"Biraz gereksiz yükselmiş." diyor Sehun. "Ama sen de ağzının payını vermekle iyi etmişsin.""Altı üstü yemek yemek ister misin diye sormuştum, konuyu nasıl buna getirdi cidden bilmiyorum. Sadece bir yemek, herhangi bir restoranda bir yemek..." sesimi biraz alçaltıyorum, "Üstelik alfalara uçkuruna düşkün, her omegayı sikmek istiyorlarmış gibi davranması da hiç hoşuma gitmedi. Aynı muamele omegalara yapılsa kıyametleri koparacak tiplerden..."
Baekhyun bana şöyle bir bakıyor, bir haftanın sonunda onu bu grubun içinde mantıklı biri olarak görmek iyi hissettiriyor. "Sen de biraz fazla alınmışsın." diyor. "Normalde bu kadar umursamazdın..."
Derin bir nefes bırakıyorum. "Sadece ona karşı iyi olmaya çalışıyorum, birlikte bir şeyler yapıyoruz diye ben de yakınlık kurmaya çabaladım. Hem bir alfayla bir omega arkadaş olamıyor mu ki? Kaçıncı yüzyıldayız?.." ses tonum oldukça sitemli.
"Bırak oğlum, istemiyor demek ki arkadaş filan. Sen de bir an önce hallet şu işi de muhatap olma bir daha şu herifle. Kesecek seni baksana..." Chanyeol 'un laflarına göz deviriyorum. Baekhyun'un da aynısını yaptığını görüyorum.
"Bence biraz da senin bu oğlana niçin bir anda bu kadar taktığını sorgulayalım." Sehun imalı imalı sırıtıyor.
"Bir nedeni yok." diyorum sert bir ses tonuyla.
"O zaman iyi alfayı oynamak zorunda değilsin; işini yap, seni terslerse sen de onu tersle."
"Bundan sonra öyle zaten..." Kollarını göğsümde birleştirip arkama yaslanıyorum.
"Bu çok kaba olmaz mı sence de Sehun?" Chen soruyor. Sonra düşünüyor, "Kyungsoo'nun Jongin'e yaptıkları yanında tabii olmaz ama yine de Jongin'in de aynı şekilde davranması gerekmez ya..."
"Evet, evet hyung. Haklısın." Sehun bir nefes veriyor ve sandalyesinde yan dönerek sırtını duvara yaslıyor. Chen'i bariz bir şekilde geçiştiriyor. Chen bunu fark ediyor ama bir şey demiyor.
"Cidden bu arada, arkadaşlık kurmak zorunda değilsin. Profesyonelce işinizi yapın ve kurtulun birbirinizden. Eminim ki Kyungsoo kurtulmak için zaten can atıyordur." Baekhyun'un dediğini diğer kafalar aşağı yukarı hareket ederek onaylıyor. Chanyeol kaşları çatık sallanan başlara bakıyor, "E, ben de az önce aynısını dedim!" Baekhyun ona bakıp hınzırca sırıtıyor ve uzanıp kolasından bir yudum daha alıyor.
"Böyle diyoruz da Jongin'e hiç sormuyoruz gerçekten uzak durmak istiyor mu diye." Sehun'un suratının ortasına bir tane geçirmek istiyorum.
"Sehun, az önce de söyledim... İma yapmayı bırak."
"O zaman niçin sana her yaptığını bu kadar kafaya takıyorsun? Yoksa Kim Jongin reddedilmeyi hazmedemiyor mu?"
Sehun, hemen çaprazımdaki o yanar dönerli alfa, kendisini eğlendirecek bir şey bulduğunda oldukça keyifleniyor ve sıkılana kadar da eğlenmeyi sürdürüyor. Şu anda da ağına düşen benim ve sıkılana kadar ima etmeye devam edecek.q
"Onunla da alakası yok. Yeri geldiğinde gayet makul biri olabiliyor. Öyle biri olmak varken neden sürekli böyle davranıyor anlamaya çalışıyorum sadece. Üstelik profesör Jin ile de arası iyi gibi, benimle bir sorunu var sadece."
"Profesör Jin ile tabii arası iyi olacak, ne de olsa adam hocası. Çıkar ilişkisi yani."
"Yok, yok..." diyorum Chen'e dönüp. "Öyle istemediği bir şeyi yapacak biri değil. Hoca filan dinlemez."
Derken sessizlik giriyor araya. Sonra onu görüyorum. Kyungsoo kantinin kapısından giriyor, sırtında yine aynı çanta var. Paçaları ayakkabılarının üzerine düşen, daha önce giydiklerine göre daha dar kesim bir pantolonla hızlı hızlı ilerliyor. Kotun rengi hoşuma gidiyor. Kulağında kulaklıkları var ve yüz ifadesinden güzel bir şey dinlediğine eminim. Yine de onu görünce kızgın hissediyorum fakat ne yapacağını, nereye gideceğini de izlemekten alamıyorum kendimi. Boş masalardan birine oturuyor, sırtındaki büyükçe çantayı diğer sandalyeye yerleştiriyor ve telefonunu çıkararak bir şeyler yazmaya başlıyor. Belki bir mail belki de bir mesaj. Ancak suratındaki canlı ifadeyi göz ardı etmek imkansız.