XIX

101 11 17
                                    

    Profesör Jin'in odasını kitleyip çıktığım günün ertesi  Kyungsoo ile sunumumuzu yapacağımız gün. 

Bizden önce çıkacak üç grup var. Profesör Jin genelde herkese sunum için on beş - yirmi dakika kadar verir. Dersin başlamasına henüz dört saat var. Kyungsoo'yu görmedim. Büyük ihtimalle dersin başlamasından biraz önce gelecek. Bense bizim oğlanlarla öğle yemeği yemek gibi bir zevke nail olmak için erkenden geliyorum. Hem de her salı günü. Veya daha çok gelmeye mecbur bırakılıyorum. Açıkçası bu sabah kalkmak pek bir güç oldu, hatta bir an için gelmemeyi düşündüm. Aramızda kalsın, kendimi azgın bir boğa gibi hissettim. Bu, azgın bir alfa olmanın bir önceki aşamasıdır ama sizi temin ederim azgın bir alfa olmaktan bin kat daha iyidir. Banyoda kendimi birkaç kez tatmin ettikten sonra keyifsizce, uyuşukça giyindim. Çıkmadan önce her ihtimale karşı baskılayıcı bir ilaç içtim. Tüm sınıfın karşısında olacağım için bugün başka bir özenmeye çalıştım kendime. Gittikçe uzamış saçlarıma baktım aynada. Geçen gün ablamla görüntülü konuştuğumda dalgalı saçlarıma baktı ve şu çizgi film erkeklerine benzediğimi söyledi. "Hangi çizgi film erkekleri?" dedim ona. 'Anime' kelimesini hatırlamakta güçlük çekti. Gülüştük.

"Bugün bir ayrı yakışıklısın sanki Jongin."

"Rutu gelen adam bir başka oluyor işte."

Sehun, Chanyeol'un lafı üzerine söylüyor hemen. İkisi pişkin pişkin gülüyorlar. Chanyeol'un çiğnemekte olduğu yemeği açık ağzından görebiliyorum. "Ağzını kapa Chan." diyor Chen. Benden önce birisi müdahale ettiği için müteşekkir kalıyorum. Chanyeol ağzını kapıyor ancak gülmeye devam ediyor.  Karşılık vermeden yemeğimi yemeye devam ediyorum sadece. Biraz sonra elinde tepsisiyle Baekhyun gözüküyor. Chanyeol onun için boş bir yer açarken Baekhyun masaya sabırsızca oturuyor. "Kurt gibi acıktım." diyor. "Ders bitmek bilmedi. Hakkımız olan öğle arasından nasıl çalabiliyorlar aklım almıyor doğrusu." 

Çantasını ve montunu gelişigüzel yere bırakıyor ve direkt yemeğine gömülüyor. Derken masanın başında bir beden daha dikiliyor. Junmyeon elinde tepsisiyle gülümseyerek bize bakıyor. "Oturabilir miyim?" 

Sehun saniyesinde yanındaki sandalyeyi boşaltıyor ve "O nasıl soru?.." diyor. Junmyeon hoş bir gülümsemeyle Sehun'un yanına geçiyor. Tepsiyi koyuyor, oturuyor, sandalyesini bir iki kez yaklaştırıyor, Sehun'a dönüyor, birbirlerine bakıyorlar, dudakları değiyor, öpüşüyorlar. İşte bu, çok yeni bir şey. Bizim zırto alfa, Kim Junmyeon'un pençesine düşmüş anlaşılan. Anlattığım her şeyi unutun, okuldan kimseyle takılmayan Oh klanının güçlü, yakışıklı, seksi, harika feromonlu alfası Oh Sehun artık bir omeganın peşinde deli divane. Ama hak veriyorum. Zaten size Junmyeon'u birçok kez anlattım. Asıl şanslı olan kişi daha çok Sehun ve bu su götürmez bir gerçek. 

Onlar orada bir yandan yemek yiyip bir yandan birbirlerini yiyedursunlar, masada oturacak hiç yer kalmamasına rağmen biri daha geliyor. Minji sırılsıklam bir şekilde tepemizde dikiliyor.

"Bu hâl ne?" Genç kadının aşırı memnuniyetsiz yüzüne bakarak soruyorum. "

"Omega bir taksiciye denk geldim..."

Minji anlatmaya başlarken arkadaki masadan Minji'nin de masamıza dahil olabilmesi için izin isteyerek bir sandalye çekiyorum. Minji en az kendisi kadar ıslak çantasını sertçe masaya bırakıyor ve oturuyor.

"...Herif bir anda kızıştı, nasıl olduysa..." şimdi montunu çıkarıyor, ıslak saçlarındaki suyu gelişigüzel sıktırıveriyor.

"Neyseki ışıklardaydık. İkimizin de güvenliği için hemen taksiden indim, adam da para kabul etmedi zaten. Belli ki o da mahcup oldu ama iş işten geçti artık. Geceden beri yağmur durmadı, hep de bana mı denk gelir... Başka bir taksi de bulamadım, şurada bulurum bir tane şuradan geçer derken bir baktım ki aaa okula gelmişim bile."

anadoluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin