twenty three

244 20 0
                                    

Konuşmaya gidiyorsun yani?" Aynada saçlarımı düzelttim hızla. "O günden sonra çok düşündüm Luhan. O benim için tüm hayatını değiştirdi bir anda. Ben, ona güveniyorum sanırım. Biliyorum onun yapmadığını. Söylediklerinde samimiydi."

Bakışlarımı Luhan'ın bakışlarıyla buluşturdum. "Başta eve onunla dönmeme nedenim ona güvenmeme değildi. Kendimi yediremedim bunu. Herkes öğrendi, gördü. Bunu düşündüm üstelik okulumda benden hoşlanmayan yüzüme gülecek çok kişi var. Bunlar hala düşündükçe canımı sıkıyor ama onu seviyorum." Derin bir nefes verdim konuşmam bittiğinde.

Yaklaştı, sarıldı bana. Şarılışına karşılık verdim hızla. "Ne olursa olsun, hangi kararı veririrsen ver ben yanındayım. Sehun da öyle. Seni gerçekten seviyoruz." Gülümsedim hafifçe "iyi varsın. İyi ki varsınız Luhan."

Aynaya döndüm ve son kez süzdüm üzerimi. Bakışlarım telefona düştü ve saate baktım. Chanyeol evde olmalıydı. Ona gidiyordum. Sakince konuşacak ve aramızda ki buzları tamamen eritecektim.

Dört gün olmuştu. Sakinleşmiş ve düşünmüştüm. Onu seviyordum. Vazgeçemiyordum.

Çağırdığım taksi geldiğinde hızla bindim ve adresi verdim. Sırtımı arka koltuğa iyice yaslarken hafifçe gülümsedim. Geçen dört günde onu özlemiştim.

Yayınlanan fotoğraflardan sonra Chanyeol bir açıklama yapmış ve asistanının sarhoş olduğunu o yüzden böyle bir şey yaptığını söylemişti. Aralarında bir ilişki olmadığını, hala benimle sevgili olduğunu söylemişti.

Yutkundum ve bakışlarımı geçen yoldan ayırmadım. Açıklamada yalan olan yerler vardı. Seulgi sarhoş değildi. Bilerek öpmüştü Chanyeol'u.

Onunla yüzleşmek istiyordum. Hesap sormak istiyordum ama bir yandan da yüzünü bile görmek midemi bulandırabilirdi.

Bunun fikri bile sinirlerimin sıçramasına neden oluyordu. Taksi durduğunda ücreti ödedim ve hızla indim. Cebimde anahtarım vardı. Chanyeol belki de eve gelmemiştir diyerek anahtarımla girdim içeri.

Geniş hole açılan kapı ile duydum bağırış sesini. "Seulgi lütfen! Lütfen gider misin?" Kaşlarım çatıldı hızla. Seulgi demişti, Chanyeol'un sesi çok öfkeliydi.

"L-lütfen yapma bunu Chanyeol. Ben sadece seni seviyorum. Özür dilerim, Sunmi'nin oyununa ortak olmamalıydım. Özür dilerim ama hislerim gerçek. Seni seviyorum!"

Sunmi'nin isminin geçmesi bile öfkemi arttırırken hızla çıkardım telefonumu. Ses kaydını açarken ilerlemeye başladım. Ortada bir oyun vardı. Bunu kanıtlamam gerekebilirdi.

Benim sevgilime aşkını itiraf ediyordu. BENİM SEVGİLİME.

Sert adımlarla ilerledim salona. Onu kimse elimden alamayacaktı. Hiç kimse.

"Ne oluyor burada?" Sesimi duyan Chanyeol'un bakışları hızla beni buldu. Şaşırdı, sevindi ama karşısındaki Seulgi'yi hatırlayınca gözlerinden hızla bir korku geçti.

Onu yanlış anladığımı düşünmüştü.

"Baekhyun, geldin." Hızla yaklaştı o sırada konuştu Seulgi. "Ne kadar zavallıca. Aldatıldığını görüp de yeniden bu eve gelmek."

Gözlerimi sinirle kapattığm sırada Chanyeol'un yüksek sesini duydum. "Seulgi sakın!" Hızla dokundum koluna ve dikkatinin bana dönmesini sağladım. "Chanyeol izin ver."

Yaklaştım bir kaç adım. "Sunmi ile birlikte ne oyunu oynadın bilmiyorum ama" bakışlarımı tüm vücudunda gezdirdim ve onu süzdüm. "Midemi bulandırıyorsun."

Gözleri öfkeyle doldu "sen-" "diyeceklerim henüz bitmedi!" Yükselttiğim sesim ile irkildi. Kolunu tuttuğum gibi yaklaştırdım onu kendime. "Onu öptüğün için Chanyeol'u bırakacağımı sandın değil mi? Ona inanmayacağımı, terk edeceğimi."

Frezya/ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin