Herkese merhaba, sonunda yeni bölüm ile karşınızdayım. Bu bölümü, geçiş bölümü olarak düşünebilirsiniz. Daha uzun yazmak istedim fakat sizi daha fazla bekletmemek için bu şekilde yayınlamaya karar verdim. Umarım severek okursunuz.
Kitaba destek olmak için de yorum ve beğenilerinizi esirgemeyin lütfen🙏🏼 İyi okumalar.
Bir süredir Rui'nin söylediği gibi duvarları yosun tutmuş ucu bucağı gözükmeyen bu mağaranın içinde dümdüz ilerliyorduk. Küf ve ölmüş hayvan leşlerinin kokusu burnumu sızlattığı ve öğürmeme sebep olduğu için burnumdan değil, ağzımdan nefes almayı seçmem başımın ağrımasına sebep olmuştu.
Eski insanların, patlama esnasında bu ve bunun gibi mağaraları sığınma amaçlı kullandıklarına dair hikâyeleri duymuştum fakat mağaraların gerçekten var olabileceğini ve diğer bölgelere geçiş olarak kullanabileceğimizi asla tahmin edemezdim. Zamanımız olsaydı ve bu kadar kötü kokmasaydı her bir köşesini keşfetmeyi çok isterdim.
Yolumuzu kaybetmemek ve birbirimizden kopmamak için ele ele tutuşarak tek sıra halinde ilerlemeye devam ettik. Gerçekten doğru yoldan mı ilerliyorduk, Rui'ye güvenebilir miydik bilmiyordum ama iş işten çoktan geçmişti ve dümdüz ilerlemekten başka çaremiz yoktu.
Çıkışa az kalmış olmalıydı ki, içeriye giren ışık huzmeleri bu boğucu karanlık yeri aydınlatmaya başlamıştı. Sonunda derin bir nefes alabilirdim. Ormanda geçirdiğim birkaç gün bile güneş ışığını deli gibi özlememe yetmişti. Mağaradan dışarı adımımı atar atmaz kollarımı iki yana açıp, gözlerimi kapattım. Batmak üzere olan güneşi tüm tenimde hissettim. "Dünya varmış." Rahatça nefes alıp verdikten sonran etrafa göz gezdirdim. Sonunda Liber'deydik. İlk defa bu kadar uzaklara kadar gelmiş olmamız heyecan vericiydi. İstemeden iç çektim. Sessizliğin hâkim olduğu bu yerde sonunda güvendeydik.
Rias ile Hayaidesu sırtladıkları çantaları yere bırakıp dinlenirken etrafa göz gezdirdim. Karanlık Orman'dan çok uzakta sayılmazdık ama etrafta sadece tek tük ağaç vardı. Kayalık ve taşların yanı sıra, sararmış otlar ve çalılar her yeri sarmıştı. Birden esen rüzgarla birlikte hissettiğim titreme ile kollarımı birbirine kavuşturarak ısınmaya çalıştım. Buranın, Nulla' ya göre daha soğuk olduğu aşikardı.
Daha fazla vakit kaybetmemek için heyecanla çantamdan haritayı çıkardım. İki elimle tuttuğum haritayı göz hizama kadar kaldırarak gölün olduğu yeri saptamaya çalıştım. Buradan çok uzakta olmamalıydı. Haritayı incelerken sırıtmamı durduramıyordum. Yakında taşı elime alabileceğim düşüncesi içimi huzurlu dolduruyordu. Ben, beni bekleyen geleceğin hayaliyle, anın tadını çıkartırken birden elimde ki haritanın alınmasıyla gerçekliğe dönmüştüm.
Haritayı alıp Rias'ın da üzerinde oturduğu kayaya doğru yönelen Hayaidesu "Hemen gidip taşı almak istediğini biliyorum ama önce plan yapmalıyız, hava kararıyor" dedi. Oturacak başka bir yer yokmuş gibi iki kişinin zar zor sığdığı pürüzlü kayaya kaykıla kaykıla sığıştım.
"Ee plan ne o zaman" diye sordum masum masum Hayaidesu'nun gözlerine bakarak. Yerin darlığından rahatsız olarak bir sağa bir sola kaykılıp kendine alan yaratmaya çalıştı.
"Hava karardığında taşı bulmak zorlaşabilir o yüzden burada ateş yakıp, kamp yapabiliriz." Haritada işaretlediğimiz gölü göstererek "Sabah olduğunda yola çıkar taşı buluruz, göl nasılsa yakın gözüküyor" derken Rias araya girdi "Ee sonrasında tekrar ormana dönmemiz gerekecek, akşam olmadan eve dönebilir miyiz sizce?"
Güzel soruydu. Elimle kafamı kaşıyarak "Taşı almaya odaklandığım için dönüş yolunu hiç düşünmemiştim" dedim. Hayaidesu alay ederek "Düşünsen de fark etmezdi, plan yapma konusunda berbatsın" dedi. Ben, gülerken koca avcuna sığdırdığı kafamı sağa sola sallayan Hayaidesu'nun elinden kurtulmaya çalışırken dönüş yolunu kendine şimdiden dert eden Rias ise bir taraftan Hayaidesu'nun, kafamı tutan elinden kurtulmam için yardım ediyor, bir taraftan da Hayaidesu'yu sarsarak soru yağmuruna tutuyordu. "Plan ne? Emin misiniz, akşam olmadan varabilir miyiz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜR- GÜÇ YOLUNDA(DÜZENLENİYOR)
FantasyBenim hikayem de sıradan olmak farklılıktı.Herkesin kendine özel, hayran edici güçleri varken, ben hiçbir şeye sahip olamayan sıradan bir kızdım. Bu yüzden içimde biriktirdiğim zayıf ve güvensiz benliğim, hiç beklemediğim anda, elime geçen sırlarla...