Kasım ayının ilk salı günü kantinde, pencerenin kenarındaki o masada oturmuş bir grup genç erkek görmek mümkün.
İsmim Jongin, sanat tarihi bölümü üçüncü sınıf öğrencisiyim. Bunlar da arkadaşlarım Chanyeol, Sehun, Baekhyun ve Chen. Masanın ortasında duran, kapağında Priapos'un* bir heykeli olan ve birbirine zımbalanarak tutturulmuş kağıt topluluğu ise 'Anadolu'. Ve arkadaşım Sehun'un, başı elleri arasında hemen çaprazımda oturan, 'Anadolu' ile büyük bir sorunu var. Çünkü fanzinin onuncu sayfasında, Zamazingo rumuzlu yazar bu ayki yazısında aynen şöyle diyor:
"...Çoğunuzun gördüğü zaman iç çamaşırının ıslandığı basketbol takımının kaptanı Oh Sehun, ufaklığı kaldıramıyor..."
Sehun'un ufaklığı kalkmıyor.
"Bittim ben." diyor Sehun bir kez daha.
"Abartma, kim doğruluğunu teyit edebilecek ki? Hem erekte olamayan birçok erkek olabilir. Dalga geçilecek bir şey de olmamalı bu."
Chen, teselli etmek istiyor. Aslında bu sabahtan beri bu girişimde bulunan tek kişi o. Bu duruma optimist yaklaşabilecek kadar iyi kalpli olan tek kişi.
Baekhyun ise daha realist, "Tabii," diyor imalı bir bakış atarken hemen karşısında oturan Chen'e, "...mesela altmış yaş üstü dedeler bu kategoride. Bir de Sehun'un bir alfa olduğu düşünülürse..." Gerçekçi ol der gibi. "Üstelik o, Oh Sehun. Basketbol takımının kaptanı ve şu an bu masayı popüler yapan kişilerin başında. Bir itibarı var-dı. Gerçi artık pek emin değilim ama..."
"Bir saniye, bir saniye!" Chanyeol kocaman ellerini avuç içleri dışarı bakacak şekilde kaldırıyor ve araya giriyor. "Ben anlamadım, bu ciddi mi? Yani cidden kalkmıyor mu?.. Öyleyse bile bu bilgi Zamazingo'nun eline nasıl geçmiş olabilir?"
Sehun'un tadı pek bir kaçık. "Hepsi bir yanlış anlaşılma. Sanırım her şey Felix'in partisindeki o akşam yüzünden." Lafa devam etmeden önce avuç içlerini gözlerine bastırıyor. "O akşam birkaç bira içtim, birkaç shot, biraz şarap, ne varsa işte karıştırdım ve kafam da iyi gibiydi, sonra ikinci sınıflardan Yaeun gözüktü. O sırada takımdan oğlanlarla langırt oynuyorduk ve belirir belirmez dikkatleri üzerine çekti. Ama anlaşılıyordu yani avı bendim."
"Vay, ne kadar mütevazısın öyle." Baekhyun alay etmekten geri kalmıyor.
"Şu uzun bacaklı, siyah saçlı güzel kızdan bahsediyorsun dimi? Edebiyat bölümündeki hani... Omega mı o kız?"
"Hayır, beta." diyor Baekhyun.
Sehun, Baekhyun'a katıldığını belli eder şekilde başıyla onaylıyor. Yaeun'u herkes bilir. Cidden güzel kızdır. Oh Sehun nasıl okulun erkekleri arasında popülerliğiyle biliniyorsa Yaeun da kızlar arasında öyle. Kendisi amigoların kaptanı ve sizi gerçekten zor duruma sokacak bir beta.
"Ne şanslısın be Sehun." diyor Chanyeol kolunu Baekhyun'un oturduğu sandalyenin arkasına atıp gerim gerim gerinirken.
"Bi'de bana sor... Her neyse işte bir şekilde sohbet muhabbet derken üst kata çıktık. Diğer odalar doluydu en son tuvaleti boş bulduk. Biraz öpüşüp koklaştıktan sonra kız saksoya oturdu..." Duruyor. Gözleriyle hepimizi şöyle bir tarıyor. Hepimiz bekliyoruz. Ama sabırsız olan Baekhyun, "Ee, kötü müydü kız, n'oldu?"
"Bilmiyorum, iyiydi veya değildi, cidden hatırlamıyorum ama ben bir türlü tahrik olamadım. Her şeyi hatırlıyorum ama belki sandığımdan daha sarhoştum. Gerçekten bilmiyorum daha önce olmamıştı. Ancak Yaeun durumu fark edince sinirlendi. Bu ne böyle ölü kuş gibi, kalkmıyor şuna bak, gibi şeyler söyledi. 'Bir de alfa olacaksın' diye de yapıştırdı lafı. Açıkçası o kafayla dediğine çok sinirlendim. Sesi fazla alaylıydı. Ben de, 'sen bir haltı beceremiyorsun' gibi şeyler söyledim..."