II

92 10 14
                                    

"Mesela size de oluyor mu hiç, hayatınızda bir şeyler yolunda gidiyor ama yine de içinizde bir boşluk var. Mutlu olmakla olmamak arasında sıkışmışsınız ve bir sorun çıkacak, her şey bozulacak diye korkuyorsunuz..."

Profesör Jin bitki çayından bir yudum alıyor ve dediğimi düşündüğünü belli etmek için bir 'hımm' sesi çıkarıyor.

"Sanırım bir zamanlar böyle hissettiğim olmuştur ama uzun zamandır bu hissi yaşamıyorum. Peki sen neden yaşıyorsun bu hissi?"

"Sanırım çok sevdiğim birisi olduğunun farkındalığını yaşadım. Düşündüğümden daha çok sevdiğimin farkındalığını."

"Bu seni korkutuyor mu?"

"Yolunda giden şeyler beni korkutuyor diyelim. Daha önce de birilerini sevdim ama bu kez aynı değil gibi. Ne zaman ve nerede olduğu önemli değil. Onunla aramda değişik bir bağ var. Beni mühürlemeden mühürlenmişiz gibi hissediyorum. Saçmalık olduğunu düşünebilirsiniz pekala ama bu onun benimle aynı şeyleri hissetmiyor oluşu gerçeğinden daha saçma değil."

"Hayır, saçmalık olduğunu düşünmüyorum. Aksine, Jongin'in de seninle aynı şeyleri hissettiği gerçeğine bu kadar uzak olmanı anlayamıyorum."

"Onu tanıyor musunuz ki?"

"Tanıdığımı düşünüyorum, çayını içerken bana bir şeyler anlatır."

"Bence kimse onu tam anlamıyla tanıyamaz."

"Onu bu kadar özel ve farklı kılan ne ki?"

"Benim sanırım..."

Odanın camından gözüken sahaya bakıyorum. Bomboş. Zemin ıslak. "Hani," diyorum. "Ölen arkadaşınız vardı ya, bazen onun hakkında düşünüyorum."

"Niçin?"

"Kendi sonunu seçmiş olması cesaret verici değil mi?.. her şeyden bağımsız söylüyorum bunu. Ne zaman öleceğini kendin seçmek..."

"Yaptığı işkence gibi bir şeydi." Profesör Jin'in sesi buz gibi çıkıyor. Söylediğim şeyden hoşlanmamış gibi. Yine de yüzünde zerre mimik oynamıyor.

"Kime?"

"Bizlere... aşkına..."

"Peki gördüğü işkence?"

(Sessizlik.)

(Sessizlik.)

(Sessizlik.)

"Yine de haklısınız." diyorum. Oturduğum deri koltuğa daha çok gömülüyorum sanki. "Böyle olmamalıydı. Daha çok gençti. Ama bir gün hayat artık dayanılmaz olursa veya her şeyin doyumuna ulaştığınızı düşünürseniz sonu kendiniz yazmak istemez misiniz?"

"Sanmıyorum Kyungsoo."

"Tanrı bence çok bencil. Bize kendisi istediği zaman hayat veriyor ve yine onun istediği zaman ölmemizi istiyor. Tüm hayatımız boyunca da ibadet etmemizi."

"Varlığına gerçekten inanmazsan bu bir sorun yaratmaz."

"Yoksa inanıyorum diyerek ben de mi bencil oluyorum? Başıma gelen her şeyi tanrıdan bilerek yani."

Profesör Jin zemine bakarken hayır anlamında başını iki yana sallıyor.

"Kyungsoo sen bencil olmak için fazla iyi bir çocuksun. Neden bugün böyle konuşuyorsun?"

"Sadece," Kargo pantolonumun sökülmüş ipine parmağımı doluyorum, "...sadece anlamsız bir his var içimde. Belki de sonunda istediğim şeyleri yaşamış olmanın getirdiği bir his bu. Tatmin olmak nasıl hissettirir tam emin değilim. Yabancı olduğum bir his olduğu için tam olarak 'işte o his bu!' diyemiyorum. Bir de şey, hisleri açıklayamıyor oluşumuz çok anlamsız değil mi? Yani hisler kelimelerle bir yere kadar tarif edilebiliyor. Ben şimdi size nasıl anlatacağım ne hissettiğimi?"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 09 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

anadoluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin