RİAS'IN AĞZINDAN;
Arkama bakmadan koşuyordum, dikenli çalılıkların vücudumda oluşturduğu her bir yara tek tek sızlarken, canımın acısını umursamadan koşmaya devam ediyordum. Zifiri karanlıkta saklanabileceğim bir yer arıyordum.
Korkum, kalbimin endişe ve panikle atmasına sebep olurken göğsümde oluşan ağrı nefesimin kesikleşmesine ve yavaşlamama neden oluyordu. Arkamda duyduğum kana susamış hırıltı sesleri bana yaklaştıklarını hissettiriyor, kulaklarımı tıkama isteği yaratıyordu.
Yaşamak istiyorum, buradan kurtulmak ve özgürce uçmak istiyorum. Bu istek zihnimin içinde yankılanırken ayağımın takıldığı ağaç kökü ile tüm umut ve düşüncelerim benimle beraber yere yığıldı. Üzerime doğru gelen biçimsizden kurtulmak için etrafımı saran sık ağaçlara aldırmadan, büyük kahverengi kanatlarımı geriye gerdim kalan son gücümle hızlıca çırparak, benden tekrar ayağa kalkıp koşmamı sağlayacak kadar ileriye uçmasını sağladım. İçimde istemsizce tekrar dirilen umuda sarılarak kaçmaya devam ettim.
Hırıltı sesleri kesilmişti. Sonunda yüzüme vuran parlak ışık ile Karanlık Orman'dan çıkabildiğimi fark ettim. Kurtuldum. Derin bir nefes aldıktan sonra başımı ışığın geldiği yöne, gökyüzüne doğrulttum. Çok güzel, ay ışığı...
Acıkmaya ve susamaya başlamıştım. Vücudum artık beni taşımıyordu, bir an önce geceyi geçirebileceğim bir yer bulmalıydım.
Yavaş adımlarla ilerlerken duyduğum su sesi ile olduğum yerde durdum ve sesin geldiği yöne doğru ilerlemeye başladım. Önümde duran birkaç dalı ittirdikten sonra ilerlemeye devam ettim. Kısa bir süre sonra karşımda duran göl ve devasa ağacı görünce ufak bir şok geçirdim. Gökteki yıldızların ve ay ışığının bu yeri kutsuyormuş gibi bir görüntüsü vardı. Göle yaklaşıp eğildim ve iki elimi birleştirerek suyu içmek için uzandım. Sonunda biraz rahatlamıştım. Yaralarımı temizlemek için elimi tekrar suya daldırdım. Gölün soğuk suyuyla kanayan yerlerimin acısını dindirmeye çalıştım. Tüm yaralarımı temizlediğimden emin olup, gözüme kestirdiğim ağaç kökünün altına sığındım. Büyük kanatlarımla kendimi sararak derin bir uykuya daldım.
Sabah duyduğum yüksek kahkaha sesleriyle uyanmak zorunda kaldım. Yarı uykulu bir şekilde gözlerimi ovuşturup fark edilmemek amacı ile altında uyuduğum ağaç köküne biraz daha sığındım. Seslerin geldiği yöne doğru baktım. Genç bir kız ve oğlan beraber eğleniyor gibi duruyordu. Oğlanın açık kahve saçları vardı ve gözlerinin mavisi buradan bile belli oluyordu. Boyu epeyce uzundu fakat iri değildi. Ardından yanında minicik kalan kıza yöneldi gözlerim. Güneşin altında mücevher gibi parlayan mor küt saçlarının kulağının arkasına atmıştı.
Kızı incelerken yanında duran çocuğun ortadan kaybolduğunu fark ettikten sonra yerimden şaşkınca doğruldum. Şimdi buradaydı? Etrafıma bakarken arkamda bir anda beliren mavi gözlerle olduğum yere çivilenmiştim. Gözlerini kırpmadan bana bakmaya devam ederken, ben de ağzım açık bir şekilde onun gözlerine kenetlenmiştim. ''Çok güzeller...'' İstemeden ağzımdan kaçırdığım bu sözlerden sonra çocuğun ukala bir şekilde kahkaha atması ile ne dediğimin farkına varmış hemen elimle dudaklarımın üstünü kapatmıştım.
İki eli belinde bana doğru eğildi ve içine çekildiğim gözlerini kısarak "Sen kimsin" diye sordu. Sesimin güçlü çıkmasını umarak ben "R-Rias" dedim ve ne yazık ki sesim güçlü çıkmamıştı, hatta adımı söylerken kekelemiştim. Daha önce hiç normal bir insan ile yakın temas kurmamıştım. "Peki sen-siz kimsiniz?" Sorumu sorarken yaralanmış kocakanatlarımı yavaşça geriye doğru çektim ve kapattım. Görmemiş olmasını umuyordum fakat alaycı gülümsemesi ile ne yapmaya çalıştığımın farkında olduğunu barizce belirtmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜR- GÜÇ YOLUNDA(DÜZENLENİYOR)
Viễn tưởngBenim hikayem de sıradan olmak farklılıktı.Herkesin kendine özel, hayran edici güçleri varken, ben hiçbir şeye sahip olamayan sıradan bir kızdım. Bu yüzden içimde biriktirdiğim zayıf ve güvensiz benliğim, hiç beklemediğim anda, elime geçen sırlarla...