XV

95 13 12
                                    

Kyungsoo yine aynı tatlıdan yiyor.

Ağzına çatalı götürüyor, önünde bilgisayarı ve sunum dosyasının düzenlediğim kısımlarını kontrol ediyor. Kaşları her zamanki gibi, çatık. Her bir paragrafı dikkatle inceliyor, inceliyor, inceliyor ve çatalı sertçe çekiyor ağzından. Dudaklarını birbirine bastırıyor, tükürüğünden dolayı ıslanmış dudaklarına bakakalıyorum. Lokmasını çiğniyor biraz, çiğniyor, çiğniyor, çiğniyor...

"Her şey iyi gözüküyor ama neden her köşeye Dorayı koyduğunu anlayamadım..."

Ekranı bana çeviriyor ve sanki dosyayı ben hazırlamamışım gibi köşelerdeki, metinleri ve görselleri işaret eden Doraları gösteriyor bana. Gülüyorum. "Kaşif Dora gayet iyi duruyor bence."

"Saçmalama, kaldır onları."

"Hayır."

"Lisansta profesörün önünde sunacağın dosya bu mu gerçekten?.. hem benim kısımlarında Dora yok, dosyanın bir düzen içinde olması gerek."

"O zaman sen de Dora'yı ekle."

"Hayır."

"Ben çıkarmak istemiyorum."

Oflanıyor. "Neyse ne, ben sonra hallederim."

"Hayır ya, sakın Doralara dokunma Kyungsoo." Cevap yok. Ekrana bakmaya devam ediyor. "Duydun mu beni, dokunma onlara." Cevap yok. "Dokunursan çok kızarım." Cevap yok.

Sunum dosyasına göz atarken tatlısını yemeye devam ediyor.

"Bence iyi oldu ya, hallettik." diyor sonra keyiflenir gibi.

"Tabii hallettik. Bi'kere konumuz güzel zaten..." Ben de gerine gerine söylüyorum. Ancak tüm bunları cuma gününe yetiştirmek için iki gece üst üste birkaç saatlik uykuyla sabahlara kadar çalıştığımı söylemiyorum. Şu an deli gibi uykum var. Eve gidip hiçbir işimin olmaması rahatlığıyla birlikte uyumak ve uykum bitince, vücudum ne zaman uyanmak isterse o an uyanmak ve yine ne zaman uyumak isterse o zaman uyumak istiyorum. Biraz da keyfim kaçık aslında. Sadece uykusuz kalmamdan dolayı değil rut döneminin yaklaşmasından da kaynaklı. Biraz huzursuzum. İştahım da arttı. Dün, akşam yemeğinden sonra gece boyunca sunum dosyasıyla uğraştım ve sürekli bir şeyler yedim. Bir ara çok huzursuzlaştım ve balkonda şehrin manzarasını izleyerek bu Aralık ayının soğuğunda sadece atletle oturdum. Dağı taşı sikmek istedim o an. Henüz ruta bir buçuk hafta olmasına rağmen arada bir sinir de geliyor ki sormayın. Kyungsoo'nun siniriyle yarışır. Sonra içeri döndüm ve abur cubur yiyerek dosyayı hazırlamaya devam ettim.

"Ellerine sağlık. Her şey tamam görünüyor." Kyungsoo tatlısından bir çatal daha alıyor bunu dedikten sonra.

Hımlıyorum. "Tamamsa gidiyorum artık." Bilgisayarımı kapatıyorum. Huzursuz ve sıkkın bir durumda olmasaydım Kyungsoo'nun bana ellerine sağlık demesini burada paragraflarca büyük bir olaymış gibi anlatabilirdim.

"Niçin?"

"Ne?"

"Niçin gidiyorsun?"

"Uyuyacağım."

"Bu saatte mi? Hasta mısın?"

Bunun tarihi atılmalı. Do Kyungsoo benim için endişeleniyormuş gibi sorular soruyor.

"Dosyayla uğraşırken pek uyuyamadım, biraz da huzursuzum. Hasta da denebilir."

"Neyin var?"

Neyim mi var? Kyungsoo benimle konuşmayı ilerletiyor. İşte telefonumu çıkarıyorum... Tarihi not ettim.

anadoluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin