Herkese merhabalar. Yeni bölüme hoşgeldiniz. Bu bölümü yayınlamak düşündüğümden fazla zaman aldı, beklettiğim için üzgünüm ama bu bölümün kafanızda ki soru işaretlerini çoğunu gidereceğini umuyorum. Umarım severek okursunuz.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. En büyük motivasyonumun sizin yorumlarınız. Şimdiden teşekkür ediyorum. Hepinize keyifli okumalar.
Haritada gösterildiği gibi kuzeye doğru ilerlemeye başladık. Altımızda ki kuruyan toprak, her adımımızda yalnızlığını ve acısını haykırır gibi biraz daha çatlıyor, ufalanıyordu. Yetmiş beş yıl öncesinde gerçekleşen patlamadan sonra Liber'e ulaşım zorlaşmış, halk gittikçe fakirleşmişti. Bayan Nenpai'nin anlattığına göre fakirliklerine rağmen insanlar güler yüzlü ve sıcakkanlılardı lakin durumdan hoşnut olmayan bir kesim, Liber'e hak ettiği değerin verilmesini öne sunarak dokuz, on yıl önce konseye karşı ayaklanma başlatmışlardı. Umduklarının aksine bu durum halk için kötü sonuçlanmıştı. Ayaklanma, kısa sürede bastırılmış, bastırıldığı o zamandan beri de Liber'e giriş ve çıkışlar sıklıkla denetlenmeye başlanmıştı.
Dünya denilen gezegenden kaçıp Spero 'da yeniden hayat inşa eden eski insanlar çok geçmeden tekrar ve tekrar kaosa sebep olmuşlardı. Sanırım doğamız buydu. Nereye gidersek gidelim, hangi zaman içinde yaşarsak yaşayalım asla mutlu olamıyor, asla yeterli hissedemiyorduk. Birden kafamın içinde doluşan tarihimizi düşünmek başıma ağrı girmesine sebep olmuştu. Kafamı iki yana sallayarak aklımdakileri süpürüp, yola odaklanmaya çalıştım.
Bodur, kurumuş sarı çalıların içinden yürümeye devam ederken bu sefer de hipnoz olmuş gibi Yoru'nun en son söylediği cümle kafamda yankılanıp duruyordu. "Konsey denetimine girmek istemediniz demek." Birden yolumuza çıkıp agresif ve benimseyici davranışlarından sıyrılmış, garip bir şekilde yolumuzdan çekilmiş, hatta söylediğim şey hoşuna gitmiş gibi gülümsemişti. Geçmişi düşününce onların da bir işler karıştırabileceği düşüncesini akımdan atmak için kafamı iki yana birkaç kez salladım. Bunu ne sormaya ne de öğrenmeye cesaretim yoktu.
Baktıkça başımı döndüren birkaç sıra dik dağları da arkamızda bıraktıktan sonra Vitae'ye kıyasla küçücük kalan göle sonunda ulaşmıştık. Suyun rengi düşündüğümden çok daha koyu ve korkutucuydu neyse ki göl büyük olmadığı için taşı bulmak kolay olacaktı. Tabii eğer doğru yere geldiysek. İki elimi belime koyarak uzaktan gölü inceledikten sonra Hayaidesu ile Rias 'a olduğumuz yerden sağa doğru çember çizerek gölü incelemelerini istedim. Ben de sol taraftan aynı şekilde taşı arayacaktım. Üçümüz de gölün kenarında ayrı ayrı birkaç kez tur atmamıza rağmen taşa dair herhangi bir iz bulamamıştık. Bunca yolu boşuna gelmiş, bunca badireyi boşuna mı atlatmıştık? Hayır o kesinlikle buradaydı. Elimi kalbime koyup panik yapmadan düşünmeye çalıştım. Garip olduğunu biliyordum ama içimden bir ses doğru yerde olduğumuzu söylüyordu. Sadece Vitae' de olduğu gibi kolayca bulabileceğim bir yerde değildi hepsi bu.
Israrımla gölün etrafını birkaç kez daha turladıktan sonra Hayaidesu ve Rias pes etmiş, buldukları ıslak, yosun tutmuş kütüğün üzerine oturmuşlardı. Göle bakarak iç çektim. Taşı bulmak için bir yolum daha vardı. Ne yapmam gerektiğini az çok biliyordum. Ama ya yanılıyorsam... Korkunun ecele faydası yoktu. Deneyip görmeliydim. Dibi gözükmeyen koyu gri göle göz gezdirdim. Oldukça korkutucu gözüküyordu ama başka şansım yoktu. "Rias çantanda ki havluyu hazır et, ihtiyacımız olacak." "Bu havada suya mı gireceksin?" Hayaidesu şaşkınca kararımı sorguluyordu. Bunu yapmayı ben de istemiyordum tabii ki, "Evet, başka seçeneğim yok, sen de biliyorsun" dedim usulca. Omuzlarını silkerek "İstediğini yap, nasılsa beni hiç dinlemiyorsun ama hasta olup Hayaidesu ilaçlarım nerede, Hayaidesu çayım nerede diye ağlayıp sızlanma bana." "Ne zaman sızlanmışım!" Kaşlarımı çatarak yüksek sesle dile getirdiğim inkarıma inanmayan ikisi alayla gülmeye başladı. Eliyle kahkaha atan ağzını kapatan Rias "Merak etme ben sana bakarım" dedi anne edasıyla. Teşekkür edip Rias'ın yanağına öpücük kondurdum. Suya girmek için hazırlanırken Hayaidesu arkasını dönüp "Fazla uzun sürmesin ve dikkatli ol" diyerek son kez uyardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜR- GÜÇ YOLUNDA(DÜZENLENİYOR)
FantasíaBenim hikayem de sıradan olmak farklılıktı.Herkesin kendine özel, hayran edici güçleri varken, ben hiçbir şeye sahip olamayan sıradan bir kızdım. Bu yüzden içimde biriktirdiğim zayıf ve güvensiz benliğim, hiç beklemediğim anda, elime geçen sırlarla...