Çalan telefonuma bakışlarım düşerken gördüm yazan ismini. Geç geleceğimi haber vermiştim oysaki.
Unutmuş muydu benim güzelim?
Yüzümdeki küçük gülümseme büyürken uzandım telefonuma. Seulgi bir kaç dakika daha bekleyebilirdi.
"Benim sevgilim bir gece bile bensizliğe dayanamaz mıymış?" Bir kaç saniye sonra bir boğaz temizleme sesi doldu kulaklarıma.
Ardından ise ince bir kadın sesi. "Merhaba beyfendi. Ben Seul hastanesinden arıyorum. Byun Baekhyun bir trafik kazası geçirmiş, bir kaç dakika önce hastanemize getirildi."
Parmaklarım neredeyse telefonu bırkacakken zorlukla tuttum telefonu yeniden. Kaza mı demişti o? Doğru duymuştum değil mi?
Ben Baekhyun'la konuşalı bir buçuk saat olmuştu. Eve az kaldığını söylememiş miydi? Trafik kazası geçirdiyse, neden şimdi kaldırılmıştı hastaneye?
Kulaklarım çıkarken zorlukla sordum. "D-durumu nasıl?" "Tetkikler yapılıyor, fazla kan kaybetmiş. Aile yakınlarına da haber verin lütfen."
Gözlerimin dolduğunu hissederken zorlukla kalktım ayağa. Dizlerim titriyordu. Ona bir şey olursa ne yapardım?
Yeni hayatımı, onunla yeni hayatımı hevesle başladığım yeni hayatımı nasıl devam ettirirdim?
Koşar adım çıktım yeni tuttuğumuz iş yerinden. Arkamdan seslenen seulgi de, bekleyen işlerde umurumda değildi. Tek düşündüğüm şey güneşimdi.
O olmadan hayatta kalamazdım. Onun ışığı olmadan etraf kapkaranlıktı. Tek bir ışık dahi yoktu.
Sevincim, neşem yaşamak için sebebimdi. Arabaya bindiğimde görmeyen gözlerle kullandım arabayı. Kaç tane kırmızı ışık geçtiğimi dahi bilmezken şans eseri sağ salim ulaştım hastaneye.
İçeri girdiğimde danışmaya ilerledim. Nefes nefeseydim. Döküldü ismi dudaklarımdan. "Baekhyun, Byun Baekhyun. Nerede?" Kız on altıncı oda dediğinde sakin olmaya çalışarak attım adımlarımı.
İçim titriyordu korkudan.
İçeriden çıkan doktoru gördüğümde hızla ilerledim yanına. ''Baekhyun, iyi mi?'' ''Siz yakını mısınız?'' ''Sevgilisiyim. Ailesi hayatta değil. Tek yakını benim, lütfen söyleyin iyi mi?''
''Omuzunda ve kolunda kırık var. Onun dışında başını sert çarpmış ama boynunda bir sıkıntı yok. Yinede beyin kanaması riskine karşı bu gece burada kalacak. Yapılan ağrı kesici yüzünde uyuyor, bir kaç saate kendine gelir.''
Derin bir nefes verirken kendimi rahatlatmaya çalıştım. Çok büyük bir şeyi yoktu. ''Görebilirim değil mi?'' Başını olumluca salladı ''Uyandığında çok yormayın.''
Doktor geniş koridorda ilerlemeye başlarken hızla açtım kapıyı. Bakışlarım hastane yatağında yatan meleğime ulaştığında gözlerimin dolmasına engel olamadım.
Sürmeyi yeni yeni öğreniyordu, bunu bildiğim halde yalnız başına araba kullanmasına izin vermiştim. Aptalın tekiydim.
Benim yüzümden zarar görmüştü.
Hızla çektim biraz uzakta olan sandalyeyi ve hemen yanı başına oturdum. Elini elimin arasına alırken, rahat bir nefes çekebilmiştim içime.
Geçen bir saatte arayan Seulgi'ye durumu anlatmış, bir kaç gün işlerden uzak kalacağımı söylemiştim. Baekhyun hala uyuyordu, ben ise hala onun güzel yüzünü izliyordum.
Yıllarca izlesem, bıkmazdım. Yıllarca sıkıca sarılsam, sıkılmazdım kokusundan.
Geçen süreyi bilmiyordum. Tek yaptığım şey sessizce oturup onu izlemek olduğundan saate bile bakmamıştım. Baekhyun gözlerini aralarken titrek bir nefes çekmiştim içime. Hızla ayağa kalkarken eğilmiş, saçlarını okşamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Frezya/Chanbaek
FanfictionChanyeol yıllardır insanları kafasında kokular ile tanımlardı. Mesela eşi, gösterişli bir parfüm kokardı. Yasemin ve biraz da portakal çiçeği. O gün her zaman toplantılarını yaptığı kafenin kapalı olması kaderin bir cilvesiydi belki de. Yeni açılan...