"O kısmı okuyabilir misin lütfen Jiho. Bakalım Hesiodos bu konuda ne diyor."
Profesör Jin'in isteği üzerine en önde oturan kız önündeki kitaptan okumaya başlıyor:
"Bunun üzerine tanrıların ve insanların babası
'Ey İapetosoğlu, soyluların soylusu, dedi ona,
Hiç de haklı bir paylaştırma değil bu dostum.'
Böyle alaylı alaylı konuştu engin akıllı Zeus,
Sinsi düşünceli Prometheus hafifçe gülümseyip
Kurnazlığını saklamaya çalıştı ve dedi:
Ulular ulusu Zeus, ölmez tanrıların en şanslısı,
Göğsündeki yürek hangi payı istiyorsa onu al."
"Zeus öküzün ak yağlarını kaldırıp kemikleri görünce yüreği bir öfke sarar. Tanrılar tanrısı aslında Prometheus'un kurnazlığını anlamış, ama oldubittiyi önleyememiştir. "Bilmişlerin en bilmişi" dediği İapetosoğlu'nun bu yaptığını cezasız bırakmaz. Ölümlülerin elinden ateşi alır. Ama yaman Prometheus bir kez daha aldatır tanrılar tanrısı Zeus'u. Olympos'a çıkar ve bir kamışın içine bir kıvılcım saklayarak yeryüzüne getirir. Zeus da iyice öfkelenmiştir tabii. Bundan sonra hem Prometheus'u hem de insanları cezalandıracaktır."
Profesör Jin lafını bitiriyor, kollarını yapılı göğsünde kavuşturuyor ve küçük amfiye şöylece bir bakış atıyor.
"Ee," diyor. "Diyecek bir şeyi olan yok mu?"
Sessizlik sürüyor.
"Konuşun, hadi."
En sonunda bir çocuk, bana göre içimizden o derste konuşmaya cesaret edebilen yürekli tek kişi, "İnsanlar için değer miydi?" diye soruyor hafif çekingen bir tavırla ve bu soru anında tüm sınıfı güldürüyor. Soruyu soran omega çocuk yerinde iki büklüm oluyor. Yine de hiçbir şey söylemeye dili varmayan sınıf için yaptığı büyük bir cesaret göstergesiydi.
"Yo, yo durun! Gayet iyi soru." diyor Profesör Jin. Sınıf bu karşı çıkış sonrası yavaş yavaş sessizliğe bürünüyor çünkü hepsi Profesör Jin'den ne geleceğini merak ediyor. Profesör Jin kara tahtaya ilerleyip ateş kelimesini yazıyor ve bir ok çıkararak soru işareti koyuyor. "Burada ateş neyi temsil ediyor?"
Yine bir sessizlik. Kimse cevabı mı bilmiyor yoksa söylemeye mi çekiniyor emin olamıyorum. Herkes birbirine bakıyor.
"Bilgiyi?" diyorum. Sesim gür çıkıyor. Rut sonrası yenilenen vücut getirisi. Profesör Jin başını sallıyor ve tebeşirle soru işareti olan yere 'bilgi' yazıyor.
"Prometheus sırf tanrılara olan hıncından dolayı böyle bir şey yapıp insanlığa ateşi, yani bilgiyi hediye ediyor ve kendisi Kafkas Dağlarında zincire vuruluyor, üstelik bir kartal sürekli karaciğerini yiyor. Karaciğer kendini yeniliyor ama ertesi gün tekrar yeniyor. Berbat bir ceza değil mi? Tamam, o zaman böyle bir durumda Prometheus'un aptal ve ezik biri olduğunu düşünebiliriz ancak o aslında insanlık adına ulaşmak istediği bir amacı olan, özgür bir kişilik sergiler. Prometheus oldukça zeki biridir zaten. Kendini Tanrıların arasına kabul ettirmeyi dahi başarır. Titanlar ve tanrılar arasındaki savaşta titanların yenileceğini öngörür ve bir taraf tutmaz. Prometheus başına gelecekleri de bilfiil biliyordur aslında. Günah işlediği düşünülse de insanlığı yok olmaktan kurtaran bir günahtır bu. Hatta,
"Ve ben ağızsız dilsiz çocuksu varlıklara
Nasıl verdim aklı düşünceyi" der. Hükmedilmesi mutlak görülen bizlerin aklımızla ulaşabileceğimiz nimetlerden yoksun bırakılışımıza nasıl karşı durduğunu anlatır."