Herkese Merhabalar, uzun bir aradan sonra sonunda yeni bölümü yükleyebildim. Umarım okurken keyif alırsınız ve bol bol yorum atarsınız :D
Kapı hızlıca açıldı ve içeriye iri iki adam girdi. Rias ile beni kollarımızdan tutup dışarıya sürüklemeye çalışırlarken Hayaidesu, bir taraftan tutulan kolumu kurtarmak için mücadele ediyor bir taraftan da durumu açıklamaya çalışıyordu. Gerçekten absürt bir durumun içerisindeydik. Tek istediğimiz diğer herkes gibi kayıt yaptırmaktı. Bu kadar abartılacak, krizlere girilecek bir durumun içine düşeceğimizi tahmin etmemiştim.
Ahh. Daha fazla direnmeyi bırakarak beni sürüklemelerine izin verdim. Ne olacaksa olsun... Merdivenleri birer birer zor bela inmiştik. Heyecanla girdiğimiz şatonun giriş kapısından şimdi sürüklenerek çıkarılıyorduk. Bundan sonra ne olacaktı? Bizi kabullenecekler miydi? Cezalandırılacak mıydık? Ben kendi düşüncelerimin içinde boğulurken, çoktan dışarı çıkmış, ana kapıdan uzak boş bir araziye gelmiştik.
Bir dakika! Panikle arkama bakmaya çalıştım. Rias nerede? Ne ara ayrı düştük? Onu kaybetmiştim, ne tarafa doğru götürüldüğünü görememiştim bile. Endişe ile etrafıma bakınmaya devam ettim fakat bu geniş arazide, ben ve bu koca adamdan başka hiçbir şey yoktu. Derin bir nefes vererek kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Rias'ın kolayca korkabilen bir yapısı vardı ama aynı zaman da inatçıydı da eminim iyi olacaktır. Şu anda güvende olmasını ummaktan başka çarem yoktu.
Kolumdan sürüklemeye devam eden adamın sonunda durup, tüm gücü ile beni öne doğru savurmasıyla yeri boylamıştım. Gerçekten bunu yapması şart mıydı? Sinirlerim iyice bozulmuştu. Hışımla ayağa kalkıp ellerimle eteğimi silkelerken sert bir şekilde beni uyardı. "Burada bekle ve aptalca bir şey yapmaya kalkma." Uyarısının hemen ardından arkasına bakmadan gitmişti.
Bu koca arazide tek başıma kalmıştım. Ne yapmam gerekiyordu? Ne zamana kadar burada böylece dikilmek zorundaydım? Ahh... Belki de buradan arkama bakmadan uzaklaşmalıydım. Korkunun hücum edip, aklıma soktuğu çirkin fikirleri uzaklaştırmak için kafamı sağa sola hızlıca salladım. Hayaidesu muhtemelen güvendeydi fakat Rias'ın ne durumda olduğunu bilmiyordum. Sakinleşmeli ve mantıklı düşünmeliydim.
Korkuma yenilmeden sakince yerimde beklemeye devam ettim. Birkaç dakika sonra sarı saçlarını tepeden toplamış kadın, bu ıssız araziye ayak basmış, benim olduğum yere doğru gelmeye başlamıştı. Gömleğinin dışına giydiği sıkı korse ve uzun bacaklarını saran dar pantolonu ile hem zarif hem de cesur bir duruş sergiliyordu.
Hızlıca yanıma gelip elini uzattı "Merhaba ben konsey üyesi Tindra." Gözlerim hala karşımda duran kadını süzüyordu. Omuzları dikti ve kendinden emin bir duruşu vardı. Karşımda duran bu kadına ne kadar hayran kalsam da bizi soktukları durumu unutup arkadaşça davranacak kadar yüce gönüllü değildim.
Karşılamasına cevap vermediğimden olsa gerek yalandan birkaç kez öksürdükten sonra uzattığı elini geri çekerek "Çok korkmuş olmalısın" dedi. Korkmak mı? Hayır daha neler. Gerçekten öyle bile olsa bunu ona göstermemem gerekiyordu. Gözlerimi hafifçe gözlerine diktim ve gülümseyerek "Üzgünüm, ben Lluvianna." Meydan okurcasına üzerine diktiğim gözlerini kaçırmadan "Lluvianna, tanıştığımıza göre seni daha fazla bekletmeden konuya gireceğim" dedi.
Yalandan tatlı bir şekilde gülümseyerek devam etti, "Duyduğuma göre özel gücün bir taşmış." Alay edercesine söylediği cümleden sonra dudakları hafifçe yukarı kıvrılmıştı. "Yukarıda olanlar için üzgünüm, böyle bir şeyi ilk defa duydukları için dalga geçtiğini düşünmüş olmalılar" dedi. Siz inanıyor musunuz ki burada böyle konuşmaya devam ediyorsunuz diye geçirdim içimden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜR- GÜÇ YOLUNDA(DÜZENLENİYOR)
FantasyBenim hikayem de sıradan olmak farklılıktı.Herkesin kendine özel, hayran edici güçleri varken, ben hiçbir şeye sahip olamayan sıradan bir kızdım. Bu yüzden içimde biriktirdiğim zayıf ve güvensiz benliğim, hiç beklemediğim anda, elime geçen sırlarla...