YARATIK

42 5 6
                                    

Herkese merhaba. Medyada ki resim Kara Orman'a ait, kabileleri kabataslak gösteren bir harita. Okurken yardımcı olmasını umuyorum. 

Keyifli okumalar :))

Mağaranın içinden ormana geri dönerken alışılmışın dışında, ölüm sessizliğimiz yüzünden mağara tavanından yere damlayan su damlarının sesini duyabiliyordum. Yoru'nun anlattıklarını hala daha sindirememiştim. Kalbim karmakarışık duygular içerisindeydi. Artık kime güvenmem gerektiğini, kimin haklı, kimin haksız olduğunu bilemiyordum. Siyah beyaza, beyaz ise siyaha bulanmış vaziyetteydi.

Öğrendiklerimi bir anlığına da olsa unutmak için elimde sıkıca tuttuğum mavi taşa baktım. Baş parmağım ve işaret parmağımın arasında tutarken, daha iyi görebilmek için göz hizama kaldırdım. Yeşil taşın aksine içinde mavinin tonlarını da bulunduruyordu. Oval taşın dış kısmı koyuyken iç kısmı turkuaz ve açık mavi karışımıydı. Tek gözümü kapatarak yakından inceledim. Renklerin karışımı o kadar olağanüstüydü ki içinde evren saklıyormuş gibi hissettiriyordu. Taşı incelemem Rias'ın sesi ile bölündü.

"Akşam olmadan ormandan çıkmalıydık, hava muhtemelen kararmaya başlamıştır."

Strese girdiği için, her zaman yaptığı gibi parmaklarıyla oynamaya başlamıştı. Sağ elindeki parmakların birkaçını çıtlatırken çekingen bir ifade ile "Şimdi ne yapacağız" diye sordu. Hiçbir fikrim yoktu. Düşünme yetimi Liber 'den ayrılırken kaybetmiştim. Hayaidesu coşkulu bir şekilde "Cerus kabilesinde kalamaz mıyız yine?" Ben ve Rias'ın aksine hala dinçti ve sağlıklı düşünebiliyordu. Yanımızda olduğu için şanslıydık. Rias "Hayatta olmaz!" diye çıkıştı. Endişesini sonunda yüksek sesle dışarıya vurmuştu. Ağlamaklı suratı ile "Açıkça gitmemizi ve bir daha gelmememizi vurgulamışlardı. İnanın nezaketi sadece bir günlüğüneydi."

Bunu söylemesine şaşırmıştım çünkü Jacel oldukça nazik ve düşünceli birine benziyordu. Evet, açıkça geri gelmememizi söylemişti ama gidecek bir yerimiz yokken bizi ortada bırakacak birisine kesinlikle benzemiyordu. "Sadece gidip soramaz mıyız" diye sordum elimde tuttuğum taşı çantama koyarken.

Ellerini aşağıda yumruk yaparak "Hayatta olmaz" dedi. Yine tuhaf davranmaya başlamıştı. İstemsizce Hayaidesu ile birbirimize bakmıştık. O da anlamadığını ifade etmek için omuzlarını yukarı kaldırıp dudağını büzmüştü.

"Ee ne yapacağız o zaman" diye sordum bıkkınlıkla. Kollarıyla kendini sararken "Bilmiyorum" dedi. Birkaç saniye düşündükten sonra kızgın bir sesle "Sen, o çocuğu dinlemeseydin gecikmezdik." Kurduğu cümle, takındığı tavır sinirimi bozmuştu. "Dinlemek dışında bir seçeneğim yoktu çünkü! Tafra yapacağına çözüm bul madem bu kadar endişeliysen" dedim yüksek sesle. Canı kavga istiyordu sanırım. "Dinlemek zorunda değildin! Senin yüzünden ormanda daha fazla kalmak zorunda kalacağız." Sabrımı yitirmek üzereydim. Rias'ı suçlayarak, "Sen tüm bu olanları bize daha önce anlatsaydın dinlemek zorunda kalmazdım!" "Ormanda olan, ormanda kalır. Bunları konuşmamız yasaktı!" Sözleri sadece içi boş bahane gibi geliyordu. Alttan almak yerine üzerime daha fazla geliyordu. Sinirimi bastırmak için sesli derin bir nefes alıp verdim. Tam cevap verecektim ki Hayaidesu araya girerek "Kavga etmenin sırası değil. Önce buradan bir çıkalım sonra buluruz bir yolunu" dedi sakince.

Rias yüzünden Yoru'nun hikayesi tekrar kafamda plak gibi çalmaya başladı. Öğrendiğim gerçekleri unutmak için elimi anlıma bastırdım. Hayatımdaki tek aksiyon Hayaidesu ile çıktığımız küçük keşifler iken şimdi her şeyin yalan olduğu düğümün içerisinde kaybolmuş, hayatımı sorguluyordum. Yol boyunca bastırmaya çalıştığım tüm o duygular en sonunda patlamıştı. Gözlerimden akan yaşları saklamak için iki elimle yüzümü kapatırken olduğum yere çömeldim. Hıçkırıklarımı bastıramıyordum. Avazım çıktığı kadar ağlamak istiyordum. Ellerimi yüzümden çekerek buğulu gözlerle sırtımı sıvazlayan Hayaidesu' ya baktım. Buruk bir gülümseme ile "Ben, Bayan Nenpai'nin kötü biri olduğuna, casusluk yaptığına inanmıyorum" dedi. Sümüklerimi çekerken Hayaidesu'nun sözlerine inanarak kafamı aşağı yukarı salladım. İnanmak istediğim şey buydu. Gözümden akan yaşları silerken "İşin aslını, doğrusunu eve gidince kendisine sorarız. Bize doğruları söyleyeceğinden eminim" dedi. Kafamı tekrar sallarken "Evet, Bayan Nenpai'nin eminim sebepleri vardır. Bizi incitecek hiçbir şey yapmaz" dedim.

MÜHÜR- GÜÇ YOLUNDA(DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin