye güldüğümü anlamaya çalışan Rias'a gözlerim yorgunluktan kapanırken "Ahh önemli bir şey değildi, umarım ben de yakında senin gibi çok hoşlanacağım biri ile karşılaşırım" dedim.
Evet yeni bölüm hakkında düşüncelerinizi alalım. Sizce kim haklı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜR- GÜÇ YOLUNDA(DÜZENLENİYOR)
FantasyBenim hikayem de sıradan olmak farklılıktı.Herkesin kendine özel, hayran edici güçleri varken, ben hiçbir şeye sahip olamayan sıradan bir kızdım. Bu yüzden içimde biriktirdiğim zayıf ve güvensiz benliğim, hiç beklemediğim anda, elime geçen sırlarla...